"Temaların Değişiyor Olması Bize Sürekli Aynı Tipolojide Proje Üretiyormuşuz Gibi Hissettirmiyor"

30 Ocak 2025

Yaptığınız tasarım neleri kapsıyor?

DBO: Biz de bu tanımı yapmakta zorlanıyoruz aslında. Müze tasarımı deyince müze yapısının tasarımı da akla geliyor. Kayseri’deki müze projesi öyle bir proje. Sıfırdan yapılan ve bir müze binası olarak yapılan bir proje. Biz burada yaptığımız işi biraz daha mekan ve sergi tasarımı olarak tanımlıyoruz. Sergi alanını tavanıyla, zeminiyle, duvarıyla, rengiyle, grafik anlatımlarıyla, dijital uygulamalarıyla total olarak ele alıyoruz. Sadece sergi tasarımı demememizin sebebi de aslında zemini, tavanı, duvarı bitmiş bir yapının içine girip bir sergi sistemi kurmuyoruz da sergiyi tasarlarken yapının yapısal elemanlarıyla da ilişkilendirerek yaptığımız için yaptığımız işi mekan ve sergi tasarımı olarak adlandırmaya başladık. Bu kendi yorumumuz. 

Cumhuriyet Müzesi’nde de öyle çalıştık. Orada İBB Miras restorasyonu tamamlamıştı, işlevlendirmesini de yapmıştı. Yani bir “Cumhuriyet Müzesi yapmak istiyoruz” tanımıyla gelmişlerdi bize. Ama orada da yine kapılarına kadar tasarladık ve çizdik. Giriş kapıları, tuvaletleri, etkinlik alanları, tavanda ne yapacağız, duvarla nasıl ilişkilendireceğiz, giriş bankosu, logo nerede duracak vs. Bütün bunlara kafa yoruyoruz. Aydınlatma keza bizim yaptığımız işte çok önemli. Bütün o hikayeyi tamamlayan bir öğe aslında. Dramatik bir sahne kurmak istiyorsanız o etkiyi yaratacak bir aydınlatma kurgusu yapmanız gerekiyor. 

Sergilenecek eser de değiştiriyor değil mi tasarımı…

KU: Tabii. Mesela Eski Şark Eserleri Müzesi’nde Mısır Mezar Odası diye bir bölüm var burada. Krallar nekropolünden çıkmış olan içinde mumyalar olan lahitler var. Biz burada bir sahne tasarlıyoruz. Mısır mezar odasını araştırıyoruz. Burada herhangi bir çizimi ya da bulduğumuz bir hiyeroglifi koyamıyoruz. Hepsini yeniden düşünüyor ve yorumluyoruz, jenerik bilgilerle ilerlemiyoruz. O yüzden mesela Mısır’daki bir mezar odasına inerken bulunan sembollerden yeni bir sanat eseri tasarladık grafik ekiple beraber. Aslında eseri tanımak ve onu mekanda hissettirmek için mekanı kullanarak bir sahne tasarlamak bizim kafa yorduğumuz şeylerden birisi. Bununla beraber bilimsel tarafını nasıl anlatacağız? Anlatı metni ile ne kadar ilişki kuracağız, ne kadarı metin olacak ne kadarını farklı tekniklerle anlatacağız. Bunlar birbiri arasında farklılıklar gösteriyor. 

Müzede bir taraftan da yeni teknolojik ekipmanlar da var kullanabileceğimiz. Ama burada hassas bir nokta var. Bazı müzelerde daha çok bu tür etkileşime girmesi gerekiyor ziyaretçinin ama bazı müzelerde de daha çok bilimsel tarafta kalmak gerekiyor. Burada çok ince bir çizgi var. Eğlence mekanına dönme ihtimali de var bu tür şeylerin. Ama burası sizin internette veya herhangi bir kitabı açtığınızda bulamayacağınız bilgileri içeren bir bilimsel araştırma alanı aynı zamanda. 

Yine eserin sergilenirken aynı zamanda korunmasını sağlamak gibi de bir göreviniz var…

KU: Elbette. Oradaki iklimlendirme sistemleri vs. bile sergilenecek esere göre belirleniyor. Bunların uzmanları var, neye dikkat etmemiz gerektiği bize bildiriliyor. Eserin nasıl bir açıda durması gerektiği, nasıl bir ışıkta olması gerektiği bile önemli oluyor bazen. Mesela bazı eserler için 50 lüx’ün üzerine çıkamazsın deniliyor. Ya da şu sıcaklık seviyesinde kalması gerekir deniliyor. Bunun için mekanik çözümler yapılıyor. O mekanik çözümlerle beraber mimari devreye giriyor. Bir de bunun lojistiği var. Sadece vitrini kapattınız gittiniz yapamıyorsunuz. Burada o vitrinin bir sürdürülebilirliği var. Sürekli açılıp kapanacak bir şey değil. Herhangi bir sorunda nasıl müdahale etmeniz gerektiğiyle ilgili birtakım çözümler de bulmanız gerekiyor. Güvenlikle ilgili kriterler var. Her şey mühürleniyor mesela burada. Onun yapılabilmesi için gereken vitrin çözümleri oluyor. 

DBO: Yaptığımız iş mekan ve sergi tasarımı dedik ama onun bir alt başlığı da sahne tasarımı aslında. Yani scenography”. Sadece o eseri sergilemek ya da eserin nasıl duracağına karar vermekten ziyade o eserin bağlamını ziyaretçiye nasıl aktaracağız. Özellikle Eski Şark Eserleri Müzesi için konuşursak, aslında o eserler çok da bizim tanıdığımız, bildiğimiz, kendi döneminde nasıl kullanıldığına hakim olduğumuz eserler değil. Dolayısıyla ziyaretçiye o eserin nereden çıktığını, yapısal bir şey mi, günlük kullanımda yer alan bir şey mi, sadece sanatsal bir şey için mi yapıldı gibi birtakım bilgilerin o sahneyle birlikte verilebilmesi gerekiyor. Bunun için de grafik çözümlemeler yapabiliyoruz. Çok büyük illüstrasyonlar çiziliyor. Bunun için de yine illüstrasyon ekipleriyle çalışıyoruz. Tabii bu çalışmaları da bilimsel danışmanların yönlendirmesiyle yapıyoruz. 

KU: Tabii müze yönetimi, müze ekibi bize bu konuda çok yol gösteriyor. Bilfiil onlarla birlikte yürüttüğümüz bir süreç bu. 

DBO: Aslında hep aynı tipolojide, müze ve sergi projeleri çalışıyor gibi görünüyoruz ama hepsi bizim için ayrı hikaye. Buradaki hikaye bambaşka, Cumhuriyet Müzesi’nde bambaşka bir dönem ve bambaşka içeriklerle çalıştık. İslam Medeniyetleri Müzesi çok daha başka bir taraftaydı; İklim Müzesi keza… Temaların değişiyor olması bize sürekli aynı tipolojide proje üretiyormuşuz gibi hissettirmiyor. Bu yüzden çok keyif alıyoruz ve böyle devam etmek istiyoruz. 

Cumhuriyet Müzesi projesinde neler yaptınız? Ziyarete de açıldı, ne gibi geri dönüşler alıyorsunuz?

DBO: Biz işe dahil olduğumuzda binanın restorasyonu yapılmıştı. İşlevi de tanımlanmıştı İBB Miras ekibi tarafından. Hatta bir danışma kurulu da oluşturulmuştu içeriklerin çalışılması için. Biz o içerikle birlikte sergi tasarımını yaptık. Ama yine orada da binayla nasıl ilişkileneceği çok önemliydi. Çok eski bir yapı olduğu için sergi sisteminin minimum noktada temas etmesi gerekiyordu. Kendi içerisinde sürdürülebilirliği sağlamak için değiştirilebilir, dönüştürülebilir olması gibi kaygılarımız vardı. Bununla birlikte sadece sergi değil, sergi mekanı dışındaki alanlarda da, hatta cephesinde de teknik ekipmanları saklamak için bir eklenti önerdik. Biraz daha içine girip oradaki bütün ihtiyaçlara yönelik şeyler üretmeye çalıştık. Çok hızlı gelişen, hızlı yapılan bir projeydi. 

Haziran’da açıldı. Ziyaretçi görüşleriyle ilgili özellikle Google yorumlarını takip ediyoruz. İnsanlar çok güzel şeyler yazıyor. Genelde çocuklarıyla gidip çok keyif aldıklarını yazmışlar. Tabii yeri çok güzel. Taksim Meydanı’nın tam ortasında. Çok farklı profillerden ziyaretçi alıyor. 

KU: Bir zaman tüneli gibi. Cumhuriyet’in nasıl bir zorlukla kurulduğu, kurutuluş hikayesi, hangi zorluklar içerisinde nasıl reformların yapıldığı gibi bir zaman tüneli şeklide bir sürü temada anlatıyor. İnsanların memnun kaldığını ve çok da tavsiye ettiklerini görüyoruz. Bir zaman yolculuğuna giriyormuş gibi hissettiklerini belirtiyorlar. 

DBO: Aslında bütün işlerimizden böyle güzel dönüşler alıyoruz. Tabii kamusal yapılarda çalışmanın en büyük güzelliği bu; ziyaretçi profilinin nabzını tutabiliyorsunuz. Gazhane’de bunu çok yapmıştık mesela. Ziyarete açıldıktan sonra; biz de çok yakınız oraya; her gün gidip ziyaretçileri gözlemliyorduk. Neler yapıyorlar; düşündüğümüz gibi mi hareket ediyorlar; başka şeyler de oluyor mu? Tasarladığınız bir işin içinde bulunup bunu takip edebiliyor olmak çok güzel. Bir ofis yapısı ya da bir konut yaptığınızda böyle bir şansınız olmuyor. Teslim ettikten sonra oradaki hayatı gözlemleyemiyorsunuz. Bu tarz yapılarda aldığımız geri dönüşlerin daha sonraki işlerde de katkısı olduğunu düşünüyorum. 


do[x]
Projelerden
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :