Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin İstanbul kültür-sanat hayatının şekillenmesinde etkin rol oynamış aktörlerle izleyicileri buluşturan "İstanbul Perspektifleri" başlıklı söyleşi serisinin ikincisine mimar, mimarlık tarihçisi ve öğretim üyesi Uğur Tanyeli konuk oldu.
2018-2019 döneminde her ay gerçekleşecek "İstanbul Perspektifleri" söyleşi serisinde, İstanbul’un kültürel dokusunun 1980’lerden bu yana nasıl şekillendiğini ve dönüştüğünü öznel hikayeler üzerinden anlamlandırabilmeyi mümkün kılacak bir tartışma platformu yaratmayı amaçlıyor. Söyleşilerde; kentin kültürel dokusunun dönüşümü, mimarlık, görsel sanatlar, sanat piyasası, festival kültürü, sahne sanatları boyutlarını içeren farklı perspektiflerden ele alınıyor.
"İstanbul Perspektifleri" başlıklı söyleşi serisinin ikincisi, “İstanbul, Yakın Plan: Mimarlığın ve Kentin Son On Yılı” temasıyla mimar, mimarlık tarihçisi, öğretim üyesi Uğur Tanyeli’nin katılımıyla gerçekleşti.
Asuman Suner’in moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşide; Uğur Tanyeli İstanbul’un mimarisinin son yıllarını değerlendirerek, Beyoğlu ve Bağdat Caddesi örneklerinden başlayarak İstanbul’un değişim tarihinden bahsetti. Tanyeli, değişimin kaçınılmaz olduğunu vurgularken bugün dünyadaki metropollerin nüfus dinamiğine göre şekillenmesinin normal bir süreç olduğunu ifade ederek New York’ta çok bilinen Çin Mahallesi örneğini verdi.
Değişiklikleri kabul etmemiz gerek, aksi takdirde çaresizlik hissederiz
İstanbul şehrinin entelektüel kapasite, farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış olması ve cezbedici mimarisiyle dünyadaki diğer bilindik metropollerden ayrıştığını ve Türkiye’ye bambaşka bir marka değeri kattığını vurgulayan Tanyeli, “Eğer İstanbul olmasaydı Türkiye, dünyada dördüncü sınıf bir ülke olurdu. Hem iş hem kültürel anlamda Türkiye’nin standardını değiştirmiştir” dedi.
Değişiklik hayatın değişmez bir gerçeğidir
Uğur Tanyeli, sözlerini şöyle sürdürdü: “İstanbul’un çehresi tartışmasız değişmiştir. Ancak sürekli güncel olarak yaşadığımız her problemi geçmişin ne kadar güzel olduğu yanılsamasıyla cevaplamaya çalışırsak gerçeklik boyutundan uzaklaşırız. Geçmişte olan şeyler göreceli olarak bazı kişiler için çok güzel bazı kişiler için korkunç olabilir. Dolayısıyla görecelilik kavramından uzaklaşmadan geniş perspektifte bakmakta fayda vardır. Bu, toplumdaki uyum ve huzur için gereklidir.”