TMMOB İçmimarlar Odası Deprem Bildirgesi

mimarizm.com / 22 Şubat 2023
TMMOB İç Mimarlar Odası 20 Şubat 2023 tarihinde "Deprem Bildirgesi" yayımladı.
TMMOB İç Mimarlar Odası tarafından yayımlanan Deprem Bildirgesi:
 
"Acil durum ve afet olayları ile bağlantılı tehditlerin paralelinde oluşan riskler ve bu risklerin sonucu oluşan hasarlar, insan yaşamını ve yaşadığı binalar ile iç mekânları olumsuz yönde etkilemektedir. Afet ve acil durum yönetim sistemi bütüncül bir çalışmadır. Yönetim faaliyetleri çalışmaları sonucu ortaya konulan riskler ve sonrasında oluşturulan gereklilikler, mekânsal anlamda “erken tedbir alınması ve uygulanması” gerektiğini belirlemektedir. Nedeni her ne olursa olsun, güvenlik ve emniyet faktörleri söz konusu olduğunda, daha az değişken bir yapının gerekliliği söz konusudur. Bu nedenle mekân içi emniyet bir ihtiyaç değil, gerekliliktir.
 
Çıkarılan kanun ve yönetmelikler doğrultusunda yapısal gerekliliklere yönelik, teorik teknik gereklilikler tek başına yeterli olmamaktadır. Ülkemizde afet boyutunda yaşanan depremlerin sonucunda edindiğimiz deneyimler, yapılarda uygulamaya ve denetlemeye yönelik gerekliliklerin yeniden değerlendirilmesini şart kılmaktadır. Bina mimarisi ile iç mekân planlaması ve uygulamasında, tasarımcıların yasal zorunluluklara ek olarak güvenlik açısından hangi faktörlerin zarar azaltıcı bir etken olarak yapılandırılacağına dair çalışmalar acil durum/afet eylem planlarıdır. Temel hedef; uzun dönem içerisinde can ve mal kaybının azaltılması ve/veya önlenmesi için gerekli olan düzenlemelerin ve tedbirlerin alınmasıdır.
 
Yapısal çevre ilişkili tasarım ve planlama süreci, meslek disiplinleri arası ekip çalışmasını gerektiren ve farklı ölçeklerde değerlendirilmesi gerekli olan bir süreçtir. TMMOB İçmimarlar Odası “Serbest İçmimarlık Hizmetlerini Uygulama, Tescil ve Mesleki Denetim Yönetmeliği” 5. maddesi gereği; içmimar mesleğini iç mekâna bağlı kapalı ve yarı kapalı alanlarda, konfor koşulları, güvenlik ve işlevler üzerinden oluşturmaya, uygulama ve denetlemeye yetkili ve sorumludur. Bu nedenle içmimarlık tasarım ve uygulama yaklaşımları önemli ve sorumlulukları büyüktür.
 
İçmimarın Sorumluluğu
 
Tehditlere karşı, yapıların sadece yapısal olarak dayanıklı olmaları yeterli değildir. Mekân içi organizasyonu ile iç mekân bileşenleri, olası riskler kapsamında belirlenmiş tehditlere (deprem, yangın, şehir seli vb.) karşı emniyet oluşturacak niteliklere sahip olmalıdır. İç mekânda yer alacak düzenlemeler ile belirlenen kriterler, Acil Durum Yönetim Sistemi içinde yer alan evreler paralelinde değerlendirilmelidir. İçmimarların yönetim sistemi akışına ve süreç ilişkisine hâkim olması, süreç içerisinde hangi noktada devreye girileceğinin ve sistemin hangi aşamasında yer alınacağının bilinmesi açısından önemlidir. Bu aşama; “Acil durum/Afet Yönetim Sistemi” içinde yer alan, “önlem ve zarar azaltma” evresidir.

Planlama sürecinden itibaren ilişkili bir ekip çalışmasını gerektiren ve farklı ölçeklerde çalışılması gerekli olan bu sürecin son halkasını, iç mekân tasarımı ve uygulaması oluşturmaktadır. Konuya içmimarların sorumlulukları açısından bakıldığında, olası riskler çerçevesinde yapının fonksiyonu göz önünde bulundurularak, mekân içi planlamanın afet zararlarını azaltmaya yönelik olarak tasarlanması gereklidir. Mekân içi müdahalelerin, iç mekân tasarım ve organizasyonlarının kaçış yollarını zayıflatıcı ve güvenli erişim açısından risk oluşturucu mekânsal etkileri olmaması gerekmektedir. Bu noktada, önleme ve zarar azaltmaya yönelik yapısal düzenlemelerin yanı sıra, iç mekân planlamalarının da hem olay anında hem de sonrasında can kaybı ve güvenliği açısından ne kadar önem taşıdığı belirgin olarak ortaya çıkmaktadır. İç mekân tasarımlarında ana hedef; konfor, işlev ve estetik değerlerin yanı sıra, mekân içinde aktif ve pasif güvenlik önlemleri ile güvenli tasarım değerlerini sağlamaktır.
 
Güvenli Tasarım Yaklaşımı ve Deprem Hasarları
 
Afet olayları karşısında binalarda ve mekânlarda yapısal, yapısal olmayan ve alt yapı hasarları oluşmaktadır. Güvenli tasarımın temelini; olası hasarların azaltılması için aynı hedefe yönelik olarak farklı disiplinlerin yapı, iç mekân ve donatı elemanları tasarım ve organizasyonlarının bütüncül bir tasarım yaklaşımı ile ele alması oluşturacaktır. Güvenli tasarım açısından kurgulanan sistemin zayıflatıcı değil, kuvvetlendirici ve destekleyici yaklaşımları göstermesi gerekmektedir. Yasal zorunluluklar ve yönetmelikler doğrultusunda oluşturulan güvenli mimari, iç mekândan ve içmimarlık disiplininden soyutlanamaz olan bir sistemin bütüncül parçalarıdır.
 
Deprem oluşum şekline, mesafesine, boyutuna göre değişiklik gösterdiği gibi, verebileceği çevresel zararları da buna bağlı olarak farklı boyutlarda can ve mal kaybına neden olmaktadır. Yapısal çöküntü birdenbire yaşanmaz. Yapılarda meydana gelen deprem hasarlarının nedenlerini
 

- Depreme uygun olmayan mimari ve/veya taşıyıcı sistemler

- Donatı detaylarının yetersiz veya yanlış olması

- Yapım/uygulama aşamasında yaşanan denetimsizlik ve farklı üretimin yapılması oluşturmaktadır.

Yıkım yaşanan binalarda yaralanmalar, ağır yaralanmalar ve ölümlerin meydana gelmesi kaçınılmazdır. Bağlı olduğu yetersizlikler sonucu binalarda istenmeyen yıkımlar meydana geldiği gibi, depremin oluş şekline göre alt yapı hasarları, yapısal ve yapısal olmayan hasarlar oluşmaktadır. 1999 Kocaeli depreminde (*) mekânsal nesneler sonucu oluşan yaralanmaların %50 sinin yapısal olmayan, %40’ının yapısal ve %10’unun her ikisini içerici nitelikte olduğu anlaşılmıştır. Ölümlerin %88’i ise yapısal nesnelerin sonucu meydana gelmiştir. Yapısal hasarların boyutu büyüdükçe, karmaşa boyutu da büyümektedir. Büyük ölçekli hasarların meydana gelmesi ile gerekli tedbirler acil olarak alınmazsa, afet yan etkileri zincirleme olarak birbirini takip etmektedir. Afet sırası ya da sonrası yapısal hasarların oluşumu ile eşzamanlı elektrik hatlarında kopmalar sonucu oluşan yangınlar, su ve gaz hatlarında yaşanabilecek patlama ve sızıntılar olmaktadır. Deprem sonucu betonarme binalar için orta hasarlı binalarda kolon ve kirişlerin çoğunda çatlaklar oluşmaktadır. Bu durumda; sıvada büyük çatlaklar ve gözle görülür boyutta hasarlar meydana gelip, iç mekân yüzey ve donatılarında dökülme ya da kırılmalar yaşanabilir. İç mekânlar yaşamın güvenliği açısından gerekli düzenlemelere ve uygulamalara sahip koruyucu nitelikleri taşımalıdır. Bu tip durumlar için gerekli olan düzenlemeler ve tasarım yaklaşımları, iç mekânda güvenli tasarım değerlerini oluşturmaktadır.

