Modüler pop-up atölye ‘Minima Moralia’, yaratıcı kişilerin şehirdeki kullanılmayan kamusal ya da özel alanlarda çalışabilmelerine olanak tanıyor.
İngiliz mimarlar Jonas Prišmontas ve Tomaso Boano, tasarladıkları pop-up atölye ‘Minima Moralia’yı, herhangi bir politik söyleme sahip olmayan eleştirel bir yerleştirme, bir sosyal umut manifestosu olarak tanımlıyorlar. İsmini, T. Adorno’nun ünlü eserinden alan strüktür, yaratıcı kişiler için farklı bir yaşam/çalışma alanı tipolojisi sunarak şu anda Londra koşullarında zarar gören yaşamlara gönderme yapıyor.
Taşınabilir bir pop-up mekandan oluşan bu küçük ölçekli proje; tasarımcıların, heykeltıraşların, ressamların, müzisyenlerin ve yaratıcı işlerle uğraşan kişilerin kullanımına sunulmak üzere tasarlanmış. Bu kübik formlu yapı, binaların çatılarında ya da geniş arka bahçelerinde rahatlıkla kullanılabiliyor. Yapının taşınabilir özellikleri yaratıcı kişilerin, şehirdeki kullanılmayan kamusal ya da özel alanlarda kendileri için yeni bir tür yaşam/çalışma mekanı yaratmalarına olanak tanıyor. Modüler çelik çerçeveden oluşan fiziki yapısı ise iç mekanda birçok farklı konfigürasyon oluşturulabilmesine olanak tanıyor. Kullanıcının ihtiyaçlarına göre mekana raf, masa, aydınlatma ya da perde gibi unsurlar eklenebiliyor.
Atölyenin gece görünümü
‘Minima Moralia’ temel olarak, bir mekan içinde ikame edilen süreci araştırıyor. Yapının mimarlarına göre, her sanatçı bu mekana kendi araçlarını getirerek sanatının ya da zanaatının gizli yönlerini diğerleriyle paylaşma şansına sahip oluyor. Mekanın küçüklüğü aynı zamanda kullanıcıyı en temel araçları seçmeye zorlayarak onun gereksiz unsurlardan ve yığıntılardan kurtulmasını da sağlıyor. Bu proje aslında, özel ve kamusal alanlardaki insan etkileşimini arttırmayı amaçlayan bir sosyal deney olarak da düşünülebilir. Mimarlar ayrıca, Londra’daki konut tipolojisinde, birçok yapının arka bahçeye sahip olduğuna ancak buradaki alanların çoğunlukla kullanılmadığına dikkat çekiyorlar. Kısaca onlara göre bu projeyi, şehirdeki birçok kullanılmayan, atıl alana yaşam kazandırmak için uygulanan bir tür kent akupunkturu olarak tanımlamak doğru olabilir.
Minima Moralia’nın temel amacı içinde bulunduğu bağlamla karşılıklı etkileşimde bulunabilmek. Mekan, bu nedenle içerde gerçekleşecek olan yaratıcı süreci tamamıyla destekleyecek biçimde tasarlanmış. Dışarıdaki dünyayla iletişim kurmayı kolaylaştıran, yukarı doğru açılıp kapanabilen dikey pencereler aynı zamanda insana kendini evinde hissettiren bir konfor sunuyor. Mekanın transparan yapısı, pencereler kapılı olduğunda bile etraftaki insanların içeride ne olup bittiğine göz atmalarına imkan tanıyor. Kübik formlu yapının bir cephesi tamamıyla yukarı doğru açılıp kapanabiliyor. Tavan bölümünde yer alan küçük pencereler ise gündüzleri günışığını içeri taşıyor, geceleri ise yıldızları seyretmeyi mümkün kılıyor.
Masterplan
Bu haber designboom'dan derlenmiştir.