OPA Architects tarafından tasarlanan "Shapeshifter" çöl evi, konforlu yaşam standardıyla çöldeki yaşamı cazip ve sürdürebilir bir seçenek haline getiriyor.
Fotoğraflar: ©OPA
İlk akla gelen kum tepeleri olmasına rağmen, çöller çok zengin bitki örtüleri içerebiliyor. Modern çadırı çağrıştıran tasarımıyla bundan sonuna kadar yararlanan bu sıra dışı mimarlık örneği, konforlu yaşam standardıyla çöldeki yaşamı cazip ve sürdürebilir bir seçenek haline getiriyor.
OPA Architects tarafından tasarlanan ABD, Nevada/Reno’daki çöl evi, ekolojik mimarlık için yeni bir model oluşturuyor. Çöldeki engebeli konumundan esinlenen ev, büyük ölçüde doğal peyzajın içine gömülmüş. Mevcut topoğrafya sert çöl ortamına karşı koruma sağlarken, arazi ile yapıyı da birbiriyle bütünleştiriyor.

Binanın zemin üstü kısımlarını kaplayan 60 cm kalınlığındaki dış kabuk, güçlü bir ısı yalıtımı sağlıyor. Yüksek yalıtımlı camla birlikte bu çözüm, son derece çetin iklim koşullarının olduğu bir ortamda, sadece radyan ısıtma ve soğutma sistemi kullanılarak konforlu bir iç mekân sıcaklığının elde edilmesini mümkün kılıyor.
Binanın dışındaki manzarada ise yerel bitkiler öne çıkıyor; otlar, çöl çalıları ve kır çiçekleri. Xeriscape, yani 'kurakçıl peyzaj düzenleme' prensibine göre tasarlanan bu bitki örtüsü, yapının etrafını ve üzerini sararak, insan yerleşimlerinin geliştiği bölgelerde çoğunlukla ortadan kaldırılan yerli türler için doğal yaşam alanı sunuyor.



Projenin mimari dili, binanın bulunduğu doğal ortamı Kartezyen (belli bir geometrik şekle bağlılık) bir çözümle yok saymak yerine, doğanın değişken karmaşıklığını yansıtıyor. Biçimsel açıdan hem yapı hem de arazi tek bir düzlemsel ağ olarak işlenmiş. Her bir kenar başka bir kenarla farklı açılarda kesişirken, hiçbir kenar diğerinin ortasında sonlanmıyor.



Bunun sonuncunda da, aşırı farklılıkları rağmen, kesintiye uğramayan bir alansal akış elde edilmiş. Tasarımdaki kırık simetriler, farklı eksenler ve gizlenmiş paralelliklerin değişken ilişkileri, yapı ve arazi unsurlarının birbirinin içene kayarak bütünleşmesini sağlıyor.


2017 yılında tamamlanan yapının topolojisi kaygan bir mekânsallık gösteriyor; ikincil ve üçüncül mekânsal boşluklar içeren bükülmüş bir torus. Rahat ve esnek görünümlü geometrisi, bir binadan ziyade manzarayı çağrıştırıyor. Sonuç olarak, sürdürülebilir olduğu kadar çetin koşullar içeren arazisiyle bütünleşmeyi başaran bir çöl evi elde edilmiş.
Haber Archtizer’dan çevrilerek derlenmiştir.