Çizmekle Olsaydı...

Demet DİNÇER / 06 Haziran 2008
"Olsaydı.." dendiğinde kuşkusuz ardında bir sıkıntı, bir şikayet barındıran cümleler arıyor herkes. Ne yazık ki sizi bu anlamda şaşırtamayacağım, ancak "çizmek"le ilişkilendirdiğim bu "olsa idi"leri de sadece cümle bazında bırakmak niyetinde de değilim. Başlığı atmadan önce inanın üzerinde düşündüm.

"Olsaydı..." dendiğinde kuşkusuz ardında bir sıkıntı, bir şikayet barındıran cümleler arıyor herkes. Ne yazık ki sizi bu anlamda şaşırtamayacağım, ancak "çizmek"le ilişkilendirdiğim bu "olsa idi"leri de sadece cümle bazında bırakmak niyetinde de değilim. Başlığı atmadan önce inanın üzerinde düşündüm. Sonra bu cümlenin öznesini yüklemini değiştirmeden internetten bir arayayım dedim ki meğer "çizmek ile olsaydı" cümlesinin ne çok kullanıcısı varmış, haberimiz yokmuş. Peki ya sonuç?

Çizmekle Olsaydı...

Kandırıldığımızı hissediyorum. Sanki birileri bir şekilde hepimizle alay ediyor, bunu da o denli güzel bir paket süsü ile sunuyor ki… Elimizde olmadan garip bir esarete konuk oluyoruz. Mesela geçtiğimiz aylarda billboardları süsleyen "Bebekler için dikildi." sloganlı reklam… Ya da gazete sayfalarının ev sahipliği yaptığı çeşitli konut projesi tanıtımları. Hani o meşhur Photoshop programında kullanılan insanlarının mutlulukla dolaştığı…

İdeal kelimesini bir ameliyat masasına yatırmamak işten değil… Diyor ki Türk Dil Kurumu Sözlüğümüz, "ideal, düşüncenin tasarlayabileceği bütün üstün nitelikleri kendinde toplayan" demektir. "Bebekler" -ki aslında onlar insan- idealize edilmiş kadın vücutları olarak karşımıza çıkarken, bir çok bayan da demek ki o reklama baktığında "düşüncelerinin tasarlayabileceği üstün nitelikleri" o giyim firmasında bulmayı ummalı, değil mi? Oradaki bedene has imajlar ve yaratılan imgeler nedense "cansız" bir oyuncak bedeni gibi bir bedene sahip olma isteği uyandırma amacı güdüyor. Cansız bir manken gibi duran bu reklam kahramanlarımızsa eğer ideal olan, ne yazık ki ideal olmak canlılığa has özellikleri, bir "mimiği", bir "ifadeyi", bir "kişisel" özelliği "saklamak, sınırlamak ya da mümkünse yok edip fabrikasyon kılmak" anlamına geliyor.

Mimari ürünlerde de idealize edilmiş hayatlar için emek sarf eder olduk. Her şeyin idealini aramak kuşkusuz çok çekici ancak bu bize çekici gelen nitelikler ne denli bize ait dersiniz? Yani o ideal bedenin sunuş şeklindeki mimik, ifade yoksunluğu bu mimari ile alakalı reklamlarda ya da tanıtımlarda da git gide bir kültür noksanlığı şeklinde karşımıza çıkmıyor mu? Kaç tane konut projesi reklamının "Türkiye'de" yapıldığını algılayabiliyorsunuz o görsellere baktığınızda? Ya da kaçının önündeki o ideal beden "size" benziyor o konutu aldığınızda?

Bir de böyle hayal edin: birbirleri ile örtüşmeyen figür-mekan birlikteliği

 

Bu idealize edilmiş yaşamların gerçek bir mimari ürüne dönüştükten sonraki durumuna baktığımızda elimizde laftan öte kanıtlar olacaktır. Geçtiğimiz ay vizyonda olan "Vantage Point" nam-ı diğer " Bakış Açısı" filmini göz önünde bulunduralım mesela. Tek bir mekandaki tek bir olayın aslında ne denli "görünmeyen" bileşenlerden meydana geldiğini açıklaması bakımından izlenmeye değer bir filmdi. Meydanda geçen bir olayda aslında bir çok "eş zamanlı" aktörün olduğunu anladığımız bu film, bu aktörlerin her birine yüklediğimiz anlamların belki de o anlama gelmeyeceği de çıkarılan bir başka dersti. Aynı sahnenin kaç ayrı kamera ile kaydedildiği de uzmanlarca değerlendirilmesi gereken ayrı bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Mimari ürünlere de bu filmdeki bir "sahne" olarak baktığımızda da aynı şey söz konusu… Keşke imkanımız olsa da bir sürü kamera tutup bu konunun da aktörlerini de izleyebilsek. Bir konut projesini düşünelim mesela. Bu "gated community"lerin kentten kopuk "render"lanmış tanıtımlarındaki ideal hayatların ve bedenlerin bir kaç metre ötesinde neler oluyor acaba? Bu sitedeki bir konutun o havuzlu peyzaj harikası mekanlara bakmasının yanı sıra duvarın ardındaki nice hayatlara da bakan bir yüzü olduğu kesin. Düşünsenize, o konutta ikamet eden bireyin manzarası ya da manzarasının bir kısmı kaçınılan hayatken, kaçınılan kesimdeki bireyin manzarası ise kocaman duvarlar ardında kendine yüksekten bakan bir peyzaj ve bina yığını oluyor. İki noktaya da bir kamera yerleştirildiğinde bu tanıtım görsellerinin asıl oluşturulduğu yerler duvarları kaldırılmış kaçınılan köşeler olarak karşımıza çıkıyor, traji-komik, değil mi? Tabi bir de işin bir başka kamera konulası durumu da duvar manzaralı kesimin "ekonomik olarak bize de bir faydası olur mu" şeklindeki cümleleri içeren görüşleri ile duvarlar ardındaki insanların ise Tanyeli'nin bir söyleşisinde verdiği örnekteki gibi evlerine duvar ardından bilmem kaç adet lahmacun ısmarlaması şeklindeki istekleri oluyor.

 

Çizmekle olsaydı, ferforje ustasının ürünlerini satma amacı ile duvara çizdiği bu pencerelerin önünde de- hazır bahar gelmişken- bir çiçek olmaz mıydı?

Çizmeyi, sadece çizme eylemini içerisine alan bir kullanımda değil, tasarlamayı, düşünmeyi, "bir şey" kılmayı da buna dahil eden bir anlamda kullandığımızda "çizmekle olsaydı" sözü neler anlatıyor. Sözün özü şu ki, bazı şeyler çizmekle olsaydı, çoktan her şey ideal olmuş olurdu ve hatta bugün bunca ideali sunan proje ile donatılmışken "ideal monotonluktan" sıkılmış olurduk. Ama bir olay sadece görünen yüzünden ibaret değil, bir çok aktörün bir çok bilinmeyen yüzü ile donatılmış halde... O mutlu mesut Photoshop insanları görsellerde gezedursun, gerçek hayatta ne yazık ki o sınırsız görünen manzara duvarlarla sonlandırılmış bir halde ve ardında da nice ideal yaşantıların izleyicileri oturuyor.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :