Doğadan Esinlenen Biyofilik Tasarım ile Tanışın: Interface

mimarizm.com / 28 Şubat 2019
Günümüzde, doğadan öğrenerek ve aslında insan hayatında doğanın hem fizyolojik hem psikolojik anlamda ne kadar büyük bir etkiye sahip olduğunu fark ederek üretim yapmak giderek önem kazanıyor. Doğadan ilham alan ve özümüzde barındırdığımız doğayla iletişim halinde olma ihtiyacımızı karşılayacak mekanlar üretme anlamına gelen biyofilik tasarım olgusu, Interface’in tasarım odağında yer alan konseptlerden bir tanesi...

Visual Code&Drawn Lines

Interface Türkiye, Yunanistan ve Afrika Müdürü Murat Güney; biyofilik tasarım olgusunu, Türkiye ve dünyadaki mimarlık gündemini Interface’in sürdürülebilirlik projeleri odağında aktardı.

Dünya nüfusunun ve doğal rezervlerinin günümüzde geldiği noktayı da düşünecek olursak tasarımda ekolojik unsurları gözetmekle ilgili neler söyleyebilirsiniz?

Doğal kaynakların bilinçsiz tüketiminin önüne geçilmesi ve küresel ısınmanın etkilerinin sınırlanması şu an gezegenimizin en önemli gündemi. Bu konuda yapı sektörüne de büyük sorumluluklar düşüyor. Bizler yapılı çevremizi oluşturan mekanlara sunduğumuz malzemelerde ve üretim süreçlerinde sürdürülebilir çözümler geliştirmek zorundayız. Aynı şekilde tasarımcıların da yapım yöntemlerine yön verirken ekolojik unsurları göz önünde bulundurmaları gerektiğini düşünüyorum.

Interface Türkiye, Yunanistan ve Afrika Müdürü Murat Güney

Güncel mimari eğilimlerde, tasarıma malzemenin ne gibi katkıları olabilir?

Malzeme, tasarım sürecini şekillendiren verilerden biri. İnsanlık tarihinin ilk mesleği olan mimarlık ve geniş kapsamda tasarım,  geçmişte tamamen malzeme üzerine odaklıydı. Elde olan malzeme ne ise tasarım ondan yola çıkardı. Günümüzde ise teknolojinin gelişimi ile malzeme odaklı sınırlar oldukça esnek olsa da malzemenin tasarımdan ayrı düşünülmesi söz konusu olamaz. Sınırsız malzeme kombinasyonunun mümkün olması tasarımcıya hem güncel eğilimleri deneyimleme fırsatı hem de yeni kurgular keşfetme olanağı sağlıyor.

Sürdürülebilirlik kelimesini sıkça duyar olduk. Türkiye’de bu alandaki çalışmalar hakkında ne düşünüyorsunuz? Size göre tasarım ofisleri bu konuyu ne derece önemsiyor,  ya da bir şeyler değişmeye başladı mı dersiniz?

Dünyada daha iyi bir gelecek için ekonomik, sosyal ve çevresel sürdürülebilirlik kavramları şirket sahiplerinin, tasarım ofislerinin ve ülke yönetimlerinin gündeminde. Türkiye’de henüz bu farkındalık gerektiği kadar oluşmamış da olsa sorumluluk alan tasarım ofisleri ve malzeme tedarikçilerinin artışını görebiliyoruz. Burada bizim gibi firmalar kadar tasarım ofislerine de büyük iş düşüyor. Kendi iş verenlerini insan ve çevre odaklı tasarıma yönlendirmek bu süreçlerin hızlanmasına sebep olacaktır. 

Interface’in gerek global gerek yerel kanallarında sıkça gördüğümüz “biyofilik tasarım” kavramını açıklar mısınız?

Kontrolsüz ve doğayı inkar eden kentleşme süreçlerinin sonucunda ortaya çıkan şehirlerimizde, kullanıcıların özündeki doğaya dönme ihtiyacını karşılama amacı güden, adı yeni konmuş olsa da aslında insanlığın ilk zamanlarından beri iç güdüsel olarak farkında olduğumuz bir eğilim. Doğal malzemeler, doğal ışık ve yeşil dokuyu entegre etme şeklinde örneklendirilebilecek oldukça basit yöntemlerle doğa ile bağlantı kurmamızı sağlayan mekanlar tasarlanmaya dair bir bilim aslında. 

"Interface ile Pozitif Mekanlar"

“Doğa Özlemine Karşılık Verecek Zeminler Üretiyoruz”

Interface’in yürüttüğü Positive Spaces sloganının bu kavramla ilişkisini nasıl kurabiliriz ya da Pozitif Mekanlar diyerek aslında mimari tasarıma dair nelerin ipucunu veriyorsunuz?

Pozitif mekanlar, biyofilik tasarım anlayışımız paralelinde mekanlarda kullanıcının ne istediğini çok iyi anlamak ve pozitif hissettirecek alanlar oluşturma hedefini kapsayan bir kavram. İçinde bulunduğumuz fiziksel yapılar performans, davranış biçimi, ruh halimiz ve dolayısıyla sağlığımızla doğrudan bağlantılı. Bu, yeni konuşulmaya başlanan ancak çok uzun zamandır Interface’in tasarım odağını oluşturan wellbeing (esenlik) konusunun özü aslında. Bu nedenle pozitif mekanlar yaratmak için, içimizde barındırdığımız doğa özlemine karşılık verecek zeminler üretiyoruz.

"Interface ile Pozitif Mekanlar"

Interface’in yürüttüğü birtakım ekolojik projeler olduğunu biliyoruz, güncel projelerden birisi de balık ağları ve yerel komüniteleri kapsıyor. Bu projeyi anlatabilir misiniz?

Londra Zooloji Derneği’yle partnerliğimiz sonucu başlattığımız Net-Works projesi, dünyanın en zayıf sahil bölgelerinden bazılarındaki atık balık ağlarının doğurduğu çevresel ve aynı zamanda ekonomik sorunu çözmeyi amaçlayan kapsamlı bir kapalı döngü işletme girişimi. Yerli halkın sahilden ve denizden toplanan atık ağları satarak, bu atıkların bizim halılarımızın üretiminde kullanılmak üzere geri dönüşümüne katkı sağladığı, bu sayede de toplum kökenli bir tedarik zinciri kurarak, doğal çevreyi koruyan bir proje. Filipinler’de başlayan proje, şu an Kamerun ve Endonezya’daki bazı bölgeleri de bünyesine katarak, büyüyerek devam ediyor. 

Sıfır Karbon İzi politikasını da uygulayan ve bu anlamda başarılı sonuçlar elde eden bir firmasınız. Sıfır Karbon İzi nedir, bu tip üretimlerin ve malzeme kullanımlarının dünyaya ne gibi katkıları var?

Sıfır Karbon İzi, ürünlerimizin imalat süreçlerinin başlangıcı ve sonucunda dünyadaki karbon miktarında artış oluşturmama, hatta azalma sağlamak amacıyla başlattığımız bir politika. 1994’ten beri, ürünlerimizin tüm oluşum döngüsündeki etkilerini anlamak ve en az karbon ayak izine sahip ürünleri elde etmek için çalıştık ve 1990’dan bu yana karbon ayak izimizde %60 oranında azalma elde ettik. Dünya genelinde, 2002’den bu yana 4.3 milyon tondan fazla karbon emisyonunun önüne geçtik. Bu miktar, 1,600 olimpik yüzme havuzunu doldurmaya yetecek büyüklükte. Daha iyi bir dünya için çalışmaya devam ettik ve bugün nihayet tüm ürünlerimizi sıfır karbon ayak izi ile üretebiliyoruz.

Son olarak yeni bir koleksiyonun tanıtımlarıyla meşgul olduğunuz bir dönemde olduğunuzu belirttiniz. Bu koleksiyonu bir de sizden dinleyelim. 

Pozitif mekanlar oluşturma amacımızın araçları olarak tasarlanan yeni halı koleksiyonumuz Visual Code ve yeni LVT ürünümüz Drawn Lines, birlikte tamamlayıcı bir uyum içerisinde tasarlanarak, herhangi bir geçiş elemanı olmaksızın mükemmel birleşim sağlayabiliyor. Böylelikle LVT ürünlerimizi Karo halı koleksiyonlarımız ile buluşturmaya devam ediyoruz. Drawn Lines çeşitli ölçeklerde tekrara yer vermeyen prizmatik bir geometri oluştururken, Visual Code teknoloji ve insan işçiliğini harmanlayan görsel ipuçlarına sahip bir koleksiyon.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :