Salgının yayılmasında mimari tasarımların etkili olduğunu ortaya çıkaran Londra merkezli Urbanist Architecture’ın yaptığı araştırmaya göre, pandeminin etkili olduğu İstanbul’da kentsel doku yeniden gözden geçirilmeli.
Son günlerde tüm dünyayı etkileyen COVID-19 salgını tüm insanlığın sokaktaki ve sosyal yaşamdaki davranış biçimlerini değiştirdi. Ancak bu hastalık sadece dışarıda değil aynı evi paylaşanlar arasında da kolaylıkla yayılıyor. Hal böyle olunca da hem kentlerde hem de iç mekanlarda tasarımın önemi ortaya çıkıyor.
Londra merkezli mimarlık ofisi Urbanist Architecture COVID-19 salgınıyla birlikte hangi tip yapılarda virüsün daha hızlı yayıldığına yönelik bir çalışmaya hazırladı. Firma tarafından yapılan ve metrekareye düşen insan sayısından kent dokusu özelliklerine kadar farklı parametreleri değerlendiren analize göre yaşam ve mekan koşulları virüsün yayılmasını hızlandırıyor. Urbanist Architecture’ın kurucusu ve kentsel tasarım uzmanı Ufuk Bahar, İstanbul'daki en yüksek enfeksiyon oranlarının benzer konut tipolojilerine ve kent dokusuna sahip ilçelerde bulunduğuna dikkat çekiyor.
Bahar, yaptıkları araştırmanın detaylarıyla ilgili şunları anlatıyor: “COVID-19 salgınının sadece İstanbul'da değil tüm dünyada ağır sanayiye yakın olan bölgelerde hızla arttığı bir gerçek. Bu ilçeler arasında Bahçelievler, Esenyurt, Bağcılar, Kartal, Şişli ve Avcılar yer alıyor. Öte yandan Adalar, Şile ve Beşiktaş ilçelerinde de vaka sayısı / nüfus oranı istatistiklerinin yüksek olduğunu gözlemliyoruz. Bunun en önemli sebeplerinin başında bu bölgelerdeki çeşitli rekreasyon olanakları. Bu yüzden hem ilçede yaşayanlar hem de ziyarete gelenler ile beraber temas ortamının artmış olduğunu ve bu durumun yayılma hızını etkilediğini düşünüyoruz.”
Bahçeniz Varsa Şanslısınız
Özellikle izole olmayan ve her gün işe gidip gelen insanların yaşadığı evlerin bulunmasının koronavirüs vakalarının artmasında büyük bir rol oynadığını söyleyen Ufuk Bahar, virüsün yayılmasını önlemek için farklı odalarda uyumak ve başka ailelerle ortak alanları paylaşmamak gerektiğini söylüyor: “Vaka sayısı ve nüfus oranlarına baktığımızda öne çıkan ilçelerin ortak özelliği, nüfus yoğunluğunun yüksek, yaşam ve mekan kalitesinin düşük olması. Yüzbinlerce ailenin bu salgın sırasında aşırı kalabalık evlerde veya iyi olmayan yaşam standartlarında mevcut sosyal uzaklaşma tavsiyelerini takip etmeleri neredeyse imkansız. Dolayısıyla bir tür kolektif kent ve mimari problemiyle karşı karşıyayız. Yeterli doğal ışık, havalandırma, doğaya kolay erişim, konforlu iç mekan ve hareket etme yeteneği sağlıklı bir evin gerekli özellikleridir. Eğer çok yatak odalı bir eviniz ve bahçeniz varsa, bu pandemi sırasında şanslısınız. Ancak pek çok kişi bu imkanlara sahip olmadığı için bu durum da ülke genelinde bulaşıcı hastalıkların yönetilmesini zorlaştırıyor.”
Modern Mimari Hastalıklarla Gelişti
Dünya mimarisi ve şehir planlamasının her zaman hastalıklarla şekillendiğine dikkat çeken Bahar; “Kolera ve 19’uncu yüzyıldaki diğer salgınlar bugünkü şehirlerin demirbaşlarından olan modern sokak ızgaralarının yapılmasını sağladı. Aynı zamanda modern kanalizasyon sistemlerine ihtiyaç duyulduğu için daha geniş ve düz caddelerin inşa edilmesi amacıyla şehir planlamasını bugüne getiren imar yasaları çıkarıldı. Bu pandemiyle beraber de yaşam standartlarımızın şehirlerimizi ve evlerimizi nasıl etkileyeceğini yeniden düşünmek gerekiyor. Kent dokusunu tekrardan tasarlamamız şart! Halk sağlığı için toplum daha güvenli mekanlara ihtiyaç duyacak, doğrudan teması ortadan kaldırmak en önemli hedef olacak. Bu sadece evlerimizde değil iş yerlerimizde ve kamu hizmet binalarında da geçerli olacak. Örneğin, daha geniş koridorlar, büyük kapılar ve açık alanlardan ziyade kişiye özel mekan dokuları pandemi sonrasında mimaride göreceğimiz değişikliklerden sadece birkaçı.”
İstanbul ve Londra Çok Benzer
Britanya’da en yüksek koronavirüs vakalarının bulunduğu Londra ve sanayi şehri olarak bilinen Birmingham şehirlerinde yaşanan aşırı artış da İstanbul’daki durumla büyük benzerlikler içeriyor. Bu iki şehrin İngiltere’deki vaka sayısında zirvede olduğunu belirten Bahar, kalabalık yaşam koşullarının virüsün yayılmasını hızlandırdığını söylüyor: “Londra’daki evlerin yüzde 11'inden fazlası, Birmingham'daki evlerin yüzde 9'u aşırı kalabalık olarak sınıflandırılıyor. Bu tür koşullar virüsün yayılmasında önemli bir etken. İstanbul da çok kalabalık bir şehir olduğu için bu salgın sonrasında kentsel tasarım planlarının ve konut standartlarının yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.”