Metin, Mekan Kurguları ve Süreç

Deniz YATAĞAN / 22 Aralık 2024

Yazın ve mekân birlikte, bir etkileşim sürecinde birbirlerini tekrar tekrar kurgularlar. Bu kurgulama bir yönüyle yazarın ve okurun deneyimlerine dayanır. Bireylerin deneyimleri, metnin dinamik yapısını oluşturan etmenlerden biridir, aynı zamanda metnin yaşamasını sağlarlar. Yazının yaşama süreci onu yazan bireyin, yazmaya karar verdiği anda başlar. Yazma eylemiyle birlikte metinle oluşturulan mekâna ait kurgular da belirmeye başlar. Yazın kendi içinde mekânlar yaratır ve anlatılar bu mekânlarla birlikte var olurlar.

Yazar metninde, içinde yaşadığı ya da varlığının farkında olduğu mekânları tekrar oluşturur. Oluşan mekânlar ise okuyucular ve yazar tarafından süreç içinde kurgulanmaya devam ederler. Bu tekrar yaratılmış olan mekânlar bazen yazının amacı, bazen de yazarın fark etmeden aktardığı küçük bir parçasıdırlar. Yazın, mekân yaratmaya giden bir yoldur bazen. Bireyler yaşadıkları hacimleri hareketleriyle birlikte doldururlar, onunla birlikte var olmaya başlarlar. Bu varolma halini de tekrar anlatımlarında, mekânla birlikte tanımlarlar. Mekân anlatımları yazınla bütünleşir ve mekânsal kurgular, yazının iletisini oluşturan dokunun içinde var olurlar.

Micheal Ende, Misraim'in Katakompları adlı öyküsünde, Gölge Halkından olan Iwri isimli kahramanının, içinde sıkıştığı ya da hapsedildiği tasarlanmış yaşama alanından çıkma deneyimini anlatır. Misraim isimli yaşama alanı, Bay Bechmont ve Dr. Lewjothan adındaki bireyler tarafından, Gölge halkı için tasarlanmıştır. Ancak burada yaşayan bireyler Dr. Lewjothan tarafından yapılmış olan ilaç nedeniyle Misraim'e nereden geldiklerini, Gölge halkı olmadan önce kim olduklarını, Misraim dışında başka dünyaların olduğunu artık unutmuşlardır. Gölge Halkının bireyleri, Misraim içinde Bechmont'un sesiyle iletilen talimatlara göre yaşarlar ve hep böyle yaşamış olduklarını düşünürler. Sadece Iwri'yi bu ilaç etkilememektedir ve onun kurtulma ve bir çıkış arama isteği bu durumda ortaya çıkar.

Misraim, "sıkışma" ve "hapsedilme" kavramlarını yazarın yaratmış olduğu mekânlarda barındırmaktadır. Ende, Gölge halkı için bu mekânı ve Gölge Halkı'nın içinde bulunduğu durumu şu şekilde anlatır: "Hiç kimsenin kuşku duymaya cesaret edemediği resmi ideolojiye göre, Misraim Dünyası, yani Gölge Halkı'nın yaşadığı, çalıştığı, uyuduğu ve ürediği koridorlardan, merdivenlerden hollerden, galerilerden, oda ve mağaralardan oluşan bu labirentli evren mümkün tek gerçeklikti." (Ende, 1993, s. 128)

Mekânın detayları bu sıkışmışlık ve zorunluluk hissini güçlendirir. Her mekân, önceden düzenlenmiş olan, bireylerin yaşama programına uygun olarak tasarlanmıştır. Bireylerin uyuması için tasarlanmış olan hücreler büyük dinlenme mağaralarının duvarlarına üst üste ve alt alta sistemli bir şekilde, aynı ölçülere sahip olarak dizilmişlerdir. Mekan içinde oluşturulan hareketler de bireyleri yönlendirmektedir. Uyuma süresi bittiğinde, dinlenme mağaralarında bulunan hücrelere merdivenler kendiliğinden yaklaşır ve bireyleri yapacakları işin olduğu alana yönlendirir. Misraim'de bulunan geniş mağaralar içindeki basamaklı labirentler, bir sonraki merdivene açılan ya da boşlukta biten bir yapıya sahiplerdir. Bu da halkın hareketlerini aynı şekilde tekrarlamasına ya da boşlukla sınırlanmasına sebep olmaktadır. Bu basamaklar ve hücrelerdeki tekrarlara yol açan ya da sonu olmayan yapı, Misraim'de yaratılmış olan yapıyı güçlendirir. Birey mekânın içinde hareket ederken, mekânın dokusu onu kaplar, bu yapı hem yazarın kahramanında, hem de okurda yazının iletisinin aktarılmasına sebep olur.

Okur da aynı hapsedilmişliğe sahip mekânı deneyimler, onun ortamında yaşar. Metni okuyan her bireyde metnin ortak deneyimleri fark edilmekle birlikte, tekrar oluşturulmasında değişime uğrar. Yeni tasarım, içinde okuyan bireyin geçmiş deneyimlerini de barındırmaktadır. Bu nedenle, edebi metinlerle oluşturulmuş olan mekânlar, her okurun zihninde farklı yaratımlara sebep olurlar. Metin, hareketli bir strüktürü olan, eklentilere yer açabilecek, eski eklentilere sahip, hiç bitmeyen ve herkesçe farklı biçimde somutlaştırılabilecek, bir objeye benzetilebilir. Metinde oluşturulan mekânlar da aynı hareketli yapıyla biçimleneceklerdir. Her okunuşta ya da yorumlanışta yeni ekler ve çıkarımlara sahip olacaklar, sınırsız mekân tasarımları gerçekleşecektir.

Iwri, Misraim'in labirentlerinde ve mağaralarında dolaşırken, her okuyucu kendi labirentlerini, mağaralarını oluşturur, yazarın kahramanını onun içinde dolaştırır. Bu oluşturulan mekân hem yazarın hem de okurun deneyimlerini detaylarında barındırmaktadır ve sürekli değişime uğramaktadır. Ende, metinde Gölge halkının iş yerlerine ulaşabilmek için "tünellerden, koridorlardan, salonlardan, galerilerden, dipsiz uçurumların kenarından, köprülerden" geçtiğini ifade eder. (Ende, 1993, s.131)

Bu sıralanmış olan mekânlar her bireyin zihninde farklı özelliklere sahiptir. Bu özellikler bireylerin kendi yaşamış olduğu mekanlardan gelir. Bireylerin deneyimleri arttıkça da Gölge Halkı'nın işyerlerine ulaşmak için geçtiği mekânlar değişecektir. İşyerlerine giden Gölge Halkı'nın yolu bazen hiçbir köprüyü barındırmayacak bazen de hem köprüden hem de metinde yer almayan ancak okurun daha önce yaşadığı başka bir mekan tanımından oluşacaktır. Okur metinde ifade edilen sözcüğü farketmeyip onun yerine kendi deneyimini ekleyebilir ya da ifadeyi olduğundan daha kısa veya uzun hale getirebilir. Okur metni kendisine ulaştırmak için ona eklemeler yapar, hatta bazı kısımlarını yok edip yerine kendi ürettiklerini koyar. Böylece metni kendine ait hale getirmek için uğraşır.

Yaşadığımız hacimler de, içinde yaşanan anın donukluğu dışında, hareketli ve değişken bir yapıya sahiptir. Bu değişken yapı deneyimlerle şekillenir ve dönüşür. Bu nedenle yazınla betimlenen mekânlar hiç bir zaman gerçek mekânla aynı değildir. Hatırladığımız yaşam alanlarımızda da, o andan sonra edindiğimiz deneyimlerin izleri de vardır. Deneyimlediğimiz mekanları tekrar yaratırken onlara başka deneyimlerimizden ekler yapar, bazı kısımlarını da unutarak eksiltiriz.

Umberto Eco yapıtın gizinin onun boşluklarında olduğunu anlayan okurun gerçek okur olduğunu söyler.( Eco, 1997, s.50) Bu boşlukları doldurmak için metne esnek bir şekilde bakabilmek gerekir. Metinde oluşturulan mekânı tekrar kurgulayabilmek, bireyin kendi verileriyle anlatının verilerini farklı yöntemlerle birleştirebilmesiyle gerçekleşebilir. Metni kendileştirme sürecini başarabilen ve onun eklentilerini yaratabilen okur onun anlamlanmasına katkıda bulunmuştur. Mekânsal anlatılarda mekân, yazarın biçimlendirdiği şekilde algılanmaz. Metnin yazarının, mekân ile ilgili imgeleri de, aynı okurda olduğu gibi yazının süreci içinde dönüşüme uğrayarak hareketine devam eder. Okurun oluşturduğu mekânlar, yazarın oluşturduğu mekânı, yeni eklemlendirmelerle tekrar kurması ile oluşturulmaktadır.

Kaynaklar:

- Eco, U. (1997), Yorum ve Aşırı Yorum, çev: Kemal Atakay, Can Yayınları, İstanbul

- Ende, M. (1993), Özgürlük Hapishanesi, çev: Saadet Özkal, Kabalcı Yayınları, İstanbul


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :