İstanbul Modern Zanaat, Sanat ve Tasarım Platformu’nun hayal gücüyle el becerisini buluşturan ilk projesi tamamlandı. Beş sanatçı/tasarımcı ve dört zanaatkârın katıldığı proje, “İstanbul Kalkınma Ajansı Yaratıcı Endüstrilerin Geliştirilmesi Mali Destek Programı” kapsamında gerçekleşti.
Türkiye'de yaratıcı endüstrilerin gelişmesine öncülük eden İstanbul Modern, şehrin köklü ama unutulmaya yüz tutan zanaat ve el sanatları geleneğini, güncel tasarım ve sanat yorumlarıyla buluşturdu. İstanbul Modern Zanaat, Sanat ve Tasarım Platformu’nun ilk projesinde bakır, ahşap, cam, kemik ve sedefle geleneksel üretim teknikleri yeniden yorumlanarak tasarım objelerine dönüştürüldü. Projeye beş sanatçı/tasarımcı ve dört zanaatkâr katıldı. Atilla Kuzu’nun bakır, Hatice Gökçe’nin kemik, Adnan Serbest’in ahşap, Ekrem Yalçındağ’ın sedef ve Seyhun Topuz’un cam tasarımları Fatma Ayran, Sezgin Yalçın, Gamze Araz Eskinazi ve Battal Yakut (Beto Usta) adlı zanaatkârların dokunuşuyla hayat buldu.
1 Eylül 2015’te başlayan proje, sanatçı, tasarımcı ve zanaatkârların birlikte çalışıp, birlikte üretirken birbirlerinin tecrübelerinden faydalanmalarını sağladı. Proje sonucu ortaya çıkan ürünler, yıl sonuna kadar İstanbul Modern Mağaza’da sergilenecek.
“Geçmiş ile Şimdiki Zaman Arasında Bağ Oluşturuyoruz”
Projenin zanaat eksenli üretim tasarım ilişkisine dikkat çektiğini belirten İstanbul Modern Sanat Müzesi Direktörü Levent Çalıkoğlu, İstanbul Modern Zanaat, Sanat ve Tasarım Platformu’nun geçmiş ile şimdiki zaman arasında bağ oluşturacak projeler kurguladığını dile getirdi.
Ustalığın Değerini Görünür Kılmak İçin Bir Fırsat
İstanbul Modern Mağaza Danışmanı Erdem Akan tasarımın idealinin değer yaratmak olduğunu vurgulayarak, “Tasarımcının rolü de; değerleri anlamak, yeni yeşermekte olan değerleri desteklemek ve kaybolmakta olanları sürdürülebilir kılmak için çalışmaktır. Proje bu bağlamda; durmak, hatırlamak ve ustalığın değerini görünür kılmak için bizlere güçlü bir fırsat sunuyor” dedi.
Doğanın ve Aklın Tasarımı
Basitlik üzerine kurulmuş ama zanaatkârlıkla da desteklenen bir tasarım anlayışını benimseyen Adnan Serbest, proje kapsamında ahşap oyma zanaatkârı Sezgin Yalçın’la birlikte çalıştı. Dişbudak ağacından üretilen ve “Fraxinus” adı verilen kasenin tasarım sürecini anlatan Serbest, “Ben tasarımcı olarak modern ve çağdaş bir çizgide tasarım yapmayı ilke edindim. Bu ürün de daha ilkel, daha doğal olana doğru evrildi” dedi. Çocukluğunda iki yıl boyunca sadece zımpara yaparak çıraklığını geçiren, mesleğini bir rehabilitasyon olarak gören oymacı ustası Yalçın, “Önce kayın ağacından bir numune yaptık, daha sonra yekpare bir dişbudak ağacını kullandık. Damarlarının verdiği etkiyi değiştirmek isteyince de en son üç dişbudak parçasını lamine ederek bir numune hazırladık. Ortaya bu tasarım çıktı” dedi.
İstiridyeden Kol Düğmeleri
Bir zanaatkârla ilk kez işbirliği yapan ressam Ekrem Yalçındağ, Jeff Koons’un “el işçiliğindeki kalite izleyiciye güven duygusu verir” görüşüne katılarak bu proje için sedefkâr Fatma Ayran’la bir araya geldi. Ayran, Yalçındağ ile birlikte aslında istiridye kabuğu olan sedeften hem fonksiyonel hem de sanatsal değeri olan objeler tasarlamak adına kol düğmeleri üretti. Yalçındağ “Sanatsal çalışmalarıma başladığımdan beri bir dil oluşturmayı ve bu dille konuşabilmeyi hedefledim. Motifler, benim için bir alfabe. Bu alfabeyi yeni bir yüzeye tercüme ederken, geleneksel bir malzemeyi alışılagelmiş yöntemler dışında kullanmayı denedik” dedi. Türkiye’nin tek kadın sedefkarı olan Fatma Ayran ise bu proje için renkler yerine sedefi kullandıklarını dile getirdi.
Atilla Kuzu’nun Tasarımı, Beto Usta’nın El Emeğiyle Bakır Tepsi
Bakır için tasarımcı Atilla Kuzu ile kakmacı ustası Battal Yakut (Beto Usta) ortak bir çalışma yürüttü. Beto Usta’nın el işçiliğini ve naif tavrını, modern bir anlayış içerisinde son kullanıcıya hitap edecek bir biçime sokmaya çalıştığını dile getiren Atilla Kuzu, “Bakırın el işçiliği ile dövülmüş halini günümüzün sunduğu teknolojik kolaylıklarla bir araya getirdik” diye konuştu. “Cu-z” adı verilen tepsinin üretiminin deneme yanılma yöntemiyle ilerlediğini söyleyen Beto Usta ise “Bir malzemeyi işlerken malzeme konuşur sizinle, sınırlarını anlatır. Tepsinin üstüne yerleşen dairesel formdaki kâseleri de örs üzerinde döverek şekillendirdim. Ürünün lezzetini de bu işlem veriyor” dedi.
Kemikle Yumuşamak
Sedefin yanı sıra kemik ve boynuzla da çalışan zanaatkâr Fatma Ayran ile proje için bir araya gelen moda tasarımcısı Hatice Gökçe, “Karakarga” adını verdiği tıraş fırçasını tasarladı. Gökçe, kemiğin gerçekten zor bir malzeme olduğunu belirterek, “Bu malzemenin karşıma çıkmasının bir nedeni olduğunu düşünüyorum. Tasarımlarımda biraz yumuşamam gerektiğine dair ipuçları aldım. Bu nedenle kemik ile çalışmak tasarım anlayışıma ayna tutmak gibi oldu. Bir malzemeyi tanımanın ve onunla deneyler yapmanın benim tasarım yaklaşımımı da zenginleştirdiğini düşünüyorum” diye konuştu.
Cama Hakim Olmak
Proje için cam peçete halkaları tasarlayan Seyhun Topuz ve Camekan kurucularından Gamze Araz Eskinazi, sanat ve zanaatı birleştirerek, fonksiyonel ürünler ortaya çıkardı. Kalabalık bir masada yemek yerken herkesin peçete halkasının kendine özel olmasını amaçladığını dile getiren Topuz, daire formunu camın özellikleriyle birleştirdi ve beyaz üzerine farklı renkli halkalar üretti. Şimdiye kadar alüminyum, demir, fiber gibi kullandığı endüstriyel malzemelerle çalışan Topuz bu projede Eskinazi ile birlikte, hakimiyeti zor olan cam maddesine el işçiliği ve hayal gücüyle şekil vererek tasarımını oluşturdu.