"Hedefimiz Edindiğimiz Bilgi Birikimini Uluslararası Düzeye Taşımak"

30 Ocak 2025

Gündeminizde başka hangi projeler var? 

DBO: Bu konuştuğumuz projeler dışında Konya Bilim Merkezi’nde bir işimiz var. Orada bir atölye alanı yenileniyor, yaklaşık 500 metrekarelik bir iç mekân. Orayı çalışıyoruz atölye ve laboratuvar alanı olarak. Rusya’da büyük bir müze projesine başlıyoruz. 

do[x] için gelecek planlarınız neler?

KU: En büyük hedefimiz, edindiğimiz bu know how’ı global alana, uluslararası düzeye taşımak. Rusya’daki projeyle buna başlama fırsatı bulduk diyebiliriz. Önemli bir müze, çok ünlü bir mimarın yapısı. Bununla beraber takip ettiğimiz müze tasarımcıları var, bu işte iyi olduğunu düşündüğümüz. Biz de bunlardan biri olarak Türkiye’yi temsil etmek istiyoruz globalde. 

DBO: Türkiye’den bir ekibin çıkıp uluslararası düzeyde böyle niş bir konuda üretim yapıyor olması zaten çok gurur verici olur. Biz de böyle bir ekip olmak, uluslararsı standartlarda işler üretebilmek için çaba gösteriyoruz. 

Sizce teknoloji ve iklim değişikliği gibi faktörler mimariyi nasıl şekillendirecek?

KU: Kendi alanımızdan ele alacak olursak, dijital uygulamalar her geçen gün gelişiyor. Mesela tamamen şeffaf ekranlar çıktı. Eskiden de bu tarz ekipmanlar vardı ama birtakım görmek istemeyeceğiniz detayları vardı. Şimdi daha sadeleşmiş ekipmanlar var. Bir eseri görürken onun önündeki vitrinin üzerinde bilginin akması gibi bir imkan sağlıyor. Ama ne kadar sürdürülebilir onu tartıyoruz. Bu tür geleneği olan müzelerde bu tarz teknolojiyi çok fazla kullanmak doğru olmayabiliyor. Ipad çıktı, not alıyorken onu kullanıyoruz ya, ama defter her zaman elimizin altındadır yine de. Müze için de aynı örneği verebiliriz.

Ama bazı şeyler var ki, bu tür teknolojinin daha fazla kullanılmasını gerektiriyor. Eserin çok fazla ortada olmadığı, daha fazla bilginin anlatılmasının gerektiği ama o bilginin de kitap gibi okunamayacağı için daha fazla dijital etkileşim araçlarıyla anlatmak istediğimiz durumlarda teknolojiyi daha fazla kullanıyoruz.

Yapay zeka gene kullandığımız önemli bir teknoloji. ‘İşimizi elimizden alacak mı’ gibi tartışmalar yapılıyordu ilk başta; ama işimize müthiş bir şekilde yardımcı olacak. Mesela kurmak istediğimiz bir sahneyi yapay zeka çok daha başka bir noktaya çıkarabiliyor. Oradan istediğimiz noktaları alıp istemediklerimizi kendimiz tamamlayabiliriz. 

Bir taraftan da küresel iklim krizi meselesi var. Geri dönüşümün önemli her geçen gün artıyor. Biz de tasarım anlamında, bakış açısı olarak tamamen mekanların dönüşümü üzerinde çalışıyoruz. Kurguladığımız kamusal mekanlarda çok fazla gösterişli malzemeler yerine daha sürdürülebilir malzemeler kullanıyoruz. Örneğin Gazhane’de mobilya malzemesi olarak kullandığımız malzeme, marin kontraplak. Mümkün olduğunca basit malzemeler kullanmak, basit detaylar çözmek bizim iklim krizi meselesiyle ilişki kurduğumuz taraf olabilir. Cam, metal, ahşap… Çok az basit ama gerçek malzemeleri bir araya getiriyoruz. 

DBO: Bizim üzerine çalıştığımız müze ve sergi mekanlarında; bu yeni müzecilik tanımları da her sene değişiyor; biraz daha müzelerin deneyim mekanları haline gelmesiyle ilgili de bir kaygı var. Salt gidip bir eseri görmek değil de o eserin bağlamıyla ilgili bir fikir edindiğiniz, belki biraz hissettiğiniz, bir şey deneyimlediğiniz mekanlar olması önemseniyor. Bütün dünyada böyle artık bu. Aslında tam da bu deneyim mekanlarını yaratmaya çalıştığımız alanlarda teknoloji çok işimizi kolaylaştırıyor. Yine mekanla entegre, mekanla birlikte hareket eden, ziyaretçiyi biraz şaşırtan, belki biraz korkutan, biraz merak uyandıran mekanlar üretmek için bizim çokça faydalandığımız bir taraf oluyor. Türkiye’de biraz daha yavaş ilerliyor. Bakış açıları biraz yavaş değişiyor ama bir ışık var.

Emirgan Meydanı, Eskiz. @KadirUyanık

Akademik çalışmalarınız devam ediyor mu? Kendi döneminizle şu anki mimarlık eğitimine baktığınızda neler söylersiniz?

KU: Okullarda ders verme anlamında bıraktım ama akademik çalışmaları sürekli takip ediyoruz tabii. Sürekli bir şeyler okuyoruz. Nasıl okuyacağımızı biliyoruz; yüksek lisansın bize kattığı en önemli şeylerden biri bu oldu. 

