Dış Ses yazarımız Onur Karadeniz, kendisinin de kullanıcılarından biri olduğu spor salonlarının var olma amacını sorgularken, hem bir iç hesaplaşmaya gidiyor, hem de mimar gözüyle günümüz kentini/kentlisini mercek altına alıyor.
Yazarımız Onur Karadeniz, kendisinin de kullanıcılarından biri olduğu spor salonlarının var olma amacını sorgularken, hem bir iç hesaplaşmaya gidiyor hem de mimar gözüyle günümüz kentini ve kentlisini mercek altına alıyor.
İlk koşu bandını üreten mühendis William Staub, arkadaşlarına makineyi gösteriyor. (1960'ların sonu)
Görsel: huffingtonpost.com
"... Bedensel hareket modern zamanlardaki önemine, ilk olarak yeni bir biyolojik faaliyet ilkesi olarak kavuştu. Kanın dolaşımına, ciğerlerin soluk alıp verişine ve sinirler boyunca gezinen elektrik güçlerine dair tıbbi analizler yeni bir sağlıklı beden imgesi yarattı; sahip olduğu hareket özgürlüğü organizmayı uyaran bir bedendi bu..." (1)
Beden ilk olarak günümüz anlamındaki "sağlık" kavramıyla 18. yüzyılda tanışır. Bu dönemdeki diğer tanışmalara paralel olarak sancılı ve uzun bir döneme girilir. Tıbbi analizler sonucu yaratılan sağlıklı beden imgesi sadece bireylerin ölümünü geciktirmeye yarayan bir sonuç vermez, bununla birlikte Avrupa ve Amerika kıtalarında -politik ve ekonomik sistemlerin de etkisiyle- şehir planları da baştan sona değişmeye başlar.
Kusursuz hijyeni, konforu ve temizliği arayan bedenler yeni kent bulvarları açmaya girişirler. Kurulan yeni ekonomik sistem şehirdeki devinimi hızlandırarak mahalle ölçeğinden kent ölçeğine, daha sonra da ülke ve dünya ölçeğine çıkartır. Bedenin bu hareketi onu fiziksel anlamda daha da hareketsizleştirir.
"... On dokuzuncu yüzyılda hem hareket hem de oturma için yapılan tasarımlar, bireyin bedenini rahat ettiren / konfora kavuşturan teknolojilere bağlı hale geldiler. Konfor, uyarım miktarını azaltır ve uyarım yoğunluğunu gevşetir; o da bir monotonluk tecrübesidir..." (2)
Konfora bağlı yaşamaya başlayan bu yeni beden, fiziksel uyarımlarını yavaş yavaş kaybeder. Zamanın ve mekanın zonlandığı, buna paralel olarak fiziksel uyarımların minimuma indiği kent parçalarında yaşamaya başlar. Doğaya olan özlemini yitirmez ve onu metalaştırır.
İç ve dış yaşam olarak hayatını ikiye bölen bu beden, doğaya olan özlemini banliyöye taşınarak gidermeye çalışır. Ancak kendi yaşam tarzına uygun düşmeyen bu mekanı zamanla terk ederek doğası gereği kente taşınır ya da bu mekanı da kentlileştirir. Çünkü mutasyona uğrayan beden artık sadece kent içinde yaşamını devam ettirebilir. Kent yaşamının empoze ettiği bir kültüre alışan ve adapte olan beden, hayatında bütünlük sağlayan iki kavramdan (din ve doğa) yavaş yavaş sıyrılır.
"... Daha yumuşak, konforlu uyarımlar arayışı, çeşitlilik içeren çok kültürlü bir cemaat içinde potansiyel olarak bulunan rahatsız edici duyumlarla nasıl başa çıkacağımızla doğrudan bağlantılıdır..." (3)
Öznel iç ve fiziksel dış yaşam arasındaki uçurumun daha da belirginleşmeye başladığı bu toplumda, yalnız kalan beden, yaşamında yeniden bütünlüğe ulaşma arzusuyla yeni yaşam biçimleri geliştirir. Yardımına, ironik olarak bu bütünlüğü bozan ekonomik düzen koşar. Bu sistem, bireye yeni bir eğlence, sağlık ve yemek biçimini, açtığı mekanlar ile empoze etmeye başlar.
Süreç boyunca doğa ile sporun özdeşleştiği ve ikisinin "sağlık" kavramına bağlandığı diyagram silinir ve bu diyagram, doğanın yerini spor salonu kavramının almasıyla yeniden yazılır. Bu aslında beklenen bir sonuçtur, çünkü bireyin güven duygusu kendi azminden çok, kaliteli mekanlara yüklenmiştir.
Bu mekânların yaratımı tabi ki bir parametre ve tek taraflı bir olgu üzerinden açıklanamaz. Bireysel deneyim ve gözlemlerime bağlı olarak açıklayabileceklerim şunlar:
0.1 | Sağlık – Bir önceki kuşaklarda görülen kanser vakaları sonucunda hazır yemeğe ve GDO'lu ürünlere karşı bir tepkinin oluşması. Bu durum, spor salonu terminolojisinden de rahatça okunabilir. Artık "fitness club"lar içerik olarak zenginleşerek "health club"lara evrilmekteler.
0.2 | Dış Görünüş – Kendini beğenme ve buna bağlı olarak kendini beğendirme isteği. Bireyin kendiyle olan özgüven hesaplaşması ve bu hesaplaşmayı körükleyen sosyal medya.
0.3 | Bütünlüğe Kavuşma Arzusu – Din ile ilgilenmeyen bir kesimin, hayatını bütünlüğe kavuşturma arzusu. Bu yolla günlük hayatta karşılaşılan zorlukların ve stresin üstesinden gelmek.
0.4 | Spor Sektörü – Ekonomik sistem ile birey arasında, karşılıklı istekler sonucu yeni bir sektörün yaratılması.
0.5 | Pasifize Olan Beden – Spor salonlarına giden kesim özellikle beyaz yakalılardır. Bu durum, ekonomik nedenin yanında, uzun süre masa başında pasifize olan bedenin içgüdüsel olarak aktif hale geçme isteği olarak açıklanabilir.
0.6 | Cinsel Ahlakın Mekanlaşması – Yeni kuşağın cinsel seçimlerinde ve karşı ve/veya aynı cins ile kurduğu ilişkilerde rahat olması ve birey-arzu odaklı bu yaşama biçiminin mekansallaştığı yerlerden birinin spor salonu olması. Spor salonlarının çıplak bedenin sergilendiği yerlere dönüşerek bireyde arzu uyandırması.
0.7 | Bireysellik – "Personal space" (kişisel mekan) kavramının öne çıkması. Medya ve ekonomik sistem aracılığıyla (istemli ya da istemsiz olarak) insan kitlelerinin aile yaşamından (komün yaşama biçiminden) bireysel yaşam biçimine doğru kaymaları.
0.8 | Moda ve Medya – Bu iki sektörün arzulanan bir imge ve kalıp yaratması. Üretilen giyim nesnelerinin sadece tek bir kalıba oturması.
0.9 | Nötr Mekan ve Bedenler – Beyaz duvarlar, pürüzsüz döşemeler ve kusursuz bedenler.
0.10 | Sözünün Geçerlilik Kazanma İstemi – İş, bireysel ilişkiler ve/veya aile yaşamında bireyin kendi sözünün başkaları tarafından dinlenmesini istemesi. Kendine olan saygısını ve başkalarının ona olan saygısını kuvvetlendirmek. Bu bağlamda ekonomik eşitsizliğin ve belirsizliğin getirdiği bulanık dünyada, başka bir bedene üstünlük kurma isteği.
0.11 | Bütün bu maddelerle birlikte sporun, belirli bir kesimin gece hayatı, dinlediği müzik, tatil yaptığı mekan, gittiği restoranlar ve barlar, alışveriş mekanları ile birlikte alternatif (bir süre sonra alternatif olmaktan çıkan) bir hayat biçimini ortaya koyması.
Bu maddeler tabi ki genişletebilir, çoğaltılabilir, silinebilir ya da unutulabilir. Ben size spor salonuna gitmeyin demiyorum, şahsen ben gidiyorum ve gitme sebebim yukardakilerden çoğunu kapsamakta. Amacım sadece gittiğimiz bu mekânın işlevini ve var olma amacını sorgulatmak ve bizi olumsuz yönde etkilemesinin önüne geçmek.
_______________
(1) Richard Sennett, Ten ve Taş, (çev.) Tuncay Birkan, Metis Yayınları, İstanbul, 2011. ; s. 328
(2) a.g.e., s. 328
(3) a.g.e., s. 328