Aydınlatma tasarımı ve danışmanlığı ofisi ONOFF'un kurucusu Ali Berkman, Frankfurt'ta düzenlenen aydınlatma fuarı ve ışık festivalini Mimarizm için değerlendirdi.
Dünyanın birçok farklı yerinden aydınlatmaya gönülvermiş insanların bu fuara katıldığını düşünürsek, fuar kapsamında birçok paralel etkinliğin gerçekleştiğini söylemek sanırım çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Bu etkinliklerden en önemli ve etkileyicisi ise Luminale olarak bilinen Luminale Lighting Culture Biennial. Kentin dört bir yanında 180'den fazla ışık enstalasyonuna ev sahipliği yapan bu etkinlikte gözlemlediğim en renkli karelerden biri ise, bir yandan ellerinde fotoğraf makinalarıyla heyecanlı bir şekilde ışık enstalasyonlarıyla etkileşen, bir yandan da yanındakine fısıldayarak gülümseyen farklı insan profilleriydi.
En çok etkinlendiğim çalışmalardan biri ise Doğa Tarihi Müzesi'nde gerçekleştirilen 'light painting' ve 'light graffiti' enstalasyonuydu. Her gece farklı bir sanatçı, onlarca seyirci karşısında müzenin duvarlarında projeksiyon teknolojisini kullanarak özel bir müzik eşliğinde ışık boyama sanatını sergilediler. Dom/Römer bölgesinde bulunan St. Bartholomaus Katedrali'nde ses, ışık ve dini mekan algısını harmanlayarak tasarlanan "Luminale in Dom" enstalasyonu katedrale giren herkesi hayrete düşürdü.
Katedralin kusursuz akustik yapısı sayesinde dolaştığınız her yerde size hükmeden orgun müthiş sesi, ikonalar, heykeller ve mimari öğeler üzerine projeksiyon ile yansıtılan değişken soyut motifler, sis makinelerinden ışıkla aynı anda yükselen duman, hayret içinde performansı izleyen yüzlerce insan ve her kilisede karşılaştığımız o müthiş koku... Tüm bu etkenler birleştiğinde ortaya çıkan harmoni, ruh halinize ve duygularınıza nüfuz ederek, o mekanda, zaman kavramını unutmanıza sebep oluyor.
Kentsel ölçekte dikkat çeken uygulamalardan biri de Frankfurt'un en yeni köprüsü olarak bilinen ve Offenbach ile Frankfurt arasında 2012 yılında inşa edilen Osthafen Köprüsü 'ndeki enstalasyondu. Enstalasyonun bu köprüde gerçekleşmesi, hem birçok insanın yeni inşa edilen köprünün yapısal tasarımını inceleme fırsatı bulması, hem de köprünün strüktürü üzerine projeksiyon ile yansıtılan farklı ışık senaryolarını izleme fırsatı sunuyordu. Ayrıca tüm bu ışık oyunları sebebiyle Main nehri üzerinde oluşan yansımaların etkisi de kentin birçok farklı noktasından görülmeye değer nitelikteydi.
Kentin gece kimliğiyle insanlar arasında etkileşim sağlayan Luminale, birçok tasarımcının çalışmalarını binlerce insanla paylaşabilmesi için oldukça uygun bir platform. Her 2 yılda bir fuar kapsamında düzenlenen Luminale, aslına bakıldığında fuara inovatif, teknik ve estetik bileşenleri dışında sanatsal ve kentsel bir bakış açısı katıyor. Böylece katılımcılar; ışığın, karanlığın ve yanısmaların hangi formlarda karşılarına çıkabileceği ile ilgili düşünme fırsatı buluyor.
School of Design Mainz iç mimarlık bölümü öğrencileri ile Ensemble Modern Frankfurt işbirliğinde gerçekleştirilen Cornea Ti enstalasyonu, foto: collabcubed
Altı gün süren fuar boyunca edindiğim izlenimleri özetlemek gerekirse, sergilenen yenilikler arasında estetik ve görsel anlamda çok şaşırtan tasarımlar olmasa da, önplana çıkan ve herkesin bir şekilde adapte olduğunu gördüğümüz noktalar; farklı özelliklerde LED ışık kaynağı içeren ürünlerin, boyut ve formlarının minimize edilerek daha verimli hale getirilmesi ve konvansiyonel ışık kaynaklarını tamamen ortadan kaldırarak, onları aratmayacak parlaklıkta ve kalitede ışık üretmeye ve tasarlamaya çalışmalarıydı. Nitekim bu hedefe büyük ölçüde ulaşılmıştı.
Tek hayal kırıklığına uğradığım konu ise, herkesin aynı hedef doğrultusunda ilerleyip hedeflerine kusursuzca yaklaşırken, bir anlamda kültürel ve kurumsal özgünlüklerinden uzaklaşmalarıydı. Her şeye rağmen dünyanın en büyük aydınlatma fuarı olan Light & Building'i Türkiye'de gerçekleşen herhangi bir aydınlatma, otomasyon veya elektrik fuarıyla karşılaştırdığımda; ülkemizdeki tasarım anlayışının ürün ve bütçesel odaklı yaklaşımdan hiçbir şekilde uzaklaşamadığını, bu sebeple de özgün çözümler tasarlamak yerine dünyada gerçekleşen yenilikleri takip etmekle yetindiğimizi görmekteyim.
Bu durum dolaylı olarak biz bağımsız aydınlatma tasarımcılarının ne denli zorlu bir süreçten geçtiğinin de en önemli göstergesi. Aydınlatma tasarımcılarının ve ışık sanatçılarının konumunu ve önemini en iyi anlatabilen etkinliklerden biri olan Luminale'nin benzeri bir etkinlik, ülkemizde daha önce hiç gerçekleşemedi. Aydınlatma tasarımının önemini senelerdir bağımsız olarak savunan PLD Türkiye dergisi editörü Emre Güneş defalarca buna benzer küçük ölçekli etkinlikleri kendi imkanlarıyla gerçekleştirdiyse de, kamu ve özel kuruluşlardan yeterli desteği göremediği için, hedeflenen kitleye ulaşılamadığını düşünüyorum. Umarım bu gibi etkinlikler, fuarlar ve kültürel faaliyetler ilgili disiplinler için iyi bir örnek olur ve biz de kentin tarihi ve kültürel dokusunun zengin olduğu bölgelerde insanlara ışık ve karanlığın yaşam kalitemizi ne derecede etkilediğini gösterme fırsatı bulabiliriz.
Light & Building ve Luminale'den karelerin yer aldığı Karanlık Oda albümüne ulaşmak için tıklayınız.