Dünya Tiyatro Günü'ne Özel

mimarizm.com / 30 Mart 2021
Dünya Tiyatro Günü’ne özel; Alper Derinboğaz (Salon) ve Aslıhan Demirtaş (KHORA) ile sahne tasarımı, Duru Tiyatro Kurucusu Emre Kınay ile de "Dijital Tiyatro" üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.

Uluslararası Tiyatrolar Birliği tarafından 1961 yılında kabul edilen Dünya Tiyatro Günü bu sene 27 Mart günü kutlandı. Bu gün özelinde farklı ölçeklerde yaptıkları projeler dışında 2019 senesinde sahnelenen "Bırak İçeri Gireyim" adlı tiyatro oyunu için sahne tasarımı yapan Salon kurucusu Alper Derinboğaz ve yine aynı sene MALDOROR'un sahne tasarımını üstlenen KHORA Office kurucusu Aslıhan Demirtaş ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Duru Tiyotro kurucusu sanatçı Emre Kınay'da hem pandemi süreci hem de yeni hayata geçen Dijital Tiyatro hakkında sorularımızı yanıtladı.

Alper Derinboğaz, Salon 

2019’da sahne tasarımını üstlendiğiniz “Bırak İçeri Gireyim” oyununa Oblique Land adında bir sahne tasarladınız. Detaylarından bahseder misiniz?

“Oblique Land” yani eğimli zemin, “Bırak İçeri Gireyim” adlı bir vampir hikâyesinin arka planı olarak tasarlandı. Bu klasik, bildiğimiz anlamda bir vampir hikayesi değil. Gerçek hayata biraz daha dokunan, duygusal boyutlarını daha farklı inceleyen, daha gerçekçi bir şekilde bu olgunun nasıl hayatımıza katılabileceği üzerine daha sert spekülasyonlar yapan türde bir oyun. Oyunun, daha önceden çeşitli sinemaya uyarlamaları da oldu.

Sahneyi metinle bir araya getirmek bizim açımızdan ilginçti. Söz konusu hikâye bir vampire ait olunca, vampirin çeşitli düşey zeminlerde, hızlı hareket edebilmesi gibi durumların tiyatro sahnesinde sahnelenmesi bazı fiziksel gereklilikleri kısıtladı. “Bu özel olgu, heyecanını kaybetmeden, niteliğini hissettirecek bir şekilde gerçek hayata nasıl bağlanır, orada nasıl bir temas yüzeyi oluşur?” onu düşünmeye çalıştık. Bu yüzden düşey elemanlar kullandık. Bir kulesi var yapının, eğik bir zemini var. Oyunun bir topoğrafyası gibi; yer yer zemin, yer yer bina cephesi oluyor. Yer yer içine girilebilen bir oda oluyor, özel bir alan, bir yatak odası oluyor, gibi birçok şeyin bir arada olduğu bir topoğrafya üretmeye çalıştık.     

Diğer farklı ölçeklerde yapmış olduğunuz projelere göre baktığımızda sınırları daha belirli bir mekânda çalışmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Projeyi tamamen şekillendiren bir şey. Özellikle Zorlu sahnesi için oldukça meşakkatli bir planlama yapıldı. Yapı modüler olarak tasarlandı, strüktür de buradan çıktı. Ve bu modüller, normalde yaptığımız tasarımlarda bir inşaat, bir strüktürel grid takip ediyorken burada, komiktir ama, asansör boyutlarını takip eden bir grid olarak üretildi. Bu yüzden ilginç bir kısıtlama getirdi. Aynı zamanda ağırlık konusu, temelsiz bir yapı olması, tüm bunlar bildiğimiz bütün hesaplama yöntemlerinden farklı bir yola itti. Bu da projeyi, daha maceralı ve özgün bir yere çekti.

Projelerde insan faktörünün önemini düşünürsek sahne tasarımında oyuncuların/seyircilerin mekânla ilişkisi bağlamında neler söylemek istersiniz?

Bu projede sevgili Murat Daltaban ile, hep profesyonel akrobatların çalışacağını hayâl ederek çalıştık. Çalışmanın bir noktasında anladık ki aslında bunlar eğitim alacak oyuncular. Bu, oyuna olağanüstü bir risk faktörü getirdi. Bir tabir vardır; “koltuğumuza mıhlandık” deriz. Oyun esnasında âdeta o tür anlara şahit olduk. Kulenin üzerine çıkma, bir yapının üzerinden bir başka yapıya atlama, yapının hareket etmesi… Normalde mimaride, biz yapıların içinden, etrafından akarız ziyaretçi olarak. Bu kendisi de dönüşen ve hareket eden yapıya, üzerindeki kullanıcının da reaksiyon vermesi, beklenmedik farklı senaryolar ortaya çıkardı. Bu yüzden, sürecin gerçekten aktörlerle bir arada planlaması ilginçti.

Tabii seyirciyi de bunun içine dahil etti. Sinemadaki, dünyanın en iyi, gergin çeşitli aksiyon sahnelerini düşündüğümüzde bile bu oyundaki kadar heyecan duyduğumu hatırlamıyorum ki oyunun içeriğini biliyorduk.

Birebir kontaktta olmak bugün çok daha farklı bir anlama geldi. Sinema, instagram, görsel dünya… Bunların hepsi tiyatro için dezavantaj olarak konuşuluyordu ama tam tersine çok daha önemli bir yere çektiklerini, gerçekten bu oyundaki performans sırasında hissettim.

Sanattan uzak kalınan bir dönemden geçiyoruz. Hem kişisel olarak hem de mimarlık pratiğinizi beslemesi açısından fikirlerinizi ve deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

Sanattan uzak kalınan bir dönem çünkü sanat her ne kadar dijital olarak da üretilebilse, birebir içinde deneyimleyebildiğiniz zaman özgün bir yere geliyor ve sizi gerçekten bir yerden bir yere taşıyabiliyor. Bu dönem, bizi biraz mesafelendirdi. Aynı zamanda belli dönemlerde ekibimizle bir araya gelebilmek, gelememek, bunlar da bizi mesafelendirdi.

Ama bir taraftan da fiziksel dünyaya çok daha fazla tepki vermemizi, çevremizi iyi deneyimlememizi ve daha içten algılayabilmemizi sağladı. Bu da çok farklı bir boyut getirdi. Budistler, dünyadaki bütün zevklerden kendini mahrum bırakarak aslında kendilerini nötral bir hissiyat seviyesine çekmeye çalışırlarmış. Bu dönemde de böyle bir şey yaşıyoruz. Bütün kalabalıktan arınıp, belki bir araya geldiğimizde daha iyi deneyimler sunacak bir duruma geçiyoruz diye de düşünebiliriz. Bu şekilde, en azından daha olumlu hissederek; gerçekliğin, fizikselliğin, dokunup koklayabildiğimiz şeylerin daha fazla farkında olabiliriz. Çünkü retinal bir mimarlıkta, hâlâ stabil modern mimarlığın çeşitli versiyonları içinde yaşıyoruz. Marcel Duchamp’ın sanatta yaptığı devrim mimarlıkta henüz gerçekleşmiş değil. O yüzden, bunun ötesine geçebilecek bir dönemin de başlangıcı olacağına inanıyorum.

İşveren: Zorlu Performans Sanatları Merkezi
Mimari Tasarım: Alper Derinboğaz
Tasarım ve Üretim: Egemen Onur Kaya, Cem Üstün, Ece Avcı, Bahadır Kantarcı
Strüktür Mühendisliği: Balkar Mühendislik, Alfa Çelik 
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Yönetmen: Murat Daltaban
İşbirlikçileri: DOT Tiyatro, Zorlu PSM

Aslıhan Demirtaş, KHORA Office

2019 senesinde sahne tasarımını üstlendiğiniz MALDOROR oyununun tasarım detaylarından bahseder misiniz?

Maldoror, Fulya Peker’in Lautreamont’dan uyarladığı, yönettiği ve tek kişi oynadığı bir eserdi. Oyunun sahnelendiği yer, Tophane’de Hacı Mimi Külhan’ının kalıntılarının üzerine inşa edilmiş, sahne ve seyirci zemininin bir cam platform olduğu bir mekandı.

450 ayrı parçaya bölünmüş toplam 3 km uzunlukta siyah lastik ip, 900 düğüm, toplam 900 çentiği olan 2 ahşap çıta ve 4 adet cam vantuzdan ibaret. Lastiklerin bir arada yarattığı muazzam gerilimi cam vantuzlar ile sabitledik. Yan yana, paralel, eşit ve sık aralıklarla dizilmiş lastik segmentler sahne mekanının arka duvarının tavanla birleştiği yerden seyircinin ayaklarının dibine uzanan ve tüm mekanını kaplayan eğik, geçirgen ve elastik bir mekan.

Oyundan fotoğraflar: Aslıhan Demirtaş

Performansçı bu eğik mekanın içerisinde yok olabiliyor, mekanı yarabiliyor, mekanı aşağı yukarı ve yatayda esnetebiliyor, nefesini gelgit hareketleriyle mekansallaştırabiliyor, tüm mekan nefes alıyormuşçasına bedeninin hareketini büyütebiliyor. Geçirgenliği bir tül gibi kullanabiliyor ve tek bir ipi eline alıp objeleştirebiliyor. Her hareket ve dolayısıyla söz, mekanı dönüştürüyor, mekana dönüşüyor. Düzlemin, içinde hareket etmeyi denemedikçe çok anlaşılmayan bir gerginliği var.

Bugün bakınca mekansal bir kas tasarlamışız diyebilirim; hareket eden, kasılan ve gevşeyen, sahne boyunca gerilmiş. Kapkaranlık bir derinlik, tek ama çokluklu bir eğik yüzey, hareketli beden, Tolga Tüzün’ün sesleri ve Alev Topal’ın ışıkları, gölgeleri, fiziksel öğelerle birlikte mekanı oluşturdu.

Diğer farklı ölçeklerde yapmış olduğunuz projelere göre baktığımızda, sınırları daha belirli bir mekanda çalışmanın avantaj ve dezavantajları nelerdir?

Sınırları belirli olan, zaman. Geçici bir iş tasarlıyoruz. Her seferinde birkaç saatliğine tecrübe edilecek, kullanılacak mekan tasarlamak özgürleştirici bir süreç. Kalıcılığın dayattığı ağırlık, dayanıklılığın direttiği malzemelerden öte üretim yapabiliyorum. Algı ve dikkat, gündelik hayatta yakalanamayacak denli odaklı ve yoğun. Her kararınız, hem performansı hem de onun algısını katmanlayarak arttırabiliyor. Mekanın etki sınırlarını genişletebiliyorsunuz tersine, Maldoror’da olduğu gibi 40 metrekarelik bir yerde derin bir okyanus hissini yakalayabiliyorsunuz. 

Projelerde insan faktörünün önemini düşünürsek sahne tasarımında oyuncuların/seyircilerin mekânla ilişkisi bağlamında neler söylemek istersiniz?

Performans, içinde var olabileceğiniz bir tahayyül. Bence her bir oyun birer ütopya, kısa soluklu, yine de fiziksel ve tecrübe edilebilen. Hem oyuncunun hem de seyircinin, hem hayalinde hem fiziksel olarak yaşayabileceği nadir mekanlar. Mekanla kullanıcıların, ziyaretçilerin ve yaşayanların nasıl ilişki kuracağını her zaman düşünürüm.

Mimarlığı “Mekanlar nasıl tecrübe ediliyor, neyi beceriyor?” gibi sorularla tasarlarım, mimarlık benim için performatif. Nesne değil, süreç. Sahne tasarımı bu açıdan çok farklı değil gibi gözükse de, tahayyül mekanlarını kağıt üzerinde değil fiziksel olarak inşa edebileceğiniz bir mecra. Bu anlamda mekan/insan ilişkisinin çok keskinleştiği, duyulara çok rahat hitap edebileceğiniz bir ortam. 

Sanattan uzak kalınan bir dönemden geçiyoruz. Hem kişisel olarak hem de mimarlık pratiğinizi beslemesi açısından fikirlerinizi ve deneyimlerinizi paylaşır mısınız?

Bu döneme dair henüz konuşmak erken. İki söz söyleyecek olsam, ben yeni beceriler öğrendim. Çalışmalarımı geçen sene başında yavaşlattım ama üretimlerime ara vermedim. Görsel sanatlara dair değil tiyatro ve performans sanatları ve sanatçıları özelinde konuşacak olursak pandemi fazlasıyla etkiledi. Bir arada olabilme ritüelimiz ve hayal kurabildiğimiz mekanlar tiyatrolar. Umarım yakında baharda, açık havada mekanlar tasarlayabilir, performanslar izleyebiliriz. 

Uyarlayan, Yöneten, Oynayan: Fulya Peker (Katharsis Performance Project)
Sahne Tasarım: Aslıhan Demirtaş (KHORA Office)
Işık Tasarım: Alev Topal
Ses Tasarım: Tolga Tüzün
Grafik Tasarım: Ali Cindoruk (KHORA Office)
Proje Asistanı: Derin Mavi Üstün
Prodüksiyon Asistanı: Gözde Çelebi (KHORA Office)

Emre Kınay, Sanatçı, Duru Tiyatro Kurucusu

Pandemi döneminde izleyiciyle bir araya geldiğiniz mekanlardan, sahnelerden uzak kaldınız, bu dönemi nasıl geçirdiniz/geçiriyorsunuz? 

Çok ağır ve zor bir süreçti. 13 Mart 2020’den beri kapalıyız, dolayısıyla da herhangi bir gelir kaynağımız yok. Sadece Duru Tiyatro değil tüm tiyatrolar çok zor durumdalar. Hepimiz perde kapatmak üzereyiz. Umarım bu süreci daha fazla zorlanmadan atlatırız.

Her mesleki pratikte olduğu gibi tiyatroda da hep birlikte yeni bir çağa seyirci oluyoruz. Bu kapsamda da Dünya Tiyatro Günü’nde “Dijital Tiyatro”yu hayata geçirdiniz. İlk gösterimini yaptığınız Yüzleşme’nin konusundan ve dijital olarak sahnelenecek olması ile ilgili duygularınızdan bahseder misiniz?

Yüzleşme, benim çocuk istismarı konusunda bir haber gördükten sonrasına denk gelen bir süreçte, bu oyunu bulmuş olmamız sonucunda gerçekleştirdiğimiz bir proje. İstanbul Tiyatro Festivali’nin başlangıç oyunu olarak da oynamıştık. Şimdi de dijitalde seyirciyle buluşturabilecek olmamız bizi çok mutlu ediyor. Ama yine de hedefimiz canlı seyirciyle, dijital seyircinin aynı anda izleyebileceği, canlı performans. Süreçte bunu gerçekleştireceğiz diye tahmin ediyorum.

Yüzleşme’yi, 27 Mart günü sahneledik. Dijital Tiyatro, olumlu ve güzel bir tecrübeydi bizim için. Yeni çağa seyirci oluyoruz ama bundan sonra galiba buna alışmamız gerek. Açılsa bile yarım kapasiteyle çalıştırılmak istenen tiyatrolar, tam kapasiteyi kullanana kadar dijital olarak sahnelenmek zorunda olacaklar.

Eklemek istedikleriniz varsa dinlemekten memnun oluruz.

Bilindiği gibi özellikle Avrupa ülkelerinde bilim sanat ve sosyal hayat paralel ilerler. Mesele kültür sanat binalarını yapmak değil o binaların içini her anlamda doldurmaktır. Türk entellektüelleri kültür ile olan iletişimlerini daha da arttırmalıdır. Şu an bu ilişki tam beklediğimiz düzeyde değil daha popüler tercihli bir kültür “tüketimi”miz var. İçerik de takip ettiğimizde, hem bizim sunduklarımız hem seyircinin o sanat eserinden beklentileri karşılanmış olacaktır.

Tiyatro oyunları, konser ve performansların sahneleneceği Dijital Tiyatro, www.dijitaltiyatro.com adresinden ve Instagram hesabından takip edilebilir.


İlişkili Haberler
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :