Günümüzde artık müzelerin kalıcı koleksiyonlarının önemli birer parçası haline gelen, ünlü mimarlar tarafından tasarlanmış 7 ikonik parçayı bir araya getirdik.
Charles ve Ray Eames
Tasarımcı ikili Charles ve Ray Eames, Kaliforniya, Pacific Palisades’te yer alan Eames House (Eames Evi) da dahil olmak üzere en iyi tasarımlarını 1950’li yıllarda ortaya koydu. Eamesler aynı zamanda endüstriyel ve grafik tasarım ile film yapımcılığı alanlarındaki yetkinlikleriyle biliniyorlardı. Yaşamları boyunca sayısız mobilya tasarımına imza atmalarının yanı sıra fiberglas, metal örgülü ya da plastik sandalye gibi birçok mobilya yapım tekniği de geliştirdiler.
Eames Lounge Chair: Eames Lounge Chair ve Ottoman, 1956 yılında yaratıldı. Koltuğun orijinal versiyonları beş farklı, ince kontraplak şeritten yapılıyordu. Daha sonraları ise Brezilya Gül Ağacı ile kaplanmaya başlandı. Tasarım örnekleri bugün New York Modern Sanat Müzesi (MoMA) kalıcı koleksiyonu arasında yer almakta.
***
Frank Lloyd Wright
1867-1959 yılları arasında yaşayan Frank Lloyd Wright, 70 yıl boyunca mimarlık yaptı. Prairie Mimarlık Okulu’nun liderliğini de üstlenen Wright, toplam 532 binanın tasarımına imza attı. Bunlardan en önemlisi ise Pensilvanya, Mill Run’da yer alan ‘Fallingwater’ (Şelale Evi) dır. Mimar, 1991 yılında Amerikan Mimarlık Enstitüsü (AIA) tarafından ‘tüm zamanların en iyi Amerikalı mimarı’ olarak gösterilmiştir.
Peacock Chair: Frank Lloyd Wright’ın Peacock Sandalyesi, 1921 yılında Tokyo’daki Imperial Otel için özel olarak tasarlandı. Sandalyenin altıgen formlu sırt bölümü ve geometrik şekillerden oluşan ayakları ünlü Peacock Room’un tavanına göndermede bulunuyor.
***
Oscar Niemeyer
Oscar Niemeyer, kendi ülkesinde bir dizi kamusal alan tasarlamış Breziyalı bir mimar. Le Corbusier, Walter Gropius, Ludwig Mies van der Rohe, Erich Mendelsohn, Frank Lloyd Wright ve Alvar Aalto gibi ünlü mimarlarla birlikte modern mimarinin kurucularından biri olarak kabul edilen Neimeyer; 1963 yılında Lenin Barış Ödülü’ne, 1998’de ise Britanya Kraliyet Mimarlık Enstitüsü (RIBA) tarafından Kraliyet Altın Madalyası’na layık görülmüştür.
Alta Chair: Mimar, Alta Chair’i 1970 yılında kızı, Anna Maria ile birlikte tasarlamış. Niemeyer’in ilk mobilya tasarımı olan Alta, mimarın binalarında da karşımıza çıkan kıvrımlı formları tasarımlarında nasıl kullandığını çok net bir biçimde yansıtıyor.
***
David Adjaye
Birleşik Krallık doğumlu Tanzanyalı mimar David Adjaye, tasarım pratiğini 2010 yılında kurmasının hemen ardından mimarlık dünyasında adından söz ettirmeye başladı. Mimar son olarak Smithsonian Enstitüsü tarafından yarışmaya açılan Ulusal Afro-Amerikan Tarih ve Kültür Müzesi’nin tasarımını üstlendi. Adjaye, Londra South Bank Üniversitesi’nden mezun olduktan sonra yüksek lisansını Royal College of Art’ta tamamladı.
Washington Skeleton Chair: 2013 yılında tasarlanan sandalyenin hareketli bitişleri ve malzemesi, ürünün dış mekanda kullanılabilmesine olanak tanıyor. Kafesli strüktürü modern mobilyaya oyunbaz ama aynı zamanda sofistike bir görünüm kazandırmış.
***
Ludwig Mies van der Rohe
1886’da Prusya’da doğan Mies van der Rohe, modern mimarinin öncülerinden biri olarak kabul ediliyor. Bruno Paul ve Peter Behrens mimarlık ofislerinde çalışan Mies van der Rohe, bir dönem Le Corbusier ve Walter Gropius ile birlikte çalıştı. Daha sonraları ise kendini; Gotik ve Klasik mimarinin kendi dönemlerinde yarattığı güçlü etkiyi günümüzün modern kültüründe ortaya çıkaracak yeni bir tür tasarım dili oluşturmaya adadı.
Barcelona Chair: Ludwig Mies van der Rohe, Barcelona Chair’i Lilly Reich ile birlikte tasarladı. Koltuk orijinal olarak fildişi renginde ve domuz derisinden üretiliyordu; daha sonraları ise yapımında geleneksel deri kullanılmaya başlandı. Knoll tarafından üretilen şimdiki versiyonunun cilalı krom çerçevesi ise ürüne daha pürüzsüz ve parlak bir görünüm vermek amacıyla elde monte ediliyor.
***
Eero Saarinen
Tasarladığı kamusal alanlarla ünlenen Fin mimar Eero Saarinen’in en bilinen çalışmaları arasında Gateway Arch ve TWA Flight Center gösterilebilir. Mimarın devrimsel nitelikteki tasarımları ve neo-fütüristik stili günümüzün en önemli mimarlık kitaplarının sayfalarını doldurmakta. Bir dönem Paris’teki Académie de la Grande Chaumière’de heykel çalışan Saarinen bu deneyimini mimari çizgisine de yansıtmıştır.
Tulip Armchair: Saarinen, Tulip Armchair’i 1955 yılında tasarlamış. Birçok binasında olduğu gibi bu sandalyede de onun pürüzsüz çizgilerine ve kıvrımlarına rastlanır. Sandalye, alüminyum bir kaide üzerine oturan fiberglas üst bölümden oluşur.
***
Marcel Breuer
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde doğan Marcel Breuer, tasarım üzerine eğitim almak için 18 yaşında evini terk etmiş. Breuer, o dönemlerde Almanya, Weimer’da yer alan sanat ve tasarım okulu Bauhaus'un ve Walter Gropius’un ilk öğrencilerindendir. Daha sonraları Amerika’ya giderek Harvard’da ders vermeye başlayan Gropius’u takip etmiş ve onun öğrencisi olmaya devam etmiştir. Bu onun estetik anlayışının gelişmesinde ve kendi özgün tasarım dilinin temellerinin atılmasında büyük rol oynamıştır.
Wassily Chair: Breuer, Wassily Chair’i 1925 yılında Bauhaus döneminde tasarlamış. O zamandan bu yana tasarım, sürekli olarak üretilmeye devam ediyor. Orijinal olarak bisiklet iskeletinden esinlenilen koltuk tek parça halindeki çelik borulardan oluşuyor.
Mimarlar tarafından tasarlanmış mobilyalar hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsanız 'Chairs by Architects' kitabına buradan göz atabilirsiniz.
Kaynak GP