DBO: Zaman zaman derslere çağrılıyoruz, jürilere davet ediliyoruz. Yarı zamanlı dersler verdik çokça. Ben Sakarya Üniversitesi’nde 3 dönem ders verdim. Kadir İTÜ’de, Kadir Has’ta, Kültür’de bir süre devam etti ama şu an buna bir ara verdik. Hem yoruyor, zaman alıyor hem de yaptığımız işe biraz daha fazla odaklanmamız gerekiyor... 

KU: Eğitim konusuna gelirsek, kesinlikle iç açıcı görünmüyor. Bize gelen çok fazla iş başvurusu oluyor. Çünkü çok fazla mimarlık fakültesi açıldı. Özellikle 2010’larda inşaat piyasasının hızlı gelişimi paralelinde, tamamen piyasaya adam yetiştirmek amacıyla, özel üniversitelerin hızlı artmasıyla da mimarlık bölümü de çoğaldı. Şimdi inşaat sektörünün ciddi bir şekilde yavaşlaması ve ekonomik krizle beraber kapanma riskliyle karşı karşıya olan bir sürü inşaat firması var. Bu hızlı eğitim modeli, hiçbir şekilde yeni bir şey üretmeyen fakültelere dönüştü. Ekol üniversitelerin dışında; onların da ne kadar iyi olduğu tartışılır ama en azından ekol olmasından gelen bir hafıza, bir yapı var; iyi bir eğitim verildiğini düşünmüyorum. Zaten mimarlığı biz de tam anlamıyla okulda öğrenmedik. Nasıl düşüneceğimizi, kendimize nasıl bir yol çizeceğimizi öğrendiğimiz bir yer üniversite. Mesela üniversitede autocad öğrenmek çok önemli değil, onu dışarıdan da bir sertifika programıyla öğrenebilirsin ama sanki autocad öğretilen bir yere indirgendi üniversite eğitimi. Üniversite eğitimi bu değil. 

DBO: Maalesef pandemi döneminin de eğitim sistemine ciddi etkileri oldu. Uzaktan eğitim döneminde birinci, ikinci sınıfı okuyan öğrenciler; ki birinci sınıf mimarlık eğitiminde çok önemlidir, temel bir düşünme pratiği öğrendiğiniz bir yıldır; bunların uzaktan yapılması çok zor. Bir de kolektif üretim gerektiren bir pratik mimarlık, öğrencilikten itibaren. Dolayısıyla o dönemin uzaktan yönetilmeye çalışılmış olmasının getirdiği bir handikap var son dönem mezunlarında. 

Umarım bundan sonra nitelik artar. Çünkü biz de zorlanmaya başladık. Yeni mezun insanlarla çalışmak istiyoruz, onları dahil etmek istiyoruz üretim sürecimize ama açıkçası zorluyor.

Bir de eğitimde etik değerlere daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bizim eğitim aldığımız dönemde ilk öğretilen şeydi; “Bir yerlerden mutlaka esinleneceksiniz ama kopyalamamalısınız.” Bize birinci sınıfın birinci günü öğretilen şeydir bu. Evet, öğrenciler mezun oluyor ama kesit çizmeyi bilmiyor bu da önemli bir sorun ama daha önemli konu, yeni mezun öğrencilerin etik kaygısıyla ilgili çok ciddi problemler var. Kesit çizmeyi öğretiriz biz ama etik kaygıyı iş hayatında öğretemeyiz, edindiremeyiz. Benim için eğitimle ilgili en büyük problem bu. 

İslam Medeniyetleri Müzesi

Son olarak genç meslektaşlarımıza ve mimarlık mesleğini seçmek isteyen arkadaşlarımıza neler söylemek istersiniz?

KU: Meslek seçimi hep iş bulabilme ihtimaliyle ilişkilendirilerek öneriliyor ya da önerilmiyor gençlere. Ben okula başladığım dönemde, 2000’li yıllardaki krizin de etkisiyle ‘kesinlikle seçme, iş bulamazsın’ deniliyordu. 2010’larda da ‘seç kesinlikle, acayip iş var’ diye öneriliyordu herkese. Bu kesinlikle bir kriter olmamalı. Böyle iş bulmak üzerine bir kafa yapısıyla hangi mesleğe girilirse girilsin, en çok ihtiyaç duyulan meslek bile olsa çok fazla başarılı olunabileceğini zannetmiyorum. Tasarım yapmanın bir şey üretmenin heyecanını taşıyan arkadaşların bu mesleği seçmesini tavsiye ediyorum. İş bulabilme ihtimali birinci seçenek olmamalı. Sen başarılıysan eğer zaten hangi meslekte olursan ol, yolunu çizersin. 

Zaten bizim şu an yaptığımız iş de klasik anlamda mimarlık tanımına uyan ya da okulda gösterilen bir şey değil. Temel tasarım eğitimi sizi birçok şeye yönlendirebiliyor...

DBO: Mimarlık eğitimi, öğrenciye bir düşünme yöntemi öğretiyor. Bir konuyu nasıl ele alacağını, nasıl araştıracağını ve bunu nasıl bir söyleme çevireceğini öğretiyor. Mimarlık bölümünden mezun olup bambaşka şeyler yapan insan sayısı da çok fazla. İlla ben çok iyi tasarımlar yapacağım, çok iyi projeler yapacağım, tasarımcı olacağım gibi bir kaygıyla kendilerini zora sokarak değil de gerçekten o süreci öğrenerek, o sürecin keyfine vararak ve onu hayatında nerelerde, nasıl kullanabileceği ile ilgili bir yol çizmesi en sağlıklısı. Biraz şu da oluyor çünkü; mezun olduktan sonra deneye yanıla, farklı ofislerde farklı ekiplerde işin farklı taraflarında yer alarak da o süreç şekillenebiliyor. Bence mimarlık demek biraz süreç ve o süreçteki keyif demek.


do[x]
Projelerden
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :