Avrupa'nın en olumsuz çevre koşullarına sahip bölgesi olarak bilinen Gorafe Çölü'nde inşa edilen La Casa del Desierto'nun tasarımı, sert çevre koşullarındaki yerleşimler üzerine araştırmalar ve uygulamalar yürüten Ljubljana merkezli OFIS arhitekti'ye ait.
fotoğraflar: Guardian Glass LLC, ©Gonzalo Botet
Guardian Glass'ın en riskli, en yaratıcı ve en verimli projelerinden La Casa del Desierto (Çöl Evi), geçtiğimiz günlerde İspanya'da tamamlandı. Camın günlük yaşantımızdaki önemini dört mevsim boyunca birinci elden ve yerinde göstermek ve bunu en zorlu çevre koşullarından birinde başarmak hedefiyle hayata geçirilen projenin tasarımı, Ljubljana (Slovenya) merkezli mimarlık pratiği OFIS arhitekti'ye ait.
Avrupa'daki en olumsuz ve zorlu çevre koşullarından birine sahip olduğu varsayılan İspanya'nın Granada bölgesindeki Gorafe Çölü'ne (Coloraos de Gorafe) direnmek üzere tasarlanan La Casa del Desierto, ahşap bir iskelet üzerine kurulu ve tümüyle yüksek performanslı, enerji tasarrufu sağlayan Guardian Glass ile kaplı. Yalnızca 20 m2'yi kaplayan proje; yatak odası, banyo ve oturma odasından oluşuyor. Doğrudan manzaraya bakan geniş bir açıya sahip yapıda ayrıca bir su filtreleme sistemi, enerji üretimi sistemi ve güneş enerjisi panelleri bulunuyor.
Ürünler: Guardian SunGuard® SNX 60 HT, ClimaGuard® Premium2 T
Avrupa'da en olumsuz çevre koşullarına sahip bölge
Çöl Evi’nin konumlandığı Gorafe Çölü, Endülüs'teki Granada şehrinde yer alan Guadix bölgesinin kuzeyinde bulunuyor. Çöl, ismini, kızıl renkli kumlarından ve bölgedeki erozyon sisteminin alışılmadık biçimde şekillendirdiği kaya formlarının çeşitliliğinden alıyor. Binlerce yıl süren erozyon faaliyetleri sonucunda oluşan 'kırgıbayır' yeryüzü şekli, girintili çıkıntılı görüntüsü ile dikkat çekiyor. Kanyonlar, küçük vadiler, tepeler, kanallar ve başka coğrafi şekilleri bünyesinde barındıran Gorafe Çölü, Avrupa'nın en olumsuz çevre koşullarına sahip bölgesi olarak tanınıyor.
Doğaya meydan okuyan ekip
Binanın tasarımı, OFIS arhitekti kurucu ortağı Špela Videčnik liderliğindeki mimari ekibin, AKT II ve Transsolar firmalarından mühendisler, enerji danışmanları ve Guardian Glass uzmanları ile birlikte ortaya koydukları ortak çabanın ürünü. Ekibin vizyonu, mimarlık ve inşaat sektörlerinin bugün ve gelecekte karşılaşacağı zorlukların üstesinden gelebilmenin yanı sıra, çevre dostu ve enerji tasarruflu yapıları desteklemek üzerine kurulmuş. Projede kullanılan cam türü, mekâna en uygun cam seçildiğinde evin iç ortamının nasıl dönüşebileceğini gösteriyor.
Uzmanlar projeyi anlatıyor...
Špela Videčnik, Mimar (OFIS arhitekti)
Çöl gibi sert koşullara sahip bir yerde nasıl rahat bir ev ortamı yaratabileceğimiz, bizim için projenin en heyecan verici noktaydı. Öte yandan burası çok güzel bir manzaraya sahip, şehir hayatından kaçmak veya saklanmak için mükemmel bir yer. Bu nedenle yalnızlığın tadını çıkarmak isteyenler için rahat bir ortam yaratmak istedik.
Markus Krauss, İklim Mühendisi (Transsolar):
Projeyi ilk duyduğumda, "Aman Tanrım! Orası çok sıcak olacak" diye düşündüm. Düşündüğüm ikinci şey ise şu oldu; "Aslında bu bizi zorlayan ilginç bir görev olabilir."
Tomás Kovács, Teknik Danışmanlık Birimi Başkanı (Guardian Glass):
Bu ev tümüyle bağımsız bir ev olacak. Enerji, elektrik veya gaz temini için dışarıdan herhangi bir kaynak kullanılmayacak. (…) Bu projenin amacı, doğru cam kullanıldığında her yerde harika mekânlar yaratılabileceğini göstermek. (…) Cam için çok zorlu bir sınav olacak.
Miguel Pérez Navarro (Gorafe Belediye Başkanı):
Projeyi ilk duyduğumda şaşkına dönmüştüm. Başlangıçta çılgınlık gibi görünebilir çünkü bu, çölde sera inşa etmek gibi bir şey. Üstelik bu çöldeki geleneksel evler, sert iklim koşullarına uyum sağlamak için yerliler tarafından kazı yapılarak inşa edilen mağara evleri.
Sert çevre koşullarının tasarımcısı; OFIS arhitekti
OFIS arhitekti (OFIS Architects), her ikisi de Ljubljana Mimarlık Okulu ve Londra Architectural Association mezunu olan Rok Oman ve Špela Videčnik tarafından 1996 yılında kuruldu. Ofisin ürettiği projeler şu ana kadar birçok prestijli ödüle layık görüldü, Venedik ve Pekin'deki mimarlık bienalleri dâhil olmak üzere uluslararası alanlarda sergilendi ve yayımlandı.
2012 yılından bu yana Harvard Graduate School of Design'da stüdyo derslerine katılan ekip, Paris Val de Seine ve Ljubljana Mimarlık Fakültesi'nde de dersler veriyor.
Kuralların ve sınırlamaların mimarlık için taşıyıcı etkenler olduğuna inanan OFIS arhitekti, bunların ekibin işlerinin diğer tüm işlerden farklı olmasını sağlayan bir kimlik oluşturduğuna inanıyor. Ofisin öne çıkan işleri arasında, Maribor'daki futbol stadyumu, Ljubljana Şehir Müzesi, Paris'teki 185 öğrenci evi ve Borisov'daki stadyum gösterilebilir.
Sert çevre koşullarındaki yerleşimler üzerine araştırmalar yürüten ekibin, son derece uzak lokasyonlar için tasarladığı binalar ve nesneler bulunuyor. Alp Dağları'nda Harvard'lı öğrenciler ile Skuta Barınağı'nı inşa eden OFIS arhitekti, ayrıca Kanin ve Ojstrica dağlarında başka barınaklar da inşa etmiş.
Pek çok projesi Mies Van der Rohe Ödülü gibi uluslararası ödüllere aday gösterilen ofis, 2006 yılında Avrupa İnovasyon Büyük Ödülü'ne layık görüldü, 2009'da ise Belarus'taki futbol stadyumu ile IOC / IAKS ödüllerinde gümüş madalya aldı.
La Casa del Desierto projesini sosyal ağlar üzerinden takip etmek için tıklayın.