Mimari Ve Kentsel Çevre Kalitesi - Gözlemler, Görüşler

Şebnem HOŞKARA* / 06 Haziran 2008
Yaşadığımız kentlere eleştirel gözle baktığımızda, genelde, "inşaa halinde" ve "bitmemiş" çevreler görmekteyiz. Biraz şanslıysak, ve görece daha iyi bir mimari çevrede yaşıyorsak, sabah evimizden çıktığımızda, kendimizi, daha yaşanabilir ve kaliteli bir ortamın içinde buluruz.

Kentler, fiilen uzun bir sürede, belirlenebilen ya da belirlenemeyen bir ilişkiler düzeni içinde bir araya gelmiş, fiziksel bir doku oluşturmuş ve hergün bir şekilde değişmekte olan yapılardan oluşur. Kentlerin ve mimari çevrenin değişiminin sebebi, gelişen çağın ortaya çıkardığı yeni düzene ve çok çeşitli gereksinimlere bağlanabilir. Kişilerin ekonomik ve sosyal yaşamlarına verdikleri değerin ve statülerin değişimi, aynı zamanda konuttan, yaşadıkları çevreden ve kentten olan beklentilerini de değiştirmektedir. Toplum içindeki bu farklılaşmaya bağlı olarak, kentleri oluşturan yapılar (ve özellikle konutlar) ile kent (dokusu, biçimi, vb.) arasındaki ilişki de hızla değişmektedir. Söz konusu bu fiziksel değişim, aynı zamanda ekonomik ve sosyal yaşama da yansımakta, ve kişilerin "yaşam kalitesini" etkiler.

Yaşadığımız kentlere eleştirel gözle baktığımızda, genelde, "inşaa halinde" ve "bitmemiş" çevreler görmekteyiz. Biraz şanslıysak, ve görece daha iyi bir mimari çevrede yaşıyorsak, sabah evimizden çıktığımızda, kendimizi, daha yaşanabilir ve kaliteli bir ortamın içinde buluruz. Ama bunun aksi durumlarda; yanıbaşımızda yapılmakta olan ve kaldırımda yürümeyi dahi zorlaştıran inşaatlar (bazıları en azından artık "verdikleri geçici rahatsızlıktan dolayı özür diliyorlar), trafik gürültüsü ve kirliliği, daracık yaya kaldırımları, kırık dökük çöp bidonları, bina cephelerindeki tabela kirliliği, tek-düze mimarlık örnekleri, kimliksiz cephe detayları, vb., pek çok çevresel "kalite-sizlik" örneğinden bazıları olarak karşımıza çıkar. Yapılan iş, alınan eğitim ve meslek icabı bu durum, en çok ilgili mesleklerden olan kişileri rahatsız eder: Mimarlar, plancılar, kentsel tasarımcılar, peyzaj mimarları....mimari ve kentsel çevredeki tüm bu "çirkinlikler"den dolayı "mutsuz" ve "sürekli şikayet eden", "hiç bir şeyi ebğenmeyen" kişiler durumuna düşerler çoğu zaman. Bir yandan da, adı geçen meslek grupları, tüm bu olumsuz mimari ve kentsel çevre kalitesi üzerinde doğrudan sorumluluk taşırlar. Özellikle mimarlık, ve son yıllarda da kentsel tasarım, profesyonel bir meslek grubu olarak, kentsel ve kırsal çevrelerdeki mimari ve yaşam kalitesi üzerine pek çok söylem geliştirip, bu söylem, yorum ve tartışmaları ulusal ve uluslararası boyutlara taşımaktadır.

Örneğin, "yapılı çevre kalitesinin Avrupa'da sürdürülebilir büyüme ve gelişme için yaşamsal önemde olduğunu vurgulamayı ve mimarlık mesleğini AB gündeminde daha öncelikli bir konu haline getirmeyi amaçlayan Avrupa Mimarlar Konseyi (ACE)" en son 10 Nisan 2008 tarihinde, Belçika'nın Brüksel kentinde "Geleceği Tasarlamak: Pazar ve Yaşam Kalitesi" temalı bir konferans düzenlemiştir. Mimarlığı, sadece binaların ve dolayısıyla fiziksel çevrelerin tasarlanması olarak görmenin ötesinde, "doğrudan sosyal, ekonomik, çevresel ve kültürel etkileşime sahip bir olgu" olma savından hareketle organize edilen bu konferansta, yapılan konuşmalar ve değerlendirmelerde öne çıkan (ve konumuz içinde en güncel olan) mesajlar kısaca şöyle özetlenebilir (www.ace-cae.org; www.mimarlarodası.org.tr – 17.04.2008 tarihli haber):

· Gerek Avrupa genelinde gerekse ulusal ölçekte mimarlık, kent ve yapılı çevre kalitesi konularının temel bir politika olarak ele alınması gereklidir;

· Kamunun yapılı çevre kalitesinin geliştirilmesindeki öncü rolü ve örnek kamu projelerinin önemi büyüktür; kamu otoritelerinin birer bilgi platformu ve paylaşım ağı olarak görev yapmaları, farklı taraflar arasında koordinasyon sağlamaları, insan ihtiyaçlarına cevap veren standartlarla ve örnek projelerle öncü rol oynamaları ve kaynakları gerçekten ihtiyaç duyulan alanlara yönlendirmeleri gereklidir;

· Yapılar ve yapılı çevrenin kalitesi, ekonomik parametrelerle değerlendirilemez; mimarlık ve inşaat hizmetlerinin alımında niteliğe bağlı kriterlerin de kullanılması gereklidir;

· Kentle ilgili kararlarda, politikacılar ve yönetimlerin farklı meslek grupları ve toplumla diyalog içine girmesi uygun olacaktır;

· Kentin planlanmasının özel sektör aktörleri, kamusal ve politik aktörler, mimarlar, plancılar ve tasarımcılar arasında bir etkileşimden doğması gereklidir ve bu nedenle tüm bu taraflar arasında ortak bir kentsel kültür geliştirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır;

· Kamu-özel ortaklıkları gibi, kentin kamusal alanlarını özelleştirmeye yönelik olan ve meslek alanlarının planlama sürecine yeterince girmesini engelleyerek, sonuç ürünün niteliğinde düşmeye neden olan mekanizmalardan kaçınılması gereklidir; bunun yerine kamu yararına ve kent için olumlu sonuçlar üreten mekanizmaların geliştirilmesine ihtiyaç vardır.

Tüm bu görüşlerin temel hedefi, yaşam kalitesinin, mimari ve kentsel çevre kalitesinin artırılması yoluyla yükseltilmesidir. Bu noktada, gerek kentsel gerekse kırsal alanlardaki mimari çevre kalitesi, ilgili tüm aktörlerin bilinçli, duyarlı ve etkin katılımlarıyla mümkün olacaktır.

Mimarlık, tarihe kültüre ve yaşam çevresine ait temel bir ögedir. Mimari kalite, kentsel ve kırsal çevrenin yapısal ögelerinden birini oluşturur. Mimarlığın bir yandan zenginliği diğer yandan zorluğu; altyapı, kentsel ve kırsal planlama, kentsel politikalar ve kültürel miras gibi değişik alanları kapsamasından kaynaklanır. Mimarlık, yaşam için çeşitli boyutlarda ve düzeylerde mekanlar ve yaşam çevreleri yaratan çok yönlü ve çok boyutlu bir disiplindir. Bu mekanların ve yaşam çevrelerinin kalitesi ise, disiplinin içsel yapısından ve çok yönlülüğünden kaynaklanan pek çok fiziksel, sosyal ve ekonomik faktörü içinde barındırır. Bu faktörler arasında, hava kirliliği/temizliği, ses kirliliği, görsel kirlilik/temizlik, açık alanlara ulaşılabilirlik düzeyi, altyapı vb. gibi fiziksel çevreyi ilgilendiren konular olduğu gibi, sosyal bağlar, komşuluk ilişkileri, korunmuş gelenekler, kent içi kullanımlar, gibi sosyal olgular da vardır. Aslında, kaliteli bir yaşam çevresi, sosyal, ekonomik ve çevresel koşulların karşılıklı etkileşimi ve uyumu ile ortaya çıkabilecek çevrelerdir. Ancak, bu noktada fiziksel çevrenin baskın bir yanı olması, bu çevrelerin, tüm ekonomik ve sosyal konuları ve eylemleri içinde barındıran bir kapsayıcı olmasından kaynaklanır. Dolayısıyla, fiziksel çevre kalitesinin artırılması – ki bu noktada mimarlık, kentsel tasarım ve diğer ilgili disiplinler baş rolde yer alacakatır – ve bunun sosyal ve ekonomik anlamda sürdürülebilirlikle desteklenmesi, tüm yaşam çevresine yansıyacaktır.