 
Deprem ve İç Mekân Güvenliği
 
Deprem sonucu yapısal olmayan hasarlara neden olabilecek risk gruplarını, binanın taşıyıcı sistemi dışında kalan her türlü eşya, donatı elemanı, obje ve benzerleri oluşturmaktadır. 1999 Kocaeli depremi araştırması (*) ölüm ve yaralanmalara sebepleri; %14 dolgu duvarlar, %10 tavanlar, %15 sabitlenmemiş dolaplar, %8 kirişler, %8 kolanlar, %6 cam objeler, %6 gardıroplar, %3 çekmeceli dolap ve büfeler, %3 pencereler, %2 duvara monte edilmiş dolaplar, %2 televizyonlar, %2 çatılar ve %2 kitaplıklar olarak açıklamaktadır. Bu tip risk grupları, her türlü ortamda insan hayatını tehdit etmektedir.
 
Beyaz eşyalar, sabit ve hareketli mobilyalar, elektrikli aletler, elektronik aletler, asılı duran eşyalar gibi örnekler, yapısal olmayan hasarların oluşumuna neden olmaktadır. Yapısal olmayan hasarlara odaklanıldığında; %31 serbest/ayaklı dolaplar, %17 cam objeler, %15 gardıroplar, %11 şifonyerler, %8 televizyonlar, %5 duvara monte edilen dolaplar, %4 mutfak dolap ve rafları, %4 mutfak rafları, %4 resim çerçeveleri, %4 avizeler ve %35 tüm diğer elemanlar yaralanmalara neden oluşturmaktadır (*). Yapının ana taşıyıcı sistemi dışında kalan bina giydirmeleri, cam cepheler, tavan ve asma tavan sistemleri, yükseltilmiş döşemeler, iç mekân duvarları, ara bölücü elemanları, merdivenler, asansörler, yürüyen merdivenler de bu grubun içerisinde yer almaktadır. Depremlerde yapısal olmayan unsurlara bağlı olan yaralanmalar yüksek oranlara varmaktadır. Yapılan araştırmaya göre (*); 1999 Kocaeli depreminde evlerin %80 oranında hasar gördüğü anlaşılmıştır. Yaralanmaların %83’nün deprem anında gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Buna göre yaralanmalar %32 oranında düşen objelerden dolayı meydana gelmiştir. Yaralanmaların %47’si düşen nesnelerin çarpması sonucu oluşmuştur. Yatak odalarında bulunan dolaplar, camlı büfeler, televizyonlar ve mutfak dolapları, orta ve ağır yaralanmalara en çok neden olan eşyalar olarak belirlenmiştir. Ölümlerin ve yaralanmaların çoğuna; düşen ya da kırılan parçaların sebep olduğu bilinmektedir. Bu tip risklerin oluşturduğu hasarlar, kurtarma çalışmalarının yapılmasına da engel oluşturabilmekte ve afet sonrasında yaşamı zorlaştırabilmektedir. Bu nedenle yapısal olmayan riskler küçümsenmemeli ve iç mekânlarda oluşabilecek tehlikeleri azaltmak için önceden risklerin belirlenerek, tedbirlerin alınması gerekmektedir. Devrilebilecek ve kayabilecek eşyalar belirlenerek önceden sabitlenmeli, geçiş yolunu kapatabilecek olanlar ise kaldırılarak, tahliye için imkân sağlanmalıdır. İç mekânda kullanıcı yüküne bağlı uygun genişlikler ile çıkış sayısı ve imkânları verilmelidir.

- Deprem sırasında yapılması beklenen temel davranış biçimi çök/yat-kapan-tutun ’dur.

- Deprem bittikten sonra; acil “tahliye” gerekmektedir.

(...)

Depreme Yönelik İç Mekân Tasarımı
 
İç mekân bileşenleri çerçevesinde depreme yönelik mekânsal gereklilikler tasarım aşaması itibariyle ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Unutulmamalıdır ki; depremin tetiklediği tehlikeler içinde yangın ve tehlikeli madde olayları söz konusudur.

- Bina taşıyıcı sistemine yapılacak her türlü müdahaleden kaçınılmalıdır.

- Çıkış noktalarına yönelik; pencere ve kapı dışlarına takılan güvenlik demirleri mutlaka içeriden mekanik olarak açılır olmalıdır. Pencereler ve tüm cam yüzeylere yangın geciktirici özellikli panjur takılmalı, patlamalara yönelik tüm cam yüzeyler dağılmayan /patlamayan özellik taşımalıdır. Cam malzeme kullanılan bölücü boy duvarlarda ya da boy dış cephe cam yüzeylerinde, temperli cam kullanılmalıdır. Dış kapılar dışarıya doğru açılmalıdır. Döner kapı ve turnikeli kapılar acil durumlarda çıkış kapısı olarak kullanılmadığından, tahliye yönüne doğru açılan ve gerekli standartları içeren çıkış kapıları kullanılmalıdır. Tahliye rotası üzerinde bulunan iç kapılar, emniyetli yöne doğru açılmalı, kilit sistemi içermemelidir. Kaçış ve güvenlik holü kapılarında yangına dayanıklı/geciktirici malzemeler kullanılmalı, duman sızdırmazlığı sağlanmalıdır.

- İç mekân merdivenlerine yönelik; basamak yüzeyleri, kaygan olmayan malzeme ile üretilmeli veya kaplanmalıdır. Cam basamaklar, deprem anında burulma etkisi ile parçalanabileceğinden, önerilmemektedir. Bodrum kat merdivenlerinin önü, tahliye anında yanlış yönelimi engellemek üzere, kapı ya da bölücü elemanlar ile ayrılmalıdır. Korunumlu iç merdivenler, yangına dayanıklı/geciktirici malzeme ile kaplanmalıdır. Yangın merdivenleri sokak ile ilişkilendirilmeli, zemin çıkışında ve çevresinde tahliyeyi engelleyici elemanlar konulmamalıdır. Yangın merdivenlerine ulaşım, iç merdivenler kullanılarak sağlanmamalıdır. Araç rampaları kaçış yolu olarak kullanılmamalıdır.

- Sabit ve hareketli mobilyalara yönelik; dolaplar bulundukları yüzeye sağlam biçimde sabitlenmelidir. Dolap kapakları kilitlenir ya da mandallanır olmalıdır. İç mekânda kullanılan her türlü kimyasallar güvenli biçimde depolanmalıdır.

- Açık rafların önlerine bariyer oluşturacak dekoratif elemanlarının monte edilmesi, üzerlerindeki objelerin düşmesini belli oranda engelleyici olacaktır. Cam kapaklı mobilyalarda temperli ya da akrilik cam tercih edilmelidir. Hareketli mobilyalar, koridorlar ile merdiven giriş ve sahanlık alanlarında kullanılmamalıdır. Mekân içi kullanılan ağır araç gereç ve makineler ile elektrikli aletler sabitlenmelidir. Yatma ve oturma yerleri pencerelerden ve ağır mobilyalardan uzak alanda planlanmalıdır. Yüzey kaplamaları, hafif malzemelerden seçilmeli ve sağlam monte edilmelidir. Yangın çıkışlarına yakın alanların zemin ve duvar kaplamaları ile küpeşteler, yangına dayanıklı/geciktirici özellikte olmalıdır.

- Tesisat sistemlerine yönelik; tüm tesisat boruları ilişkili yüzeye sabitlenmelidir. Elektrikli-gazlı çalışan aletler, ilişkili yüzeye sabitlenmelidir. Yapı sistemine, gaz ve elektrik akışını otomatik olarak kesen emniyet ventilleri takılmalıdır. (Binaların Yangından Korunması Yönetmeliği- Madde 113 [2002]). Tüm elektrik sistemi izole edilmelidir. Kolay alev almayan kablo kullanılmalıdır. Tüm yapılarda elektrik şokunu engelleyen (çarpılma anında elektriği otomatik olarak kesen) "kaçak akım rölesi" konulmalıdır. Yangın olasılığına karşı, havalandırma sisteminin hem otomatik hem de kolay ulaşılabilir şekilde kapanmasını sağlayan sistemin kurulması önerilmektedir. Sulu söndürme sistemlerinin deposu, genel depodan bağımsız olmalıdır. Yangın, tahliye ve bodrum kat merdivenleri ile tahliye rotaları üzerinde, acil durum aydınlatması, ikaz, tespit ve söndürme sistemlerinin bulundurulması gerekmektedir. Mekân içi tüm çıkış, yangın merdiveni, tahliye koridorları ve yangın korunumlu alanlarda, ışıklı yönelim ve uyarı işaretleri kullanılmalıdır. Dumanın baca etkisine maruz kalabileceği tüm alanlarda (merdiven, koridor, asansör vb.) havalandırma veya basınçlandırma sistemi uygulanmalıdır.

İçmimarlar tasarladıkları mekânlarda, yaşamsal tehditlere karşı kullanıcıları korumakla da yükümlüdür. Bu sebeple içmimarların güvenlik koşullarını her zaman en ön planda tutması; mesleki bir sorumluluk ve ahlaki bir zorunluluktur. Tasarımı oluşturan tüm bileşenlerin, güvenliği tehdit edici bir özellik ve yapılanma içerisinde olmaması gerekmektedir. İçmimarın yüklenmiş olduğu bu sorumluluğu gerçekleştirmesi için, karşı karşıya kalınan tehdit çeşit ve karakterlerinin bilinmesi, olası riskler doğrultusunda çözüme ulaşmak açısından gereklidir.
Ülkemizin deprem kuşağında yer alması nedeniyle yaşanan deprem felaketleri, yapıya verilmesi gereken önemi bir kez daha ortaya koymaktadır.
 
Mevcut yasal düzenlemelerin yetersizliği ve dağınıklığı ile mesleği güvence altına alacak düzenlemelerin yokluğu hukuksal, sosyal ve ekonomik yönden pek çok soruna yol açmaktadır. Sorunun çözümünde, İçmimarlar olarak gerek meslektaşlarımız gerek birlikte çalıştığımız diğer disiplinlerin haklarını korumak ve kamu faydası açısından yapı planlama, üretim ve denetim sürecinde İçmimarların aktif rol alması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Bilindiği üzere, öncelikle insan yaşamının olduğu her yerde, güvenli iç mekân tasarımı ve ünitelerin fonksiyonel kullanımında güvenli bir yapılandırmaya ihtiyaç duyulması ancak denetimli kontrollükle mümkün olacaktır.
 
Bu çerçevede içmimarinin kamu binalarının iç mekân tasarımlarının yapılmasında, kamu maliyetlerinin azaltılması, tasarrufun sağlanması ve her şeyden önemlisi deprem bölgesinde bulunan ülkemizde toplum sağlığı ve can güvenliği bakımından önem arz ettiği görülmektedir
 
Kamusal güvenlik ve sağlıkla doğrudan bağlantılı olan, diğer yandan insani yaşam standardının korunması ve yükseltilmesiyle kültür varlıklarının korunması bakımından yaşamsal olan bir mesleki alan korumasız kalmakta ve Türkiye bundan zarar görmektedir. Özet bir ifadeyle mevcut yasal düzenlemelerin yetersizliği ve dağınıklığı ile mesleği güvence altına alacak düzenlemelerin yokluğu hukuksal, sosyal ve ekonomik yönden pek çok soruna yol açmaktadır.
 
Tip İmar Yönetmeliği ve Deprem Yönetmeliği de göz önünde bulundurularak ivedi bir şekilde, İçmimari Proje zorunluluğu getirilmeli ve İçmimari Proje Kontrolörlüğü’ nün İçmimarlar tarafından yürütülmesi hususu ile birlikte diğer ilgili kanunlardaki düzenlemelerin hayata geçirilmesi gerekliliğinin kaçınılmazlığını kamuoyunun bilgisine sunarız.
 
(...)"
 
Bildirgenin tamamı için tıklayın
 

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :