YAPI Dergisi'nin medya sponsorları arasında yer aldığı WAF'ta (Dünya Mimarlık Festivali), Türkiye'den finale kalan projelerin yanısıra, Nordic Architecture tarafından tasarlanan tartışmalı 3. havalimanı projesi de yarışmanın ilk günü jüri önüne çıktı.
Farklı ülkelerden mimarlık bürolarının tasarladığı / uyguladığı projelerin jüri önünde yapılan canlı sunumlar sonucunda ödüllendirildiği küresel mimarlık buluşması World Architecture Festival - WAF (Dünya Mimarlık Festivali), uluslararası mimarlık ortamını yedinci kez bir araya getirdi. Türkiye'den başvuran proje sayısının her yıl artış gösterdiği festivalde, kategoriler altında toplanan projeler arasından "dünyanın en iyileri" belirleniyor.
EAA, ilk günü 2 ödülle kapattı
İlk dört buluşması Barselona ev sahipliğinde gerçekleştirilen WAF, bu yıl üçüncü kez Singapur'da düzenleniyor. Festivalin ilk gününde (1 Ekim 2014) değerlendirmeye alınan kategoriler arasında, Türkiye'den Emre Arolat Architects (EAA), Yalıkavak Marina Kompleksi ve Antakya Müze Otel projeleriyle iki birincilik elde etti.
'Geleceğe Dönük Projeler' (Future Projects) ana kategorisinin 'Altyapı' başlığı altında yarışan Tabanlıoğlu Mimarlık tasarımı Astana Tren İstasyonu ve EAA tasarımı Çukurova Havalimanı Kompleksi sunumlarının ardından sahne alan Nordic Architecture, İstanbul'un tartışmalı yeni havalimanı için hazırladığı projeyi yabancı kamuoyu ile paylaştı.
Nordic Architecture ekibinin sunumundan derlediğimiz projeye ilişkin detaylar ve satırbaşları şöyle:
- İstanbul'un tarih boyunca Doğu ve Batı arasında bir kapı olmasına vurgu yapan mimarlar, tasarımlarında da İstanbul'un değerlerini taşıyan, onun ruhunu yansıtan öğeleri önemsediklerini belirterek İstanbul ile ilgili hamam vb alışıldık görüntülerden oluşan bir görsel palete işaret ettiler (bu palete Pamukkale fotoğrafının girmesi ise biraz şaşırtıcıydı!).
- Üç terminal binası ve 6 pistten oluşan proje, deniz tarafında pistlere açılırken, kara tarafında bir havalimanı şehrine bağlanıyor. Bu yeni "yapılacak" şehirde oteller, yeme-içme alanları, alışveriş ve ticari birimler bulunuyor.
- Yolcu dolaşımını en verimli ve basit biçimde çözen bir tasarım yaptıklarını belirten mimarlar, ışık, renk ve geometrik örüntü üzerinde çalıştıklarını aktardılar.
- Binanın çatısında ve ana kütlesel kurgusunda ise tonoz, kubbe gibi geleneksel mimari öğelere referans veriliyor. Bu amaçla her iki yönde tonozlu çatı düzlemlerinin üst üste binmesinden elde edilen kabuk formu uygulanırken, taşıyıcılar ise rasyonel ve alanı bölmeyecek şekilde yerleştirilmiş.
- Strüktürü basit tutarak ışığı alan çatı örtüsünün ayrıntısını çalıştıklarının altını çizen mimarlar, yolcu girişlerini üst kottan alarak alt kotta bir ön bahçe yarattıklarını aktardılar. Ayrıca yapıya raylı sistemle erişimin düşünüldüğünü, binanın önünden bu hattın geçeceği bir düzenleme yapılarak tren hattından sonra gelen havalimanı şehrinin altına da bir otopark konumlandırdıklarını eklediler.
- Bütüncül bir çatı altında, arası büyük bir boşluk oluşturacak biçimde işlevlerin simetrik olarak denize dik iki kola yerleştirildiği projede,ana ulaşım aksı havalimanı binası ile havaalanı şehri arasında yer alıyor. Bu aksın yeni şehir yönünde havaalanı parkı, bina tarafında ise giriş/antre işlevli bir "meydan" yerleştirilmiş. İskelelerin bağlandığı iki ana kütleye ise "merkezi işlemci" adı verilmiş.
- Çoğunlukla, üzerinde daha fazla çalıştıkları belli olan çatı örtüsünün ışığı nasıl geçirdiği ve ortadaki ana mekanı ne kadar ferah kıldığını belirten mimarlar, yolcuların binayı nasıl kullanacaklarına ilişkin tasavvurlarını aktararak, yeni şehirle ilgili görüntüleri paylaştılar.
Sunumun ardından, jüriden yöneltilen ilk soru; "binanın aslında belirgin olan, ilk gösterilen fotoğraflardaki esin veren mimari yapılar ile benzerliğini gösteren ana karakteristiğinin, onu İstanbul'a özgü kılan niteliğinin ne olduğu" idi. Yanıt, projenin böyle bir görüntü verecek nitelikte ayrıntılı sunumunun hazır olmadığı, henüz muğlak ve soyut olduğu yönündeydi.