Bu bağlamda, yerel ve ulusal çabaların yanında, uluslararası düzeydeki girişimlerin ve farkındalığın en önemli örneklerinden birisi, Avrupa topluluğu üyesi on beş ülke tarafından yapılan katkılardan ve Avrupa Birliği'nin değişik kurumlarında yürütülmüş müzakerelerin bir sentezinden oluşan, "Kentsel ve Kırsal Çevrede Mimari Kalite" ile ilgili karardır (Avrupa'da Mimari Kaliteye İlişkin Karar, 12 Şubat 2001, 2001/C 73/04). Bu karar, Avrupa'da yaşam çevresinin niteliğinin geliştirilmesini amaçlayan bir siyasi metindir. Karar, Avrupa'da politikaların ve programaların kapsamında mimarlığın ağırlığını ve etkisini artırmayı ve yine topluluk içinde ve uluslararası düzeyde diğer ülkelerle sürdürülen görüşmelerde, mimarlığın daha etkin bir biçimde yer almasını amaçlamaktadır. Karar; mimarlığın, tarihe, kültüre ve yaşam çevresine ait temel bir öge olduğunu; mimari kalitenin, kentsel ve kırsal çevrenin ögelerinden birini oluşturduğunu; mekanın fiziksel ele alınışının ve kültürel niteliğin, Topluluğun birleştirici ve bölgesel politikaları bünyesi içinde göz önünde bulundurulması gereken unsurlar olduklarını; mimarlığın, entellektüel, kültürel, sanatsal ve mesleki bir uğraş olduğunu; dolayısıyla mimari hizmetin de aynı zamanda kültürel ve eonomik boyutu da olan profesyonel bir hizmet olduğunu teyit eder ve vurgular.

Bu bağlamda bir diğer önemli doküman da, ACE tarafından 2004 yılında yayımlanan "Mimarlık ve Yaşam Kalitesi (Architecture and Quality of Life)" başlıklı kitaptır. Bu kitapta da, Avrupa Mimarlar Konseyi'nin yaşam çevresi ve kalitesi konularındaki politikaları ortaya konmuş ve, yaşam çevrelerinin bütünsel anlamda sürdürülebilir ve yaşanabilir çevreler olabilmesi için gereken koşullar, izlenmesi gereken yöntem ve süreçler irdelenmiştir.

Tüm bu çalışmalar ve görüşler doğrultusunda, kentsel ve kırsal alanlarda mimari çevre kalitesinin artırılması ve iyileştirilmesi konularının; hızla gelişmekte ve büyümekte olan ve çok boyutlu sorunlarla karşı karşıya olan mimari ve kentsel çevrenin sosyo-ekonomik, kültürel ve çevresel anlamda sürdürülebilir olabilmesiyle doğrudan ilişkili olduğu, ve geleceğe yönelik her türlü çalışmanın bu doğrultuda olması gerektiği söylenebilir.

Daha kaliteli çevrelerde yaşayabilmek dileğiyle….

* Doç. Dr.


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :