'Yapılarının Kalfası', Tutkulu Mimar Behruz Çinici YTÜ'de Anıldı
Gizem KIYGI
/ 08 Nisan 2013
"40 yıl sonra bile aynı heyecanla…"
Tekeli'den sonra söz alan Behruz Çinici'nin gelini Şebnem Yalınay Çinici, ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nin öykünü ve öğrencilerin hayatındaki yerini kendi deneyimi üzerinden dinleyicilerle paylaştı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi öyküsünün 2003 yılında kitaplaştırıldığını aktaran Şebnem Yalınay Çinici, bu yapının orada okuyan öğrenciler için ayrı bir anlamı olduğunu vurguladı. Kendi deneyimini dinleyicilerle paylaşan Çinici, "Benim üniversite seçimimde mekan önemliydi. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'ni görünce oraya vuruldum. Benim okulum burası olmalı dedim. O yapı orada okuyan öğrencilerin içindeki coşkuyu harekete geçiriyor" şeklinde konuştu.
Yapının 'New Brutalism' tutumunun öncülerinden birisi olduğunu vurgulayan Çinici, yapı teknolojisinin betonu gösterecek şekilde kurgulandığını ve bunun için Almanya'dan ustalar getirildiğini aktardı. ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nde bir ekosistem oluşturulmasının, projenin önemli bir ayağı olduğunu söyleyen Çinici, yapının bu sayede Ağa Han Ödülü aldığını da sözlerine ekledi.
ODTÜ Mimarlık Fakültesi'nin Behruz Çinici için ayrı bir anlamı olduğunu ifade eden Şebnem Yalınay Çinici, Behruz Çinici'nin yapı tamamlandıktan 40 yıl sonra bile aynı heyecanla orayı ziyaret ettiğini ekledi.
"Behruz Çinici'nin her yapısının bir masalı vardır"
Çinici'nin yaşamının son dönemlerinde kendisiyle birlikte çalışmış olan Melis Kanadıkırık ise, YTÜ'deki toplantıda anılarını dinleyicilerle paylaştı. Çinici'nin, çalışma arkadaşlarını bir dakika bile yalnız bırakmadığını belirten Kanadıkırık, "Sağlık sorunlarına rağmen hep bizimleydi. Ofis onun mabediydi. Her yapısını dünyada sanki ilk defa tasarlanıyormuş gibi tasarlardı. Behruz Çinici'nin her yapısının bir masalı vardır. Yapılarıyla ilgili her ayrıntıyı yazardı, seyir defterleri vardı. Unvan kullanmayı sevmezdi, ‘ben yapılarımın kalfasıyım' derdi" diye konuştu.
"Modern nedir ki, postmodern ne olsun"
Panel'in son konuşmacısı Nevzat Sayın da, Behruz Çinici'yle olan dostluklarını anlattı; Çinici'nin mimarlık pratiğini yorumladı. Çinici'yi, son derece yapmaya odaklı bir mimar olarak betimleyen Sayın, mimari pratikte zanaatkârlığın önemini vurguladı. Güncel mimari pratiğin, eskiz ve istişare üzerine olduğunu söyleyen Sayın, Behruz Çinici'nin yalnızca düşüncelerini çizen değil, aynı zamanda onları inşa eden bir mimar olduğuna dikkat çekerek; "İstediği gibi olmayan kısımları yıktırmaktan çekinmezdi. Çünkü onun istediği şeyleri çizmek mümkün değildi, ancak yapılırdı" dedi. Behruz Çinici'nin düşüncelerini ne olursa olsun söylemekten çekinmediğini belirten Sayın, "Bir röportajında ‘modern nedir ki, postmodern ne olsun' demişti. Bunu belki de Behruz'dan başka kimse bu kadar açık bir şekilde söylemeye cesaret edemezdi" şeklinde konuştu.
Behruz Çinici'nin, öğrenilen şeylerin içerisine sokulamayacağını ifade eden Sayın, Çinici'nin mimarlığının sonradan öğrenilen değil, varoluştan gelen bir bilgi ve sezgiyle anılabileceğini ifade etti ve "En büyük eseri kendisiydi. Behruz ancak kendisiyle anlaşılır" diyerek sözlerini tamamladı.
İlişkili Haberler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Bu İçeriğe Yorum Yazın