MoMA/MoMA PS1 işbirliğiyle gerçekleşen YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı'nın ilk projesi müzenin bahçesinde ziyaretçilerini bekliyor.
İstanbul Modern'in, The Museum of Modern Art (MoMA) ve MoMA PS1 işbirliğiyle, Garanti Bankası, Polimeks ve VitrA eş sponsorluğunda gerçekleştirdiği YAP İstanbul Modern: Yeni Mimarlık Programı'nın ilk geçici yapısı "Göğe Bakma Durağı" müzenin bahçesinde ziyarete açıldı.
SO? Mimarlık ve Fikriyat'ın tasarlayıp uyguladığı "Göğe Bakma Durağı", 25 Haziran - 20 Ekim 2013 tarihleri arasında her yaştan ziyaretçiyi ücretsiz olarak müze bahçesine bekliyor. Bu alan ayrıca temmuz ayında itibaren İstanbul Modern'in düzenleyeceği etkinlikler için kullanılacak.
İstanbul Modern'in kısa süreli sergi alanında ise YAP: Yeni Mimarlık Programı'nın 15 yıllık tarihçesi ile 2013 yılında MoMA PS1, CONSTRUCTO, MAXXI ve İstanbul Modern tarafından programa davet edilen toplam 20 finalistin projeleri, uluslararası bir sergiyle izleyiciyle buluşuyor. Küratörlüğünü Çelenk Bafra ve Pelin Derviş 'in üstlendiği sergide, projelerle ilgili video, fotoğraf ve maketlerin yanı sıra "Göğe Bakma Durağı"nın yapım süreciyle ilgili hazırlanan video görülebilir.
YAP: Yeni Mimarlık programı, mimarları sürdürülebilirlik, geri dönüşüm ve yeniden kullanım gibi çevre sorunlarına çözüm öneren; gölgelik, su ve oturma alanı gibi öğelerle açık havadaki alanların kullanım olanaklarını artıran yenilikçi tasarım araştırmaları yapmaya teşvik etmeyi amaçlıyor. Kentin çekici yazlık mekanlarından birine dönüşmesi beklenen bu tasarımların çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapması, kentli için sosyal alanlar yaratması ve tüm bunları mimari ve mali olarak uygulanabilir çözümlerle başarması gerekiyor.
"Dinlenmek, toplanmak, oyun oynamak ya da gökyüzüne bakmak için bir durak"
Sevince Bayrak ve Oral Göktaş'tan oluşan SO? Mimarlık ve Fikriyat'ın tasarladığı YAP İstanbul Modern'in ilk projesi "Göğe Bakma Durağı", adını Turgut Uyar'ın aynı adlı şiirinden alıyor. (Dünyanın En Güzel Arabistanı)
"Göğe Bakma Durağı", İstanbul Modern'in üzerinde bulunduğu Boğaz'ın görünmeyen sularında süzülerek müzenin bahçesini gölgelendirirken yerleştiği mekanı da şehre yansıtıyor. Müzenin yer aldığı antrepo ve bahçenin strüktürel yapısı, deniz suyunun hareketini mimari elemanların hareketine dönüştürmeye olanak veriyor. Denizin yanı başında ama kıyıyla ilişkisi gümrüklü alan nedeniyle kesilmiş olan bahçe, döşemenin altındaki deniz suyunda yüzen şamandıraların taşıdığı gölge elemanlarıyla yeniden tanımlanıyor.
Boğaz'dan ve kentin yüksek noktalarından da algılanabilecek kısa ömürlü ama canlı bu ek, bulunduğu yeri kent siluetinin bir parçası haline getiriyor. Bahçede bulunanlar, gündüzleri sallanan gölgelerin altında, hava karardığında ise değişen yansımaların içinde vakit geçiriyorlar. Bahçenin kullanım kurgusu, geri dönüşümlü malzemelerden üretilen elemanlarla şekilleniyor; balık ağlarıyla kaplanan kullanılmış araç lastikleri, hafif, sağlam ve taşınabilen birimlere dönüşüyor. Ortaya çıkan değişken peyzaj ve durmaksızın kıpırdayan gölgelikler bahçeyi şehir içinde bir durağa dönüştürüyor: Dinlenmek, toplanmak, oyun oynamak ya da gökyüzüne bakmak için bir durak.
Haberin devamı için >>>>>