Sergi ve mekân tasarımı (Autoban), uygulama projesi (Gravity), aydınlatma tasarımı (Erinç Tepetaş) ve Hikmet Mizanoğlu'nun mekâna özel yerleştirdiği objeler ile Taner Ceylan'ın son sergisi "Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın"...
© Engin Gerçek, Studio Majo
Taner Ceylan, on beş yılın ardından Türkiye’de gerçekleşen yeni sergisi "Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın" ile, Kanlıca'da bulunan Mehmet Emin Ağa Yalısı'nda sanatseverlerle buluşuyor.
Taner Ceylan sergilerinde, eserlerinin ve oluşturduğu temanın ruhuna uygun mekânları ve farklı disiplinlerdeki uzmanlarla işbirliği içinde çalışmayı tercih ediyor. 2021 senesinde, küratörlüğünü üstlendiği, tasarımı FIELDS'e ait "Olimpos Sergileri II: Peyzaj", Zülfaris Karaköy'de gerçekleşmişti. Yeni sergisinin mekân ve sergileme tasarımı Autoban'a, uygulaması ise Gravity'a ait. Aydınlatma tasarımında Erinç Tepetaş'ın imzası bulunurken, serginin ruhunu canlandırmak üzere sanatçı ile birlikte çalışan Hikmet Mizanoğlu işlerden ilham alarak mekâna özel objeler yerleştiriyor.
Autoban serginin tasarım sürecini, Gravity uygulama projesini, Erinç Tepetaş aydınlatma tasarımını anlatırken, Taner Ceylan sergi hakkındaki sorularımız yanıtladı.
"Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın" sergisi, 16 Ekim Pazar gününe kadar, Mehmet Emin Ağa Yalısı'nda gezilebilir.
© Autoban
Autoban, mekân ve sergi tasarım sürecini anlatıyor:
"Geçmiş ile Geleceğin Buluşma Noktası"
Sergi tasarımı, sanatçının eserlerinin ruhu ve karakterinin yanı sıra ikonik konumundan doğdu ve mekân; bir araya gelme deneyimi, geçmiş ile geleceğin buluşma noktası olarak ele alındı. Tasarımın en önemli çıkış noktası; hiç şüphesiz korunan tarihi yapıya fiili bir müdahalenin yapılamamasıdır. Buna ek olarak, mekân içinde inşa edilen anlatının, ziyaretçiye sanatçının duygusal gerçekçilik yaklaşımının kırılganlığı ve yumuşaklığıyla dolu bir duyusal deneyim sağlaması zorunluluğuydu.
© Autoban
Çözümümüz, yerçekimsiz ve hafiflik hissi yaratmaktı. Zemin, sanat eserleriyle buluştuğundan hafifçe yükselen yumuşak dokulu ve açık renkli halı ile kaplandı. Bu halı diğer yüzeylere kağıt gibi akıcı ve hafif şekilde katlanarak, zeminin üzerinde zahmetsizce yüzer gibi görünmektedir. Sanat eserleri ayrıca beyaz bir perdenin üzerinde hayalet gibi havada asılı durarak etkileyici, sessiz, dingin bir atmosfer yaratır ve perdenin arkasında gerekli asma aparatlarını gizlenir.
© Autoban
Çağdaş ve zekice oluşturulmuş bu kompozisyon, sanat eserlerini öne çıkarıp, tüm tarihsel ve fiziksel referansları tamamen ortadan kaldırarak, eserlerin kendini ifade etmesine olanak tanır ve konukları kutsal bir ortama davet eder.
© Autoban
Gravity, serginin uygulama tasarım projesini üstlendi:
© Gravity
© Gravity
GRAVITY ekibi olarak, Taner Ceylan’ın on beş yılı aşkın süreden sonra Türkiye’de gerçekleştireceği ilk sergisi olan “Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın”ın uygulama tasarım projesini üstlenmiş olmaktan kıvanç duyuyoruz.
Sergi sunumunun bize ulaşması ve incelememizden sonra, proje ile asıl tanışmamız Kanlıca’da bulunan Sipahiler Mehmet Emin Ağa Yalısı’nda yaptığımız keşifle oldu. Sergi alanı olarak seçilen yalıda bilfiil bulunmak ve Taner Ceylan’ın hayalindeki kurguyu gözümüzde canlandırmak, uygulama tasarımımızın ilk adımıydı diyebiliriz. Sonrasında ise, tasavvur edilen sergi tasarımını doğru bir yaklaşımla gerçekleştirmek ve ortak vizyonumuzu uygulanabilir sınırlar içerisinde hayata geçirebilmek için, elimizdeki kısıtlı süreyi de hesaba katarak hızlıca çalışmaya başladık.
© Gravity
1900’lerin başında bir yangında kül olup sonrasında yeniden inşa edilen ve daha önce hiç sergi amacıyla kullanılmamış olan Mehmet Emin Ağa Yalısı’nın duvar ve tavanlarına zarar verebilecek herhangi bir montajın mümkün olmaması sebebiyle, hepsi self-standing olacak şekilde mdf zemin yükseltmeleri ve çelik taşıyıcı konstrüksiyonlar planladık.
© Emirkan Cörüt
© Emirkan Cörüt
Günümüzde bütün tasarımların odak noktası haline gelen sürdürülebilirlik ilkesinin bizim de uzun zamandır ana değerlerimizden biri olması doğrultusunda, bütün projelerimizde tasarım uygulaması elverişli olduğu sürece yaptığımız gibi, malzemelerimizi ileri dönüşüm çerçevesinde üretimimiz bünyesinde yeniden değerlendirilebilir alternatifler arasından seçtik.
Mdf yükseltmeleri, tasarıma uygun olarak üç farklı çeşitte -rahle, bank ve rampa; hepsi kendi başına ayakta durabilecek ve insan ağırlığını kaldırabilecek şekilde oluşturduk. Yalınlık hissiyatını kaybetmemek için destekleri minimum görünürlükte düzenledik. İçerdeki ziyaretçi sirkülasyonunu ve düzenlenecek davetleri göz önünde bulundurarak gerekli yerleşim revizyonları yapıp; halı üretimi ve montajı için koordinasyonu sağladık.
© Gravity
© Emirkan Cörüt
Çelik konstrüksiyonları, yine kendi başlarına ayakta durabilecek ve en önemlisi otuz kiloyu aşan tablo ağırlıkları ile buna ek olarak perde ağırlıklarını da güvenli bir biçimde taşıyacak şekilde, Gravity Atelier ekibimiz bütün teknik mühendislik çizimleriyle, çok kısa bir sürede kusursuzca tasarladı. Bütün tuval ve tuval arkası montaj amaçlı ahşap iskelet ölçülerinin farklı olması sebebiyle tek tek boyutlandırılan ve kalıpları ayrı ayrı üretilen konstrüksiyonlar, üzerinde asılı tablolar ortalama boyda bir insanın göz hizasına gelecek şekilde modellendi.
© Gravity
Saha ziyaretlerimizde, yalının konumu ve gün boyu, uzun sürelerde, tabloların asılacağı yüzeyler üzerinde güneşin ters ışık yaratacağını gözlemledik. Bu sebeple ilk planda sadeliği korumak için yalnız tül olarak düşünülen perde uygulamasını, arkasına ek bir solid perde koyarak revize edip; perde üretim ve montajı için gerekli detay planları oluşturduk.
Serginin açılış gününde orada bulunup, Taner Ceylan’ın ziyaretçilerine geçirmek istediği duyguyu en doğru şekilde aktarmasında uygulama tasarımımızla rol aldığımızı görmek bizler için de projeyi daha da güzel bir hale getirdi…
Gravity ekibi Mehmet Emin Ağa Yalısı'nda © Gravity
Serginin Aydınlatma Tasarımı Erinç Tepataş'a ait:
© Engin Gerçek, Studio Majo
Sergi ekibine Saliha Yavuz’un çağrısı ile dâhil oldum. Ben katıldığımda tasarımın masa başında yapılabilecek kısımları ile ilgili kararlar verilmiş kolları sıvayıp uygulama işlerini yönetme kısmı kalmıştı. Taner Ceylan’la kurulum aşamasında tanıştığımızda da bana aydınlatma tasarımından beklentisini “eserlerin üzerinde ışık parlamaları olmasın” net bir şekilde aktardı. Uygulama süresince hem Taner Ceylan’ın hem Saliha Yavuz’un sürekli erişilebilir olmaları ve olumlu yaklaşımları bu yoğun günlerin mutlu bir yorgunlukla tamamlanmasını sağladı.
© Emirkan Cörüt
Kimi günler güneş sonrası saatlerde de ziyaret edilecek olsa da, serginin esas ziyaret saatleri güneş ışığının hâlâ mevcut olduğu zamanlar olarak seçilmişti. Bu sebeple doğal ve yapay ışığın bir arada nasıl kullanılacağını düşünerek başladık. Anadolu yakası yalılarının ortak özelliği olan karşıdan gelen direkt akşam güneşinin eserler üzerinde yaratacağı günü gününe değişen ışık karakteri veya bunu engelleyip sabit kalitede yapay aydınlatma sağlanabilirdi. Değerlendirmeler sonucunda gün ışığını engellememeyi seçtik, özellikle Rüstem Paşa ve Koral eserlerinde bu kararın güzel etkileri gözlenebilir. Eserleri taşıyan sergileme ünitelerindeki tüller de yarı geçirgen yapıları ile bu etkileri güçlendirdi.
© Erinç Tepetaş
Projeye katıldığımda belirlenmiş sabitleri kısıtlama olarak değil, tereddütleri giderecek tutunma noktaları olarak kabul ederek elektrik işlerine Keşif Elektrik ile başladık. Enerjiyi alabileceğimiz yerler, tavandaki ahşap çıtalar, odaların ve eserlerin ebadına göre rayları dağıttıktan sonra, elektrik ekibi merdiven üzerinde montaj çalışmasına ben ise yerde kutuları açıp elimizdeki armatürleri gruplamaya başladık. Montajlar bittikten ve spotlar yerlerine asıldıktan sonra aydınlatma tasarımını zorlayan kısım da ortaya çıkmış oldu.
© Engin Gerçek, Studio Majo
Kimi eserler üzerinde istenilen aydınlatma kalitesini sağlayamadığımı kimi eserlerin bulunduğu alanların ise loş kaldığını gözledim. Spot yönlendirmelerine ince ayarlar yaparak, eserleri spottan değil mekândan yayılan endirekt ışık ile aydınlatarak bu sorunları da gidererek aydınlatma kurgusunu serginin açılışına hazır hale getirebildim.
Mehmet Emin Ağa Yalısı © mimarizm
© Engin Gerçek, Studio Majo
Taner Ceylan ile sergi mekânı ve İstanbul üzerine:
"İstanbul’da beni etkileyen en önemli unsur zarafeti"
Serginizin ismi neden "Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın"?
Günümüzde bize dayatılan tüm yaptırımların tersine bir öneri olduğu için “Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın”. “Koşturma, çalışma, acele etme, sakin ol, dinlen, görmediğin şeyleri görmeye çalış, sus, derin derin nefes al, başka bir seçenek daha var” dediği için…
© mimarizm
İstanbul ve tarih sizin için ne ifade ediyor?
Gündelik siyasi kargaşanın dışından baktığınız zaman farkedebildiğiniz bu şehrin tarihinin muazzam derinliği bakışınızı tamamen kendisine çekiyor. Helenistik‘ten Bizans'a, oradan Osmanlı’ya, oradan modern Türkiye’ye kadar etkilenmemek mümkün değil. İçine baktıkça kendisini körük gibi açan bir şehir. İstanbul’da beni etkileyen en önemli unsur ise zarafeti!
Sergide farklı anlatım çeşitlerine -resim, heykel, video- yer verme sebebiniz nedir?
Serginin geneli bir atmosfer kurgusu olduğu için diğer anlatım çeşitlerine de yer verme cesaretinde bulundum. Özellikle teknik olarak üstesinden gelebileceğime inandığım, artık böyle bir noktada olduğum için…
Bu inançla üretilen hem video hem de heykel serginin titreşimini çok daha güçlendirdi.
Sergide yer alan videodan bir görüntü, Cem Adrian © mimarizm
Mekân seçim sürecinizi anlatır mısınız?
Bu seriyi hazırlarken en başından beri bildiğim şey bu sergi ya bir İstanbul konağında olacaktı ya da bir yalıda. Üç yıldır arıyorduk. Niyetlendiğimiz bazı konaklar vardı onlar olmadı ama sonuçta Kanlıca’daki bu yalı meğer bizi bekliyormuş. İstanbul’u anlatan bir serginin beyaz galeri duvarlarına hapsolmaması gerekiyordu. Seçtigimiz yalıda gerek iç dekorasyonu gerek sergi tasarımı açısından İstanbul yalı kavramını güçlendirmek için elimizden geleni yaptık konunun uzmanları ile çalıştık.
© mimarizm
Mekânın eserlerle ve diğer tüm bileşenlerle oluşan ruhu hakkında neler söylersiniz?
Resim sanatını, özellikle benim resmimi kavramlarla ve cümlelerle açıklamak istemem. Bu çok zor benim için çünkü hep bir duygu hali dalgalanmalar ve gündüz düşleri şeklinde ilerliyor. Bu yüzden de bu titreşimi, bu hali artırmak için bir sürü unsurdan faydalanıyorum. Sonuçta geriye bir duygunun kalmasını amaçlıyorum.
Resimlerin en iyi şekilde sergilenmesi için sergi tasarımını Autoban yaptı, Gravity uygulama tasarımını gerçekleştirdi. Serginin gerçek bir İstanbul yalısında olduğu duygusunu vermek için de antika konusunda uzman Hikmet Mizanoğlu desteğini verdi. Yani aslında yalının tümü bir güncel sanat enstelasyonuna dönüştü. Buna Duygu Beşbıçak’ın tasarladığı sergiye özel kokuyu da ekleyebilirsiniz.
*
Âheste Çek Kürekleri Mehtâb Uyanmasın sergisi;
We Are Walkers, GRAVITY, Club Marvy destekleri ile,
Autoban, STEPEVİ, Otherside, Komunite İstanbul, Pro İletişim, Bernaylafem, Aktif Sigorta, Asya Nakliyat, Hatice Gökçe, The Stay, Divan Kuruçeşme, The Marmara, Olimpos Lodge,Yılmazlar Botanik, MG International hizmet destekleri ile,
Ali Raif Dinçkök Anısına Ailesi, Emine-Selim Gülçelik, Mehmet Kutman, Fırat Namlı, Cem Adrian, Alkan Akdamar, Hakan Çınar, Devrim Erdoğan, Deniz Birgi, Can Yüzlü, Yağız Mehdiabbas, Yasir Ergül, Okan Ataş, Merve Yeşilada Çağlar, Sim Şafak Akdamar, Feride Edige, Hatice Gökçe, Ahmet Kayalar, Ali Uslu, Hikmet Mizanoğlu, Ferhan İstanbullu, Duygu Beşbıçakçı, Adnan Özpınar katkıları ile,
Saliha Yavuz’un sergi projelendirmesi ile gerçekleşmiştir.