Çocuk Dostu Kent Konferansı Child in the City’den Notlar...

Gizem Kıygı / Başak İncekara / 29 Kasım 2018
Child in the City (Kentte Çocuk) uluslararası konferansı, dünyanın dört bir yanından çocuk hakları uzmanlarını Viyana’da ağırladı. Konferansta, dünyanın farklı yerlerindeki çocuk dostu şehir uygulamaları, araştırmalar ve deneyimler paylaşıldı.

Child in the City Foundation tarafından iki yılda bir düzenlenen Child in the City Conference (CiTC), çocuk hakları alanında çalışan profesyoneller, şehir plancıları ve tüm disiplinlerden stratejistlerle, çocuk dostu kentler için gereken değişimlerin tartışılmasını sağlayacak bir diyalog ortamı kuruyor. Etkinlik; kent politikaları, bilim ve toplum kesişiminde gerçekleştirilen sunum ve atölye çalışmalarıyla, çocuk hakları ile ilgilenen farklı disiplinlerdeki uzmanları kapsayan bir program sunuyor.

Mimarizm’in iletişim ortakları arasında yer aldığı CiTC 2018, 24-26 Eylül tarihlerinde Viyana'nın evsahipliğinde gerçekleştirildi. Konferans boyunca, 500 katılımcı ve 100 konuşmacıyla teoriyi pratiğe taşıyan deneyimler tartışıldı. Sunumlara, atölye çalışmaları ve saha gezileri eşlik etti. Bu gezilerden, çocuk ve kültür mekanına odaklanan ZOOM Müzesi’ni ve Çocuk Dostu Planlama oturumunu Mimarizm okurları için derledik.

Çocuklar için Tasarlanan Bir Kültür Mekanı: ZOOM

ZOOM Çocuk Müzesi'nin kurgusu tüm duyuları oyunla buluşturuyor. Müze, 8-14 yaş aralığındaki çocukların sorgulayabileceği, keşfedebileceği, oynayabileceği ve yaratıcılıklarını geliştirebileceği bir yer olarak tasarlanmış. Konferansa eşlik eden saha gezileri kapsamında katılımcılar, Viyana’da bulunan ZOOM Animated Film Studio’yu gezme fırsatı buldular.

ZOOM, çocuklara ve ailelere adanmış bir kurum. Viyana’nın çocuk kültürünü temel alan kentin önemli odak noktalarından biri. Müzede çocuklar kendileri için özel olarak tasarlanmış sergi ve atölye alanlarında sanat, bilim ve gündelik hayat gibi konuları, tüm duyuları içeren eğlenceli oyunlarla araştırabiliyorlar. ZOOM'da çocuklar bağımsız bireyler olarak algılanıyor ve ciddiye alınıyor. Çocukların deneyimlerine ve hızlarına, yetkinliklerine, algı dünyalarına ve fikirlerine saygı duyuluyor ve bunlar programlara entegre ediliyor. Çocukların farklı erişim noktaları ve ilgi alanları dikkate alınıyor.


Saha gezisinde katılımcılar, toprağın özenle ve sürdürülebilir bir şekilde işlenmesinin önemini vurgulayan “Earth & Soil” sergisine katıldıktan sonra diğer ZOOM alanlarını hakkında daha detaylı bilgi sahibi oldular. Gezinin ana kısmı ise ZOOM Animated Film Studio'da kısa animasyonların yaratılmasıydı. Bu atölye alanında sanatçıların moderatörlüğünde çocuklar ve gençler hikayelerini anlatıyor, yeni teknolojilerle deney yapabiliyor, takımlar halinde film ve ses üretmek için birlikte çalışabiliyorlar.

Saha gezisinin katılımcıları iki takım halinde kısa filmler üretme fırsatı buldular. Üretilen "OTCHU" ve "Peacock in the City" filmlerini aşağıda izleyebilirsiniz.

Çocuk dostu planlama pratikte mümkün mü?

Üç deneyimin paylaşıldığı Çocuk Dostu Planlama oturumunda bu sorunun cevabı arandı. Deneyimler üzerinden çocukların planlama sürecine doğrudan katılımı ve kent topluluklarıyla çalışmanın önemi vurgulandı.

Kopenhag Üniversitesi’nden Bettina Lamm ve Anne Wagner, “Mahalleyi Taşı” başlıklı sunumlarında, kamusal mekanları çocuklarla birlikte yeniden üretme deneyimlerini paylaştılar. Mekan tasarım ve uygulamalarına çocuklar katıldığında neler olduğunu sorgulayan araştırmalarını aktaran ikili, projelerinin oturduğu üç temeli şöyle özetledi: 1) Bir kamusal mekan çocuklarla tasarlandığında ve inşa edildiğinde ne olur? Yöntemler nelerdir? 2) Bunun mimari çıktısı ne olur? 3) Küçük ölçekli bir proje, yerel yönetim ölçeğinde kentsel gelişmeye nasıl bir katkı sağlayabilir?

Proje katılımcılarının yerel bir ilkokulun 5. sınıf öğrencileri olduğunu belirten Lamm, şunları söyledi: “Bu yaştaki çocuklar çocukluklarını geride bırakmaya hazırlanırken, kentte gidebilecekleri nitelikli alanlar yok. Dolayısıyla çalışmanın büyük çoğunluğu, çocukların mekanlarını anlamaya ve onlara yakın gelen şeyleri keşfetmeye ayrıldı. Birlikte çalıştığımız okul ile bir yarıyılda 14 atölye çalışması gerçekleştirdik. Her biri yaklaşık 3 saat sürdü ve bir kamusal mekan tasarlamaktan kamusal mekan eklemlemeye doğru gitti.”

Lamm ve Wagner, çocukların fikir ve inovasyonun yürütücüsü olmadığına vurgu yaptı: “Çocuklar genellikle kendi deneyimlerine bağlı kalabiliyor. Dolayısıyla bu tasarım ortaklığında, tasarımcılar ve çocuklar arasında bir işbirliği tanımlıyor ve bunu ifade ediyoruz. Bu bize fikirleri çocuklardan geliştirmemize imkan sağlıyor.”

“Üretimsiz süreç, süreçsiz üretim olmaz”

Süreç ve üretime de vurgu yapan oturumun temel mesajı şuydu: Üretimsiz süreç, süreçsiz üretim olmaz.

Lamm ve Wagner, konuşmalarını şöyle tamamladı: “Bu projeye dair çok önemli bulduğumuz şey, bir deneyim fikirden çıkıp uygulanmasıydı. Sahiplenme ve bağlılık anlamında, sonucunda üretim olmayan bir fikir süreci çok da anlamlı değil. Süreç ve üretim birlikte düşünülmeli.

Çalışmaları hakkında daha detaylı bilgi sahibi olmak için internet adreslerini ziyaret edebilirsiniz.

Mimari yarışmadan önce çocukların fikirleri

Oturumun ikinci sunumunda, İsviçre’den Zeno Steuri, okul yapımında çocukları erken planlama sürecine dahil ettikleri projelerini paylaştı. Sürecin önemli adımları olarak Durum, Keşif, Değişkenler, Uzlaşı ve Sonuç'u sıralayan Steuri şunları söyledi: “Sürecin kaynak yaratımı bir vakıf ve belediye tarafından sağlandı. Biz de projeyi yürütmek üzere davet edildik. Eğer bir okul yapımında çocukların katılımı amaçlanıyorsa, çocuklar sürece çok erken bir aşamada dahil edilmeli. Biz bu projeye atölye çalışması serileriyle başladık; çocukların okul çevresiyle, iç ve dış mekanlarla kurdukları ilişkiye baktık. Bütün deneyimlerini kaydetmeye çalıştık: ışıklandırma, renkler, altyapı, mobilyalar, bahçe… Bu kayıtlar bize okuldaki gündelik hayatı anlattı.” 

Steuri, daha sonra öğretmenlerin gözlemlerini çocukların fikirleri ile kıyasladıklarını, böylelikle mevcut yapının avantaj ve dezavantajlarını anladıklarını anlattı: “Bu projede çocukların fikirleri mimari yarışmadan önce alındı. Bu yaklaşım İsviçre okul tasarımı geleneğinde özgün bir yere sahip oldu. Anaokulundan liseye kadar 400 çocuk, öğretmenleri ve idarecileri ile birlikte sürece katıldı.”

“Plancılar çocukları unutuyor”

Oturumun son sunumunu Londra merkezli Hackney Play Association direktörü Nicola Butler gerçekleştirdi. Hackney’nin Londra’nın kozmopolit yerlerinden biri olduğunu aktaran Butler, buranın aynı zamanda çocuk yoksulluğunun yaşandığı yerlerden biri de olduğunu söyledi: “Bu sunum aslında planlamaya odaklanmıyor. Daha çok çocukların ve toplulukların plancıları daha oyuna elverişli tasarlamaları için yapılan çalışmalar hakkında. Hackney nüfusunun yüzde 25’ini çocuklar ve gençler oluşturuyor. Bu, nüfusun -plancıların çoğunlukla unuttukları- büyük bir bölümü. Buradaki asıl sorun, diğer sosyal dezavantajların oyunun önüne geçmesi. Bana çoğunlukla, ‘Oyun için yaptıklarınız çok güzel ancak bizim evsizlik sorunumuz var, eğitim sorunumuz var. Neden oyuna odaklanıyorsunuz?’ diyorlar. İşimde sürekli gençlerle ve çocuklarla konuşuyorum. Onlara oyun oynarken ne hissettiklerini soruyorum. En çok kullandıkları kelime 'mutluluk'. Bu benim için yeterli. Sonrasında gelen cevap 'güvenlik' oluyor. Bu, çete mahallesinde yaşayan çocuklar için çok önemli.

Oyuna idarecilerin izniyle bir sokağı kapatarak başladıklarını anlatan Butler, mahalle sakinleri ile yerel yönetim işbirliğinin çok önemli olduğunu vurguladı. Yaptıkları çalışmalar ve işbirlikleri sonucunda plancıların kendilerinden fikir almaya geldiğini anlatarak sunumunu noktaladı.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :