"Muz Cumhuriyeti" Mimarları Ya Da Mimar Adam Nasıl Giyinir?

E. Seda KAYIM / 11 Ağustos 2010


Geçtiğimiz günlerde Amerikalı mimar Glen Howard Small'un kişisel blogunda "Mimarlar nasıl giyinmeli?" konusuna değinen bir metni yayınlaması, ünlü Amerikalı perakende giyim markası Banana Republic'in bundan üç sene kadar önce tüm New York'u donattığı reklam kampanyasını aklımıza getirdi. Markanın, masa üzerinde duran bir konut maketinin verdiği izlenim ile mimarlık ofisinde çekilmiş süsüne sahip ve "mimarların yaşamından bir kesit" sunma havasındaki reklamı, epey ses getirmişti.

Burada "ses getirmek", illa ki büyük bir beğeni toplamak olarak algılanmasın! Resmettiği 20'lerinin hemen ortasında, fazlaca bakımlı ve son derece şık mimarlar ile "gerçek mimarlar" tarafından dalga malzemesi haline getirilen bu reklam afişi, özellikle de "son derece dinlenmiş" görünümlü mankenleri nedeniyle gerçekdışı ve naif bulunmuştu. Dahası Banana Republic kampanyasının "mimarları" ellerinde kollarında kalem izi taşımıyor, bütün gün oturarak çalışanların seçimlerine hiç de uygun olmayan kalın kemerler ile dolaşıyorlardı. Önemli miktarda makyaj yapmaya fırsat bulabilmiş olmaları bir kenara bırakılsa bile, ofiste trençkotla oturuyorlardı. Ancak bu "trençkot" mevzu, biraz da olsun soru işareti yaratıyordu. Örneğin kimliği açıklanmayan ancak "başında eksantrik ve megaloman bir yıldız mimarın bulunduğu New York merkezli ofis"te çalışan bir diğer mimar tarafından Gawker'a verilen röportajda, "ofiste trençkot ile oturan mimar" miti şöyle açıklığa kavuşturuluyordu: "Büro içerisinde verimliliğin artırılması için kış ortasında havalandırma sonuna kadar açıldığı için, bütün sene iç mekanda trençkotla dolaşan bir kıza rastladığımı hatırlıyorum."

"Muz Cumhuriyeti mimarları" arasında oturan bir erkek çalışan ise, bazıları tarafından kampanyanın en gerçekçi ögelerinden birini olarak görülüyordu. Kadın çoğunluk ortasında kalmış erkek mimar –her ne kadar yine taze ve sakin görünümü ile "aydınlatma tasarımcısı" yaftası yese de, demografik açıdan inanılır gözüküyordu. Ama "mimar" bir takım elbise taşıyordu. Peki takım elbise, sabahlamanın rahatlıkla rutine dönüştüğü mimarlık pratikleri için nasıl olup da "normal" karşılanabiliyordu? "Pijamamsı"lar ile iş başı yapmanın bile pek de yadırganmayabildiği bir meslek grubu için "takım elbise giymek", nasıl olup da Çin işkencesine dönüşmüyordu? Kumaş pantalonlu mimar her sabah ütü yapmaya nasıl vakit buluyordu? Veya bulamıyorsa, o pantolon günün sonunda neye benziyordu?


FLW takım elbisesi ile...

İşte bu noktada, Small'ın metni devreye giriyor. Small, "Mimarın kıyafet kodu: Takım elbise" başlıklı yazısında, mimarın kariyerinde basamak atlayabilmesi için takım elbise giymesinin verimli bir yol olduğunu öne sürüyor. Mimar, hemen her türlü kamu çalışanı için yadırganmayacak, ancak mimarlar için söylendiğinde çokça garipsenebilecek çıkarımını, şu şekilde destekliyor:

"Mimarlık, başkalarının parasına bağlı olan bir hizmet uzmanlığı. Bu yüzden de müşteri, tam olarak da "başarı ve teknik beceri kostümü"nün mimar tarafından giyildiği güvencesine ihtiyaç duyuyor. Çünkü başa çıkabilecekleri bir uyumluluğu temsil ediyor."

Buradan Small'un, "muz cumhuriyeti mimarları"nda rastladığımız türden bir takım elbise sempatizanı olduğu sonucu çıkarılmasın. Çünkü mimar, örneğin askeriyede rastlanılan türden bir üniforma fetişini hiç anlayamadığını belirtiyor ve kendi geçmişinden örnekler veriyor:

"1976'da Chicago'da Graham Vakfı'na uğradım. İsmi şu an hatırlayamadığım bir mimar ile randevum vardı. O zamanlar, "tam uzunlukta Afgan paltosu" dönemimdi. At kuyruğum vardı ve rengarenk kıyafetler taşıyordum. Kıştı, bu yüzden de devasa bir kuşa benziyordum. Mimar bana ‘Vakıf hep senin gibilere burs veriyor ama ben senden hoşlanmadım' dedi. Ofisindekilerin tamamı gibi kendisi de siyah-beyaz içerisindeydi."


Zaha Hadid kostümü ve Partick Schumacher ile birlikte...

Profesyonel hayatta giyim-kuşam, belki de öngörülenden daha büyük bir önem teşkil ediyor. Ama bu görece önemin gerçekten ne kadarı mimarlara tekabül ediyor? Veya "takım elbise" bazı mal sahibine güven veriyor olsa da, kafasındaki "tasarımcı" prototipi ile karşılaşmayan kimseler ne düşünüyorlar? Acaba bu nedenle mi günümüz mimarları, aynı günümüz moda tasarımcıları gibi simsiyah giyiniyorlar? Bu nedenle mi Zaha siyah bir yarasayı andırıyor?

Benzer soruları kafasından geçirmiş olmalı ki Small, ünlü mimarların nasıl giyindiklerine de bir bakış atmayı ihmal etmiyor. İkonik Amerikan mimarı Frank Lloyd Wright'ın drapeli ferah gömlekleri, pilili kumaş pantolonları, ve şapkası ile "giyim kuşam merakı"nı hatırlatıyor. Archigram'ın Peter Cook ve Ron Herron'unun ise UCLA'da deri kostümler ile fink attıklarından bahsediyor. Ancak yine de "takım elbise"ye geri dönüyor; Buckminister Fuller ve Frank Gehry'yi örnek gösteriyor. "Takım elbise giymeyecekseniz de…" diyerek Thom Mayne'in tasarımcı tişörtleri ile kombinlediği renkli fularlarına bir bakış atıyor.

Small'un "genç mimarlar"a tavsiyesi ise şu oluyor: "Tüm ‘trend' tarzları biliyorsunuzdur ama takım elbise hala başarılı bir yaklaşım… Olmadı patronun ne giydiğine bakın ve daha iyi giyinemiyorsanız da en azından onun kadar iyi giyinin. Ne zaman toplantıya çağırılacağınızı asla bilemezsiniz."


İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :