AURA İstanbul, yaz boyu üzerinde çalıştığı “Marmara Bölgesini Haritalamak: Bir Ön Biyopsi” atölye projesinin çıktılarını MARUF21’de sundu. Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nde de sergisi gerçekleştirilen projeyi, yapi.com.tr Yazı İşleri Müdürü Uğur Doğan, yürütücüleriyle konuştu.
Marmara Denizi ve çevresine ilişkin var olan mekansal yapıyı ve ilişkileri araştırmak, bu mekansal yapıyı disiplinler arası ve ötesi tartışmaya açmak, bölgede meydana gelen veya gelebilecek problemlere ilişkin tespitler yapmak amacıyla örnekler incelemesini kapsayan “Marmara Bölgesini Haritalamak: Bir Ön Biyopsi” atölye projesi, 1-3 Ekim tarihlerinde düzenlenen Marmara Uluslararası Kent Forumu MARUF21’de metropol çeperleri konusunda uluslararası örneklerin de yer aldığı bir panelde tartışıldı. Projenin 27 Ekim’de başlayan sergisi ise 7 Kasım tarihine kadar TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde ziyaret edilebilecek.
yapi.com.tr Yazı İşleri Müdürü Uğur Doğan, AURA İstanbul’un yaz boyu üzerinde çalıştığı atölye projesini; AURA İstanbul Kurucu Üyesi Y. Mimar Sinan İzgi, AURA İstanbul Direktörü ve projenin koordinatörü Şehir Plancısı Seda Altan ve projenin atölye yürütücülerinden Şehir Plancısı Eda Yücesoy ve Mimar Sinan Logie ile konuştu.
Öncelikle AURA İstanbul hakkında kısaca bilgi alabilir miyiz?
Sinan İzgi: İstanbul Mimarlık ve Şehircilik Araştırmaları Akademisi AURA İstanbul, kar amacı gütmeyen bir organizasyon yapısı altında, mimarlık ve şehircilik alanında çok disiplinli araştırmaların yapılacağı bir tartışma ve eğitim platformu olarak 2017’de doğdu. Konuyla ilgili farklı alanların lisans mezunları için düzenlenen bir yarıyıllık sertifika programının yanı sıra, herkese açık seminer ve konferanslar aracılığıyla bu tartışmaların yaygınlaşmasına çalışmaya devam ediyor.
Program katılımcıları, dönem boyunca katıldıkları seminer ve konferansların yanı sıra, araştırmaya ilgi duydukları bir alanda, ‘Araştırma Tabanlı Tasarım Projesi’ olarak adlandırdığımız bir çalışma yapıyorlar. Bu çalışmaların konuları, ağırlıklı olarak, mimari ve kentsel ölçekte İstanbul’a ilişkin somut sorunlara odaklandığı gibi, kavramsal ve teorik yaklaşım denemeleri de olabiliyor.
Amacımız, kentsel kamusal konularda farklı yaklaşımlarla ele alınmış, tartışılmış, akademik değeri olan çalışmalarla bir İstanbul veri tabanı oluşturmak ve paylaşmak. Hiyerarşik ilişkilerin olmadığı, tasarım süreçlerinde katılımcılığı, disiplinlerarası diyalogu hedefleyen bir anlayışla, demokratik ve özgür bir ortam sunduğumuza inanıyoruz.
“Marmara Bölgesini Haritalamak: Bir Ön Biyopsi” atölye projesi nasıl ortaya çıktı?
Sinan İzgi: Marmara Belediyeler Birliği tarafından organize edilen Marmara Urban Forum 2021 etkinliğinin düzenleme komitesi, birlikte bir üretim yapabilmek adına AURA İstanbul ile bağlantı kurdu. Hem sempozyumun konusu hem de organizasyonun niteliği, AURA İstanbul’un misyon ve hedefleriyle fazlasıyla örtüşüyordu. Görüşmelerimiz sonucunda, öncelikle bir atölye çalışması yapılıp, çıkacak ürünün de sempozyum kapsamında sunulmasına karar verildi.
Başlangıçta öne çıkan konu başlığı, İstanbul’un çeperleri oldu. Görüşmelerimizde, aslında İstanbul’un ve çevresindeki kentlerin çeperlerinin birbirleri içerisine fazlasıyla girdiklerini gördük. Dolayısıyla, salt İstanbul’a değil, Marmara Denizi çevresindeki tüm bölgeye odaklanmamız gerektiği ortaya çıktı. İstanbul’un çeperlerinin de aslında daha üst ölçekten bakılarak incelenebileceğine karar verdik.
Projenin amacı, hedefi neydi?
Sinan İzgi: Projenin amacı öncelikle bir haritalama çalışması yapmak. Marmara Bölgesi ile ilgili çeşitli ölçeklerde veri setleri oluşturmanın gerekli olduğunu düşünüyoruz.
Başlangıçta bir haftalık bir sürede gerçekleştirilmesini düşündüğümüz atölye çalışması, sonrasında, çeşitli seminerler ve saha gezileriyle birlikte üç haftalık bir sürece dönüştü. Çalışmalarda, çeşitli uydu verileri gibi üst ölçek haritalama araçları kullanıldı, Bununla birlikte, belirlenen alanlarda da incelemeler ve yürüyüşler yapılarak insan ölçeğinden de saptamalar yapılmaya çalışıldı.
Sonuç çıktıları, 3 Ekim 2021’de MARUF21 sempozyumunda “Metropollerin Değişen Çeperi” oturumda tartışmaya açıldı. Aynı zamanda AURA İstanbul olarak, bir sergi ile çıktıların daha çok kişiye ulaştırılabilmesini amaçladık.
Bununla birlikte, AURA İstanbul olarak bu atölyeyi, değişik biyopsi noktalarını içerecek şekilde, her yıl yeniden düzenlemeyi hedefliyoruz. Zamanla, tüm bölgeyle ilgili kapsamlı bir veri tabanının oluşması en büyük hedefimiz.
Kaç kişilik bir araştırma ekibi yer aldı? Araştırma ekibi nasıl belirlendi? Ekipte kimler yer aldı?
Seda Altan: Marmara Belediyeler Birliği, MARUF19’daki modüllere ek olarak, gençlerin de yer alacağı bir alan açabilmek ve forum sürecini üretime yönelik aktivitelerle desteklemek üzere #MARUFontheGo kapsamında bize başvurmuştu. Bizler de bu bilgilerden yola çıkarak, 23 Ağustos-10 Eylül tarihlerini kapsayan üç hafta boyunca AURA İstanbul’un Beşiktaş’taki stüdyosunda fiziksel bir atölye düzenlemeyi planladık.
Araştırmacıları belirlemek için AURA İstanbul’un son üç dönemdir online olarak gerçekleşen Sertifika Programı’nın mezunlarına bir çağrıda bulunduk. Dolayısıyla fiziksel stüdyo ortamımızı deneyimleme şansı bulamayan mezunlarımız gönüllü olarak bu sürece dahil oldu. Farklı disiplinlerin bölgeyi birlikte ele almasını önemli bulduğumuz için, 14 kişilik araştırma ekibimizde, mimar, peyzaj mimarı ve şehir plancısı olan yetenekli meslektaşlarımız yer aldı. Araştırma ekibimize ise atölye boyunca Eda Yücesoy, Tansel Korkmaz ve Sinan Logie yürütücü olarak eşlik etti.
Araştırmalarda İstanbul ele alınmadı, 5 farklı biyopsi alanı belirlendi ve sahada da araştırmalar yapıldı. Bu 5 alanı nasıl belirlediniz? Sahada ne gibi çalışmalar yapıldı?
Eda Yücesoy: Marmara Denizi çevresindeki yapılaşmayı ve kullanımı betimleyebilecek, farklı politika ve süreçlere maruz kalmış/kalan, çeşitli aktörlerce şekillenen farklı bölgeler seçmeye çalıştık. Fiziksel coğrafya olarak benzer özellikler taşıdığını varsaysak bile tarihsel süreçte insan yerleşimleri ve kullanımları açısından farklılaşma gözlemliyoruz. Bu çerçevede, biyopsi noktaları olarak seçilen alanlarda, araştırmacılarımız saha gözlemleri ve incelemeler gerçekleştirdi.
Sinan Logie: İstanbul çok sayıda akademik araṣtırmalara konu olduğundan, çalışmalarımızı Marmara Denizi’nin çeperlerindeki öbür alanlara odaklamayı tercih ettik. Alanları seçerken kentleṣmenin, sanayinin ve tarımın su havzaları ile çakıştığı noktalara yöneldik.
Proje kapsamında özetle neler yapıldı?
Eda Yücesoy: Proje, Marmara Denizi ve çevresine ilişkin var olan mekansal yapıyı ve ilişkileri araştırmak, bu mekansal yapıyı disiplinler arası ve ötesi tartışmaya açmak, bölgede meydana gelen / gelebilecek problemlere ilişkin tespitler yapmak amacıyla örnekler incelemesini kapsıyor.
Sinan Logie: AB Komisyonu’nun “Corine” veri tabanı sayesinde, bu alanlardaki son 30 yıllık dönüşümleri görselleştirdik. Sonrasında araştırmacılar bu alanlara gidip yürüyerek daha derinlemesine tespitler ve belgeleme çalışmalarını gerçekleştirdi.
Projenin çıktıları ile ilgili özet bilgi verebilir misiniz?
Sinan Logie: Beklediğimiz gibi, durum pek iç açıcı değil. Genel olarak su havzaları iyi korunmuyor, özellikle sanayinin yoğun olduğu bölgelerde. Bu ülke çapındaki planlama stratejilerinin tekrardan düşünülmesinin gerektiğine işaret ediyor. Ayrıca ıslah edilen dereler ve nehirlerin suyunun toprak ile ilişkisinin her yerde zayıfladığını gözlemledik.
Eda Yücesoy: Proje, Marmara Denizi ve çevresine ilişkin saptamaların ve belgelemenin yapılabilmesi için bir tür tohum projesi olarak değerlendirilmeli. Projenin çıktısı olarak biyopsi alanları, çeşitli uzman ve araştırmacıların değerlendirmesine sunulacaktır. Aynı zamanda, Marmara Denizi ve çevresine ilişkin sorunlara farkındalık konusunda bir etkileşim yaratmasını da bekliyoruz.
Deniz havzası, su kaynakları, yüzey suları da araştırma kapsamındaydı. İnsan faaliyetlerinin, sanayinin suya, Marmara Denizi’ne etkileri ile ilgili ne gibi sonuçlar ortaya çıktı?
Sinan Logie: Belirttiğimiz gibi, dere ve nehirlerin durumu iyi değil, buna ek olarak da çoğu alanda deniz kıyılarına eriṣim ve dolgu alanlarında ekosistemin ne kadar baskı altında olduğunu fark ettik.
Yine fay hatları da araştırma kapsamında incelendi, fay hatlarının bölgede yerleşim, şehirleşme, sanayileşme konusunda etkileri ile ilgili neler gözlendi?
Sinan Logie: Bu durumları haritaladık ama bu aşamada henüz bu ilişkileri derinlemesine incelemedik. Bu araştırmaya önümüzdeki yıllarda devam ederek, bu verileri de daha okunur hale getirmeyi hedefliyoruz.
Ulaşım da projede yer tutuyor. Marmara’da yeni yollar, köprüler, limanlar, havalimanları sürekli tartışılıyor. Bu ulaşım projelerinin şehir gelişimine, yapılaşmaya etkileri ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Sinan Logie: Marmara Bölgesi artık İstanbul’un “hinterland”ı görevini üstleniyor. Megapol bu alanın kaynaklarını sömürüyor ve sermaye sürekli bu mıntıkaya yığılıyor. Yani Marmara Bölgesi yavaş yavaş kesintisiz bir kentsel bölgeye dönüşüyor.
Çıktılar MARUF21’de sunuldu. Yerel yönetimlerden, kamu kurumlarından nasıl bir ilgi gördü? Ne gibi geri dönüşler alındı?
Eda Yücesoy: Proje MARUF21’de metropol çeperleri konusunda uluslararası örneklerin de yer aldığı bir panelde tartışıldı. Marmara denizi ve çevresindeki problemlerin münferit sorunlar olarak görülmeyip, karşılaştırmalı örneklerle beraber tartışılması önemli. Kamu kurumlarından başlangıç seviyesinde sayılabilecek bir ilgi olması projenin bir tohum projesi olarak hedefine ulaştığını gösteriyor. Projenin ana ortaklarından olan Marmara Belediyeler Birliği projeyi en başından sonuna destekledi.
Sinan Logie: Bazı yetkililere araştırmayı sunma fırsatımız oldu. “Bir değişime yön verebilecek miyiz?” sorusuna cevap vermek için henüz erken.
Proje TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde sergilendi. Sergide neler yapıldı?
Sinan Logie: Sergide araṣtırmanın farklı mecralarda topladığı ve ürettiği bilgiler yer alıyor. Bizce çevre konularına hassas olan herkese hitap eden bir sergi oldu.
Seda Altan: Üretilen bu verilerin kolay okunmasını sağlamanın yanı sıra, araştırmayı en iyi ifade edecek sergi tasarımını oluşturmak üzere kreatif danışmanımız Cem Günübek ile uzun bir çalışma sürecimiz oldu. Sergi içerisinde eskizlerden yaratıcı haritalama tekniklerine, kolajlardan video ve ses yerleştirmelerine kadar pek çok farklı sunum tekniği yer alıyor. Araştırmacılarımızın büyük emeği sayesinde, bireysel deneyimlerin mesleğin bilgisi ile nasıl bir araya geldiğini görmek heyecan verici oldu. Tüm bunlara ek olarak, Marmara Bölgesi’ne ait kentsel problemler düşünüldüğünde, izleyenlerin, “görünmeyeni görünür kılmak” üzerine bir sergi ile karşılaşacağına inanıyorum. 27 Ekim’de başlayan sergimiz, 7 Kasım tarihine kadar TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesi’nde ziyaret edilebilecek.
Serginin kapanış etkinliği olarak, 6 Kasım Cumartesi günü saat 16.00’da araştırmacılarımız eşliğinde bir sergi turu ve atölye yürütücülerimiz ile herkese açık bir söyleşi gerçekleştireceğiz. Pandemi nedeniyle sınırlı kontenjanımız olduğu için katılmak isteyenlerin eventbrite üzerinden kayıt olmalarını rica ediyoruz.
Eklemek istedikleriniz…
Seda Altan: Son olarak, davetleri için Marmara Belediyeler Birliği’ne ve ekolojik sürdürülebilirlik vizyonu bağlamında araştırma atölyemizin destekçisi olan TROX Türkiye’ye çok teşekkür ederiz.