Interface’in davetlisi olarak İstanbul’a gelen uluslararası trend danışmanı Phil Pond, 10 Mayıs Perşembe akşamı Sakıp Sabancı Müzesi, the Seed’de “Yarın Bugün” başlıklı bir söyleşi gerçekleştirdi. Davetliler, Pond’un önümüzdeki iki seneyi tanımlayacak trendlere ilişkin öngörülerinin yanı sıra, Interface’in yeni koleksiyonu Human Connections’ı da yakından inceleme fırsatı buldular.
İç mekan trendleri konusunda uzman “eğilim öngörü ajansı” Scarlet Opus’un Birleşik Krallık’taki merkezinde trend danışmanı olarak görev yapan Phil Pond, tüketici ve tasarım eğilimlerini, hızlı büyümeyi destekleyen iş stratejilerine dönüştürüyor. Interface tarafından, Yapı Medya İletişim organizasyonuyla düzenlenen etkinlikte "Yarın Bugün" başlıklı bir konuşma yapan Pond, İstanbullu mimarlık ve tasarım profesyonellerine, 2018 ve 2019’da göreceğimiz ofis tasarım trendlerini aktardı.
Küresel tasarım trendleri nasıl belirleniyor?
Konuşmasına, küresel eğilimleri öngörürken nasıl bir yol izlediklerini anlatarak başlayan Pond, kamunun erişemediği bilgileri biraraya getirdiklerine dikkat çekti. Spor, moda, sinema gibi farklı alanların ortak paydalarını bulmaya çalıştıklarını söyleyen deneyimli trend danışmanı, böylece 3-5 yıl sonraki toplumsal davranış değişikliklerini öngörme fırsatı yakaladıklarını ekledi.
“Ben trendleri takip etmiyorum gibi bir durum söz konusu olamaz çünkü tüm dünya bunu yapıyor. Ekonomi buna bağlı. Günümüzde doğa ile bağlantı halinde olma eğilimi yükselişte. Doğal öğeler ile temas halinde olmak, insanın kendini güvende hissetmesini sağlıyor.” diyen Phil Pond, tüm tasarım eğilimlerinin küresel olduğuna dikkat çekerek, değişen ofis mekanlarına ve yeni neslin ihtiyaçlarına ilişkin bilgiler paylaştı.
“Yetenek avcılığı” tüm dünyada ciddi bir rekabet konusu
İşe alım sürecinde ve çalışan sadakatini sağlamada, çözümün işverenin zihninde olduğunu savunan Pond, dünyada “yetenek avcılığı” konusunda ciddi bir rekabet yaşandığının altını çizdi. Çalışan sadakatinde akıllı ofis mekanları ile kişiselleştirmenin önemini vurgulayan konuşmacı, duygu ve davranışların malzeme ve renk ile doğrudan ilişkili olduğunu söyledi.
Ev ortamını andıran çalışma mekanları yaratmanın mütevazı bütçelerle, iç mekandaki renk ve dokuları değiştirerek sağlanabileceğine işaret eden Pond, sadece birkaç dolara malolacak bir duvar kağıdı ile ofisin havasını tamamen değiştirmenin mümkün olduğunu örnek verdi.
Millenial'lar için aslolan deneyim, esenlik ve doğaya saygı
Bugün teknolojik gelişmeler ve zorunlu göçler ile “dijital göçmenler”in ortaya çıktığını belirten Phil Pond, internetin olduğu bir dünyaya doğan ve anlık tepkiler vermeye alışık “Millenial” kuşağının iş hayatına girmesiyle birlikte tasarımın da bu yönde değişiklik gösterdiğini ekledi. Her şeye internetten ulaşabilen, dolayısıyla farklı bir mülkiyet algısına sahip yeni nesil için aslolanın deneyim olduğunu ifade eden Pond, bu özel kuşağı elde tutmanın zorluğuna işaret etti.
Millenial kuşağının ofislerde aradığı özelliklerin başında, “well-being” (iyi hissetme, esenlik) geliyor. Yetenekli iş gücünü çekmenin ve elde tutmanın bir diğer yolu ise, ofis tasarımında doğal kaynaklara saygılı, sürdürülebilir malzemelerin kullanılması.
Öncelikleri maaş değil, eşitlik...
Araştırmalara göre, çalışanların 3 yıldan fazla aynı yerde çalışmasını sağlayan kriterlerin başında; maaştan ziyade, eşitlik ve doğal kaynaklara saygı geliyor. Daha önce işverenlerin sunduğundan daha farklı beklentiler içinde olan Millenial kuşağının önceliklerinden biri de arkadaşlık ortamı.
Çalışma alanlarını unvanlar tanımlamalı
Phil Pond’un ofis tasarımında yeni trendleri aktarırken dikkat çektiği bir diğer nokta ise, teknolojik gelişmelerdi. Google Asistan, Alexa, Siri gibi akıllı asistanların ofis tasarımını ciddi ölçüde etkilediğine dikkat çeken Pond, göçebe ofisler (nomadic office workspace) hakkında da bilgiler sundu. Pond, “Ofisteki alanların unvana göre değil, çalışanların kendi tercihlerine göre belirlenebildiği özgür yapılar, iş verimliliğini artırırken, topluluk oluşturma ve arkadaşlık ilişkilerini de olumlu yönde etkiliyor. Farklı amaçlara hizmet eden çekici mekanlar ile işe alım süreçleri kolaylaşıyor. Yetenekli çalışanları daha uzun süre bünyenizde bulundurmanız tamamen topluluk oluşturma ile ilgili” dedi.
Yeni trend ahşaba dokunma!
Konuşmasında, 2018 sonbahar trendlerinden “köklere dönme”ye (back to roots) de yer veren Phil Pond, insanın kır ile olan ilişkisini kaybettikçe, doğal malzemelerle yeniden ilişkide olma isteğinin ortaya çıktığını belirtti; ham ahşap gibi işlenmemiş malzemelerin duyular üzerindeki etkisini vurguladı. Dokunmatik ekranlar ile birlikte dokuların gittikçe hayatımızdan çıktığına dikkat çeken Pond, “Sıkıntılı olduğumuzda ellerimizi birbirine sürter, doğal bir yüzeye dokunma eğiliminde oluruz. Doğal dokular stresi azaltır, üretkenliği ve yaratıcılığı tetikler. Genel merkezine ham ahşap elemanlar yerleştiren Twitter bu hissi canlandırmanın peşinde. Bu giderek önem kazanan bir tasarım trendine dönüştü. Doğa ile bağlatıda olma duygusu, iyi hissetmenizi sağlıyor. Ahşap, iyi hissettirmenin yanında, mekana sıcaklık katarak orada daha fazla zaman geçirmenizi, daha çok çalışmak istemenizi de teşvik ediyor.”
Metrekare hesabına farklı bir yaklaşım
Phil Pond’un üzerinde durduğu önemli noktalardan biri de, ofislerde metrekare maliyeti üzerinden yapılan hesaplardı. Verimlilik hesabı yaparken, bir alanın ne kadar çok kişiyi barındırabildiğinden ziyade, oradan ne kadar iş çıktığının dikkate alınması gerektiğini savunan Pond, geleneksel metrekare hesabına da ezberbozan bir yaklaşım getirdi.
Interface daveti, Emir Ersoy Project konserinin eşlik ettiği kokteyl ile sona erdi.