VitrA ve Türk Serbest Mimarlar Derneği tarafından, çağdaş mimarlıkta bellek oluşturulmasına katkıda bulunmak amacıyla geliştirilen VitrA Çağdaş Mimarlık Dizisi'nin (VÇMD) ilk etabı olan "Ticari Yapılar"; dün akşam (7 Mart 2012) FMV Işık Okulları Nişantaşı Kampüsü Muvaffak Benderli Salonu'nda gerçekleşen "YERSİZLER / Aktörleri, kullanıcıları ve eleştirmenleri ile bir AVM tartışması" paneli ile tartışmaya açıldı.
Moderatörlüğünü mimar Nil Aynalı'nın üstlendiği "YERSİZLER" paneline; Hakkı Yırtıcı, Tansel Korkmaz, Kazım Çizmeci, Sinan Kafadar ve Korhan Gümüş konuşmacı olarak katıldı. Panelde, AVM'lerin kendini fiziksel sınırlar içine kapatıp sokaktaki yaşamdan izole, güvenlikli ve her açıdan kontrollü bir dünya kurmaya çalışan ve kendi içinde cazip hale gelmek için sürekli bir yenilik üretme ihtiyacı duyan mekanlar olarak tasarlanmaları konusu tartışma gündemini oluşturdu.
Açılış konuşmasında VÇMD'nin kitap, sergi ve panel ayakları ile neyi amaçlandığını hatırlatan moderatör Nil Aynalı; "Mimarlık kitapları genelde editoryal bir seçkiye dayanır. 'Mutluluk Fabrikaları' kitabının asıl hedefi ise Türkiye'deki ticari yapıları tüm çeşitliliği ile ortaya koymaktı. Dizinin sergi ayağında da ticari yapılar, ticari yapılar olmadan anlatılmaya çalışıldı. Eleştirellik dozunun en yüksek olduğu nokta ise dizinin üçüncü ayağını oluşturan paneller. Bu panelde de AVM tartışmasını iki farklı düzlemde masaya yatıracağız: Yatayda mal sahibi, işveren, yatırımcı, mimar, kullanıcı; düşeyde akademisyen gözünden..." dedi.
Nil Aynalı, panele adını veren Yersizler'i; Sermayenin 'Yer'sizliği; Tipolojinin 'Yer'den Bağımsızlığı ve 'Yer'leşememe (non-place) kavramları ile ilişkilendirdi. Sürekli yenilenmek durumunda olan AVM'leri hafızaya sahip olmayan, dolayısıyla 'yersizlik'e işaret eden yapılar olarak niteleyen Aynalı, 2000'i yıllardan sonra Türkiye'de dramatik bir artış gösteren bu tipolojiyi gelecekte nelerin beklediğini kestirmenin güçlüğüne de dikkat çekti. Nil Aynalı daha sonra konuşmacılara, uzmanlık alanları doğrultusunda sorular yönelterek AVM olgusunu irdelemelerine yardımcı oldu.
AVM'lerin yükselişi, fetiş nesnesi ve güvenlik duygusu
AVM'lerin ekonomik sistem ile ilişkisini ve bu yapılara neden ihtiyaç duyulduğunu irdeleyen Hakkı Yırtıcı; "Bir şey hem bu kadar konuşulup hem bu kadar yapılıyorsa bir sorun var demektir" tespitinde bulunarak, toplum tarafından 'gelişmişlik' göstergesi olarak algılanan AVM'lerin 'fetiş nesneleri' olduğunu vurguladı.
Artık dünyamızı büyük bir fabrika, büyük bir AVM olarak görmenin mümkün olduğuna değinen Yırtıcı, "AVM'ler de fabrikalara benzer; girişte kontrol edilirsiniz, üretim bandı yerine tüketim bandı vardır." dedi. AVM'ye gitmenin kendisine İstiklal Caddesi'nde bulunmak kadar heyecan verici gelmediğini belirten Yırtıcı, sözlerini şöyle sürdürdü: "AVM'ler ve kapalı yerleşimler ile güvenlik vurgusu yapılıyor ama uluslararası istatistiklere göre İstanbul güvenli bir şehir. Bu durumun manipüle edildiğine inanıyorum. Kentten korkmamalıyız, kent öğretir."
"AVM'ler toplumsal barışı tehdit ediyor"
Modernite deneyimi ile birlikte tüketim işçileri haline gelen insanların kenti nasıl deneyimlediğini ele alan Tansel Korkmaz da, 19. yüzyılda inşa edilmeye başlanan pasajlar ve onların ayrılmaz parçası vitrinlerin, insanların malla olan ilişkisini değiştirtirdiğine dikkat çekti ve sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mallar ihtiyacımızı karşılamak yerine, hayatımızdaki boşluğu doldurmaya çalıştığımız arzu nesnelerine dönüştü. Küresel kentin yarattığı 'boş zaman endüstrisi'nin temel bileşenleri AVM'ler, müzeler ve tema parkları. Küresel kentin diğer bir semptomu ise mekansal ve toplumsal kutuplaşma. Kapalı siteler, ofis blokları ve AVM'ler de bu kutuplaşmanın birincil mekanları. Bu bağlamda AVM'ler sokaktan izole, güvenlikli, kontrollü bir dünya kurmaya çalışan ve sürekli yenilenme ihtiyacı duyan mekanlar olarak karşımıza çıkıyor. Bu da toplumsal barışı tehdit eden bir şey çünkü kamusal mekan buharlaşmaya başlıyor."
Konuşmasının devamında Nişantaşı City's ve Taksim Demirören AVM örneklerine de değinen Tansel Korkmaz, bu semtlerin sokak yaşamı bakımından çok canlı yerler olduğunu, burada yer alan AVM'lerin esas probleminin ise, varoluş nedenleri itibariyle dışa kapalı olmalarını gösterdi.
"AVM yatırımlarını pamuklara sarmalıyız"
Korkmaz'ın ardından söz alan City's Genel Müdürü Kazım Çizmeci ise, bir AVM yatırımcısı olarak kente ve kentsel yaşama nasıl baktığını yine City's örneği üzerinden dinleyicilerle paylaştı. Nişantaşı'nı City's öncesi ve sonrası şeklinde ele almamız gerektiğine dikkat çeken Çizmeci, semtte yer alan yapıların ticari kullanım için son derece elverişsiz olduğunu, City's ile birlikte markalara kendilerini daha iyi sunma fırsatı sağlandığını vurguladı.
City's'in dünyadaki diğer AVM yapıları arasında nadir bir örnek olduğunu hatırlatan Kazım Çizmeci, arsa sınırlaması nedeniyle diklemesine bir yapı inşa ettiklerini ekledi. City's AVM'yi baştan itibaren Nişantaşı'nı tamamlayan bir yapı olarak gördüklerini ve bu sayede semti daha tercih edilir hale getirdiklerini belirten Çizmeci, AVM'lerin günümüzün yükselen değeri olarak ülke istihdamına ciddi katkıda bulunduğunun altını çizdi: "AVM'ler obur ve masraflı işletmeler olsa da ekonomiye getirdiği katkılar nedeniyle pamuklara sarılması gereken yatırımlardır."
"Mimar, moderatörlük rolünü üstlenmek durumunda"
City's AVM'nin mimarı Sinan Kafadar da proje sürecinde neler yaşandığını; yatırımcının talebi ve tasarımdaki zorluklar üzerinden aktardı. Mimarlar olarak projede bir yandan moderatörlük görevi de üstlendiklerini ifade eden Kafadar, "City's'i bir AVM yapıyoruz diyerek değil, Nişantaşı'na bir bina yapıyoruz diyerek yaptık" dedi.
Şişli Terakki Vakfı'ndan 33 yıllığına kiralanan arazinin ileride başka fonksiyonlara dönüştürülebileceğini dikkate alarak, farklı fonksiyonlara uygun bir modülasyon tasarladıklarını söyleyen Kafadar, düşey alanı kullanan City's'in mimari olarak çözülmesi zor bir yapı olduğuna dikkat çekerek, -42 metre ile en derin kazıya sahip olduğunu not düştü.
"Mimarlığın deneyselliğini ön plana almalıyız"
Panelin son konuşmacısı Korhan Gümüş, diğer bir kent içi AVM örneği olan Demirören AVM üzerinden kamusal alan ile kurulan sorunlu ilişkiyi tartışmaya açtı. Türkiye'de mimarlığı, ortaya çıkan ürün üzerinden konuştuğumuzu, önceki süreç konusunda ise bilgi sahibi olamadığımız tespitinde bulunan Gümüş, mimarlık üretimini inşaat sürecinden bağımsız bir şekilde ve sadece bina ölçeği ile sınırlı kalmadan konuşabilmemiz gerektiğini savundu.
Demirören AVM örneğinde hem yapının kendisi hem de kamunun bulduğu model ile ilgili iki farklı krizin söz konusu olduğuna dikkat çeken Gümüş, "mimarların kamusal alana müdahalede yeterli olmadığını düşünüyorum" dedi. Sadece Demirören'in değil, Kültür Varlıklarını Koruma Mevzuatı'na göre gelişen tüm yapıların mimarın özenelliğini yok ettiğini belirten Korhan Gümüş, mimarlık ideolojisinin artık esnaf mantığından uzaklaşması gerektiğini söyledi: "Konuyu zevk, yani beğenip beğenmemeye indrigemek çok tehlikeli. Bunun yerine, mimarlığın deneyselliği ve düşünselliğini ön plana aldığı bir sistem öneriyorum."
'Yersizler' ile başlayan VÇMD panellerinin, yıl sonuna kadar; AVM'ler, ofis yapıları, karma yapılar ve ticari sergileme alanları gibi farklı tema ve konuşmacılarla Ankara, İzmir, Eskişehir, Kayseri ve Diyarbakır'da düzenlenmesi planlanıyor.