Gustav Klimt, Egon Schiele ve Hundertwasser’in eserleri Paris’in ilk dijital sanat müzesi L’Atelier des Lumières çatısı altında 6 Ocak 2019’a kadar sanatseverlerle buluşuyor. Sanatçıların eserlerini müzikle harmanlayan sergiyi ziyaret eden Mimar Neslihan Küçükaslan, notlarını kendi duygularıyla birleştirdi ve mimarizm.com okurları için derledi...
© Culturespaces / E. Spiller
Bir şarkı dinlerken, film izlerken ya da çok sevdiğim bir resme bakarken kendimi başka bir yerde bulduğum olur bazen. O şarkıyı yaşıyormuşum, o film karesinde köşedeki kafedeymişim ya da ressamı o resme vurduğu her fırça darbesinde izliyormuşum gibi...
Birçoğumuzun başına gelen bu durum kendi bilinçaltımızın, gündelik hayatlarımızda yaşadığımız ancak yaşamak istemediğimiz tüm durumlardan ara sıra da olsa kaçabilmemiz için, bize verdiği ufak hediyelerdir belki de... Böyle düşünmek biraz romantik gelebilir sizlere ama, bana en naif anlamıyla sadece iyimser geliyor. Günümüzün yarısından fazlasını mütemadiyen çevrimiçi olma haliyle geçirdiğimizi düşünürsek bu tür ufak seyahatlerin iyi gelmeyeceği insan yok gibi geliyor bana.
Bir de sizi, bile bile mevcut “An"dan koparan ya da belki tam tersi sadece “An”a mıhlayan durumlar vardır. Kendinizi tamamen soyutlayıp o an ile başbaşa kaldığınız ve aslında keşke daha uzun olsa dediğiniz, dolu dolu geçen dakikalar silsilesi. Böyle durumlar, bizim oralarda “ömürden” diye nitelendirilen bir hissiyat ile geliyor. Nasıl bir şey bu derseniz; “kendinize çaldığınız, sık bulunmayan ve o anı yaşadığınız için iliklerinize kadar mutlu hissettiğiniz durumlar” şeklinde anlatmaya çabalıyorum ben genelde. Çok da başarılı olamıyorum...
© Culturespaces / E. Spiller
Paris’in yeni açılan dijital sanat müzesi bende tam da bu tellere dokundu. L’Atelier des Lumières, yani “Işık Atölyesi”; dışarıdan sıradanlığı ile hayal kırıklığı yaratmasına karşın, içeriye adımınızı attığınız anda birçok duyunuza aynı anda hitap etmek için tasarlanmış. Etrafınızı çevreleyen renkler ve duymaya başladığınız müzikle birlikte resimler canlanıyor, iki boyuttan üç boyuta evrilirken kafanızı çevirdiğiniz her yerde sizi kendisine katılmaya davet ediyor.
140 lazer yansıtıcı ile 3300 metrekarelik bir alanda Beethoven, Mahler, Chopin ve nicesi eşliğinde; 3 boyutlu bir duyusal deneyim yaratacak şekilde aktarılan Gustav Klimt, Egon Schiele ve Hundertwasser ismiyle bilinen Friedrich Stowasser’in eserleri ile çevrili olduğunuzu düşünün. Ölçek ve derinlik sizi öylesine bünyesine alıyor ki, tüm mekan aslında bir kanvas ve siz o kanvasın üzerindesiniz. Müzikle beraber mekana dolan görsellerle siz de ister istemez hareket etmeye başlıyorsunuz. Klimt’in “Hayat Ağacı" tüm mekanda büyümeye başlarken artan heyecanınıza Viyana valsi eşlik ediyor.
© Culturespaces / E. Spiller
Çevrenizde birçok insan olmasına rağmen hiçbirini algılamıyor, sadece ayağınızın altında hareket eden görsellerin gerçekçiliği ile elinizi Hundertwasser’in rengarenk pencerelerine uzatmışken buluyorsunuz kendinizi.
30 dakika boyunca, Klimt’in gençlik dönemi eserlerinden “Altın Çağı”na, oradan da Hundertwasser’in rengarenk çiçek tarlalarına doğru geziniyorsunuz. Sonuçta eserlerin yüzeylere projektörler aracılığı ile yansıtılması bir insanı ne kadar etkileyebilir ki diye düşünebilirsiniz. Bu soruyu Klimt’in çiçekleri etraflarını çevirmişken bir anda vals yapmaya başlayan insanlara sormanızı önerebilirim. L’Atelier des Lumières’in sergisi sadece ünlü sanatçıların eserlerini yüzeylere yansıtmıyor, detaylara odaklanan bir senaryo ve Luca Longobardi’nin yeteneği ile mükemmel şekilde eşleşen müziklerle bir müzikale çeviriyor. Siz de, en başta bahsettiğim o bütünleşme hissi ile bu müzikalin bir parçası oluyorsunuz.
Süre sona erdiğinde bir süre kalakalıyorsunuz. Sudan çıkmış balık gibi değil de, lezzeti şahane olan bir lokmanın verdiği hazzın tadını daha uzun süre çıkarmaya çalışıyormuş gibi. Dışarıdaki dünya ile aranıza saniyeler koyarak gerçekliğe dönmeyi mümkün olduğunca geciktirmeye çalışıyorsunuz. Korkunun ecele faydası yok, tabii ki adımımı o kapıdan dışarı atıyorum ve kulağımda Beethoven’ın 9. Senfonisi yankılanıyor.
Viyana Sezesyonu’na liderlik eden Klimt’e, böylesine bir serginin merkezinde yer almak çok yakışmış. Bana öyle geliyor ki Klimt’ten etkilenen iki sanatçı da; insan vücudunu ifade ediş biçimiyle farklılaşan Schiele ile mimari tarzını ve resimlerini sembolik bir boyutta entegre eden Hundertwasser, bu serginin bir parçası olmaktan hoşnut olurlardı.
Sergiye eşlik eden müzikler
GUSTAV KLIMT
- ‘Neoclassical Vienna’ sequence
Overture of Tannhäuser by Wilhelm Richard Wagner
- ‘Klimt and the Vienna Secession’ sequence
Schneeglöckchen-Walzer, Op. 143 by Johann Strauss
Symphony no. 9 – Choral Symphony by Ludwig van Beethoven
- ‘Klimt’s use of gold’ sequence
Symphony no. 9 – Choral Symphony by Ludwig van Beethoven
Study no. 2 by Philip Glass, Glass recomposed by Luca Longobardi
Concerto N°1 in E minor, Op. 11 by Frederic Chopin
-‘Klimt’s vision of nature’ sequence
Lied, Ich bin der Welt abhanden gekommen by Gustav Mahler
-‘Schiele’ sequence Cadenza: Concerto for Piano and Orchestra No. 5 by Sergueï Rachmaninov and Alexander Warenberg
- ‘Klimt’s images of women’ sequence
Giuditta’s Meine Lippen, sie küssen so heiß by Franz Lehar
- ‘Klimt’s use of colour’ sequence
Madame Butterfly (Humming Chorus) by Giacomo Puccini
- Closing credits
Study no. 2 by Philip Glass
HUNDERTWASSER: IN THE WAKE OF THE VIENNA SECESSION
- Memoria by Murcof La foresta delle Balene by Luca Longobardi
III. Sarma by Kimmo Pohjonen, Samuli Kosminen, & the Kronos Quartet
Sergiye ait bilgiler
Yer: L’Atelier des Lumières, Paris
Tarihler: 13 Nisan 2018-6 Ocak 2019
Küratörler: Gianfranco Iannuzzi, Renato Gatto, Massimiliano Siccardi
Müzikler: Luca Longobardi