Türkiye'deki projelerinde Metsan İnşaat ile işbirliğine giden Daniel Libeskind, firmanın Kartal'daki yeni karma projesi için İstanbul'a geldi. Mimarizm'in sorularını yanıtlayan Libeskind, ilk aşkı müziği asla terk etmediğini, yola 'mimarlık' enstrümanıyla devam ettiğini belirtti.
Metsan Yönetim Kurulu Üyesi, Y. Mimar-Restoratör Cemalettin Satoğlu, 30 Mayıs Perşembe günü Swissôtel'de düzenlenen toplantıda yaptığı açılış konuşmasında, 1961 yılından bu yana inşaat sektöründe faaliyet gösteren Metsan 'a ilişkin bilgilendirmede bulunarak, günümüzün en önemli mimarlarından Daniel Libeskind ile güçbirliği yaptıkları için büyük heyecan duyduklarını ifade etti.
Projeyi hatırlayınca Libeskind'in ofisine geri döndü
Libeskind ile Almanya'daki bir fuarda tanıştıklarını, daha sonra New York'taki ofisinde görüştüklerini anlatan Satoğlu, "Daniel Libeskind ile Türkiye'de gerçekleştirilecek projelerde iş ortaklığı yapmak üzere el sıkıştık. Dünyaca ünlü bir mimarla anlaşmanın verdiği sevinçle ofisinden çıkarken, Kartal'da hayata geçirmeyi düşündüğümüz projemiz aklıma geldi. ‘Neden işbirliğimiz bu projeyle başlamasın?' diye düşünerek, tekrar ofise geri döndüm ve fikrimi kendisiyle paylaştım. Türkiye'de yapacağımız ilk ortak proje, Kartal'da kendi arazimiz üzerindeki karma proje olacak. Projenin en önemli kısmı, alışılmışı değiştiren bir mimarın Kartal gibi bir bölgeye katacağı değer. Bundan sonra İstanbul'un tarihi olduğu kadar modern yapılarıyla da gündeme gelmesini istiyoruz. İstanbul'a, dünyanın dikkatini çekecek modern yapılar katmalıyız. Libeskind ile Kartal'da oluşturacağımız yeni projenin de bu düşüncemize paralel, modern bir anıt özelliğinde olacağını düşünüyoruz." dedi.
Un fabrikasının yerini otel, ofis, konut alacak
Satoğlu, taşınacak Kartal Un Fabrikası ve çevresindeki 80.000 metrekarelik alana yayılan karma projenin, Yakacık metro istasyonu çıkışında yer alacağına dikkat çekerek, dönüşen sanayi alanının bundan böyle otel, ofis ve konut fonksiyonlarını barındıracağını ekledi.
Daniel Libeskind, toplantıda yaptığı sunumda sırasıyla, Grand Canal Theater (Dublin), Military History Museum (Dublin), MGM Mirage City Center (Las Vegas), CityLife (Milano), Denver Art Museum (Denver), Reflections at Keppel (Singapur), Kö-bogen (Düseldorf) ve Ground Zero (New York) projelerini aktardı.
"İstanbul'u farklı kılan İstanbullular"
Birçok kez ziyaret ettiği, kültürel mirasına ve enerjisine hayran kaldığı İstanbul'a proje üretmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Daniel Libeskind, kentin heyecan verici bir dönemden geçtiğini, yeni bir rönesans yaşadığını belirterek, "Mimarlık sadece yapısal bir bütünlük değil, bir iletişim dilidir. Kenti kent yapan ise binalardan çok orada yaşayan insanlardır. İstanbul'un farklılığı da İstanbullulardan kaynaklanıyor." dedi.
Kartal'daki proje alanını ilk kez bu toplantının ardından ziyaret edeceğini belirten Libeskind konuşmasını şöyle sürdürdü: "Eskiden mimarlar yapacakları projeyi önceden tasarlar, ona göre geliştirir ve hayata geçirirlerdi. Ben önce toprağı dinleyip projeyi ona göre hazırlarım. Çünkü kentte görünmeyen detaylar, duyulmamış sesler vardır."
Mimarizm sordu, Libeskind yanıtladı...
İstanbul'da verdiğiniz konferanstan kısa bir süre sonra, Kartal bölgesi için uluslararası bir yarışma düzenlenmiş ve Zaha Hadid'in masterplan çalışması birinci seçilmişti. Kartal'daki projeye dahil olduktan sonra bu planı inceleme fırsatınız oldu mu? Hadid'in çalışmansını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Öyle bir yarışma yapıldığını duydum ama Hadid'in projesine ilişkin bilgim yok.
Mimarlıktan önce müzik eğitimi aldığınızı biliyoruz. Az önce projelerinizi aktarırken de akustik ve müzik konularına özel bir vurgu yaptınız. Her iki formasyonunuzdan hareketle İstanbul'un yarattığı melodiyi nasıl tanımlarsınız?
Müziğin hayatın en önemli parçası olduğunu düşünüyorum. Her kentin de kendine özgü bir melodisi, bir müziği olduğuna inanırım. Aslında müziği ve müzisyenliği bırakmadım, sadece enstrümanımı değiştirdim.
Bence müziğin her notasında ve bir yapının her milimetresinde birbiriyle çok örtüşen benzerlikler var. Her ikisi de ruhumuzun derinliklerine, zihnimize, kalbimize çok farklı bir şekilde hitap ediyor, iletişim kuruyor. Tıpkı iyi mimarlık örneklerinde olduğu gibi, müziği de iyi icra edildiğinde fark etmeyebilirsiniz. Ancak kötü bir icrada "bu da nedir" dersiniz, çünkü kulağınızı tırmalar. Mimarlık da bence öyle...
Soyut olarak düşündüğümüzde, hem müzik hem de mimarlık duygusal birer iletişim aracı. Ortak noktaları, mükemmellik ve oranlar. İkisinin de kendine özgü bir büyüsü, bir 'enigma'sı, kozmik bir yapısı var. Aynı zamanda da ışık gibi ilahi bir özelliğe sahipler. Varoluşun esası da denilebilir.
Ben projelerimde müziği bir metafor, örnek ya da öğe olarak değil, tamamen dördüncü bir boyut olarak kullanıyorum. Elimize ulaşan dünyanın en eski mimari belgesi Roma Dönemi'nden, Vitrivius'dandır. Vitrivius der ki; "İyi bir mimarın iki özelliği vardır. Bir, iyi çizmelidir, ki ben çizmeyi çok severim. İki, iyi bir mimar iyi bir müzisyen olmalıdır. Hayat çok ilginç; o günden bugüne dünya hiç değişmemiş!