Eren Tümer ile Tasarım, Notalar ve Kelimeler Üzerine

Berhan Abay / 18 Ocak 2021
Mimarlık, müzik ve edebiyatın ortak noktalarını; düşünceye dayalı eylemler olarak belirten mimar, müzisyen ve Kayıp kitabının yazarı Eren Tümer, bu ay İş Dışı'nda...

Sizi tanıyabilir miyiz?

4 Haziran 1979’da Adana’da doğdum. İlk ve orta dereceli eğitimimi Adana’da tamamladıktan sonra mimarlık eğitimi almak üzere 1999 yılında Kuzey Kıbrıs’a gittim. Okul biter bitmez kısa bir süre üniversitenin proje ofisinde çalıştım. Fakat koşullar pek uygun olmayınca 2004 yılında tekrar Adana’ya döndüm. İki yıl boyunca bir mimarlık ofisinde çalıştım ve aynı dönemde evlendim. 2007 yılında ise kendi ofisimi kurmaya karar verdim.

Ayrıca 2009 yılından itibaren Mimarlar Odası Adana Şubesi’nde yöneticilik başta olmak üzere aktif görevler aldım. Yine aynı dönemde kent içerisindeki sorunlara, profesyonel mimarlar ve aynı zamanda öğrenciler tarafından çözümler üretilebilmesi için kolektif bir çalışma yöntemi öneren (M.O.T.A.) Mimarlar Odası Tasarım Atölyesi’nin kurulması için epeyce emek harcadım. Fakat maalesef ömrü pek uzun olamadı. Kim bilir belki bir gün birileri bu atölyeyi yeninden hayata geçirmeyi dener. Bu zaman zarfında ofiste kentsel planlama, eğitim ve kültür yapıları ile konut tipleri olmak üzere çeşitli ölçeklerde işler ürettik. Aynı zamanda ulusal ve uluslararası mimari proje yarışmalarına katıldık ve ulusal çaptaki yarışmalardan çeşitli ödüller elde ettik.

Ayrıca 2015 yılından itibaren Çukurova Üniversitesi’nde, 2019 yılından itibaren ise Hasan Kalyoncu Üniversitesi’nde yarı zamanlı olarak mimari proje dersleri vermekteyim.

Mimarlık mesleğinin yanısıra edebiyat ve müzikle de uğraşmaktayım. 2019 yılında yayımlanan Kayıp isminde psikolojik türde bir romanım, ulusal dergi ve gazetelerde yayımlanmış birkaç öyküm bulunuyor. Ve 2004 yılında kurduğumuz PLASTIC isminde bir de rock müzik grubum var. Bağımsız olarak kendi şarkılarımızı kaydedip yayımladığımız grubun vokalistliğini ve gitaristliğini yapıyorum.

Farklı disiplinlerde - mimarlık, müzik, edebiyat - üretimler yaptığınızı belirttiniz. Üretmek sizin için ne ifade ediyor?

Aslında birbirinden oldukça farklı olan tüm bu disiplinlerin ortak bir noktası var; o da düşünceye dayalı eylemler olmaları. Gerek sosyolojik ve politik anlamda, gerekse de mimarlık ve kent anlamında önemsediğim veya irdelenmesini öncelikli gördüğüm bazı konuları bu üç disiplin içerisinde rahatlıkla ele alabiliyorum. Öyle sanıyorum ki onlar da bana düşüncelerimi ifade edebilmem için gerekli alanı sağlıyorlar. Üretme eyleminin insanı hayata bağlayan en önemli meselelerden biri olduğuna inanıyorum. Bu çerçeveden bakınca da bu üç alandaki çalışmalarımın birbirini beslediğini düşünüyorum.

Ne zamandır yazıyorsunuz? Kitabınız özelinde bir soru; gerçekten, “sadece basit kurallara uyulduğunda hayat daha uzun sürer mi?“

Yazarlık deneyimimin henüz çok yeni olduğunu söylemeliyim. 2015 yılında yazmaya karar verdiğim Kayıp’a kadar, üniversite yıllarında yazdığım ve daha çok karalama olarak nitelendirebileceğim kısa öyküler ile PLASTIC için yazdığım şarkı sözleri dışında elimde pek de fazla bir şey yoktu. Kayıp’ı yazmaya başladığım dönemde ise birkaç öyküm edebiyat dergilerinde ve ulusal bir gazetede yayımlandı.

Sözünü ettiğiniz konuya gelirsek eğer, evet bana göre “… sadece basit kurallara uyulduğunda hayat daha uzun sürer…” Fakat öte yandan adil olmak, sınıf ayrımı gözetmemek, insan hakları ve hukukun üstünlüğü gibi kavramlar basit fakat aynı zamanda uyulması “içtenlik” gerektirdiğinden bir o kadar da zorlayıcı kavramlardır. Tüm bunların gözetildiği bir dünyada elbette ki hayat herkes için daha uzun sürer. Tabii “uzun yaşama” kavramı, aynı zamanda insanoğlunun hayatı boyunca aradığı ölümsüzlük meselesine bir atıftır.

PLASTIC - Eren Tümer, Arda Oz, Seren Söyler, Hakan Haydın

Müzik, grubunuz (PLASTIC) ile mi hayatınıza girdi?

Lise yıllarında aldığım yaklaşık bir senelik gitar eğitiminden bağımsız olarak değerlendirirsek neredeyse 20 yıldır müzik ile uğraşmaktayım. Aktif müzik hayatım ise, üniversite yıllarında kurduğumuz okul grubu ile birlikte Kıbrıs’taki çeşitli mekanlarda sahneye çıkmam ile başladı. PLASTIC’i ise 2004 yılında kurduk. O günden bu yana İstanbul, Ankara, Mersin ve Adana’da Hayal Kahvesi vb. çeşitli mekanlarda ve festivallerde sahne aldık. Ayrıca Türk Yıldızları için hazırlanan ve Manga, Hayko Cepkin, Kurban, Direc-t gibi önemli grup ve sanatçıların yer aldığı Yıldızlara Yolculu albümünde “Hadi Durma” isimli bir parçamızla yer aldık.

Pandemi sürecini nasıl geçirdiniz, geçiriyorsunuz? Son parçanız, “Ve Yalnız Kalırsak”, bu döneme mi ait, durumumuzu gayet anlatır olmuş?

İşin gerçeği pandemi süreci (sanırım birçok insan için aynı durum geçerli olmuştur) uzunca bir süredir ihmal ettiğim ya da daha doğrusu ertelemek zorunda kaldığım birçok şeyi yeniden ele almama ve tamamlamama yardımcı oldu. Müzik tarafından bakarsak, tamamlanmayı bekleyen birçok parçayı bitirip yayımlayabildik. Bireysel olaraksa yıllardır tamamlamayı planladığım yüksek lisans eğitimini nihayet sürdürebiliyorum. Tabii uzaktan eğitim bu konuda epeyce avantaj sağladı.

“Ve Yalnız Kalırsak” elbette pandeminin etkilerini içinde barındırıyor. Çünkü bu durumun, insanlığın uzunca bir süredir aşırı üretim ve tüketim hevesleri ile doğayı ve evreni göz ardı etmesinin bir sonucu olarak karşımıza çıktığına inanıyoruz. Dolayısıyla özünde insanın kendi küçük ölçeğinin evrenin sonsuzluğu karşısında ne kadar çaresiz olduğunu, doymak bilmez yaşam alışkanlıklarının insanı bir gün ansızın o sonsuzluk karşısında yapayalnız bırakabileceğini, bilginin, anlayışın ve sevginin önemini konu ediyor.

Üretimleriniz aktif olarak Eren Tümer Mimarlık’ta devam ediyor. Müzik ve edebiyatın mimarlık pratiğinize etkisinden bahseder misiniz?

Hem edebiyat hem de müzik insan ruhunu birden fazla yönüyle etkileyebiliyor ve insana notalarla, sözcüklerle, kurguyla, estetik veya düşünsel anlamlarıyla birçok şekilde ulaşıyor. Mimarlık pratiğinin de benzer bir hedefi olduğuna inanıyorum. Dolayısıyla her ne kadar farklı yöntemleri olsa da, mimarlık pratiğinde de etkileyici bir mimarlık ürünü tasarlayabilmek için insanı ve onun algısını merkeze alan bir yöntemin doğruluğuna inanıyor ve elimden geldiğince bu yönde çalışıyorum.

Kayseri Melikgazi Buluşma Noktası Yarışması 2. Mansiyon

Tasarım yarışmaları hakkında görüşleriniz nelerdir? İstanbul’un Mezarları yarışması özelinde paylaşmıştınız. En son Kayseri Melikgazi Buluşma Noktası Yarışması’nda 2. Mansiyon aldınız.

Tasarım yarışmaları mimarlık mesleğine başladığım günlerden itibaren heves ettiğim ve imkan buldukça da içinde olmaya çalıştığım bir etkinlik olmuştur. Bana göre tasarım yarışmaları, elbette mimarlık pratiği özelinde değerlendiriyorum, standart koşullarda pek de tasarlama imkanının elde edilemeyeceği ölçeklerde ya da içeriklerde işleri tasarlayabilme açısından oldukça önemlidir. Adana özelinde değerlendirirsek eğer, bu şehirde üretilen yapı stoğunun sanırım %90’ınını konutlar oluşturuyor. Geriye kalan dilimde ise eğitim ve sağlık yapıları yer alıyor olabilir. Biz belki ofis olarak bu anlamda şanslı dilimde yer alabildik. Fakat bu açıdan bakıldığında müze, kentsel tasarım, spor salonu veya sanat galerisi gibi işlerin Adana’da mesleğini icra eden bir mimara gelme ihtimali neredeyse %10 bile olamıyor. Anadolu’da yer alan birçok kent için de muhtemelen bu durum benzerlik gösterecektir.

Roboski Müzesi ve Anma Yeri Mimari Tasarım Yarışması Eşdeğer Başarı Ödülü

Öte yandan sürekli olarak araştırma ve düşünme eylemi içinde olma durumunun bir mimara her bakımdan faydalı olacağı da yadsınamaz bir gerçektir. Belirttiğiniz gibi en son Melikgazi Buluşma Noktası yarışmasında Arkinom Mimarlık ile birlikte ikinci mansiyon ödülü kazandık. Bu yarışma bizim için gerek içeriği gerekse de teslim yöntemi bakımından oldukça ilgi çekiciydi. Programı bakımında bir mimarı tasarım ürünü gibi görünse de biz konuyu daha çok radikal bir enstalasyon mantığı ile ele almak istedik. Yarışma çalışmalarının da, tıpkı edebiyat ya da müzikte olduğu gibi, öne süreceği özerk bir tarafının olması gerektiğine inanıyorum. Bu yaklaşımın biraz riskli olacağı tahmin edilebilir.

Fakat Roboski Anma Yeri yarışmasının (Emrah Mehmet Güllüoğlu ve Can Durmuşoğlu ile ödül aldık) ya da Melikgazi yarışmasının sonuçlarından da gözlemlenebileceği gibi -nadiren de olsa- kimi zaman karşılığını bulabiliyor. Sanırım bu özerklik riskinin negatif sonuçlarını kişisel olarak en son İstanbul’un Mezarları yarışmasında oldukça net bir biçimde tecrübe ettim. Öte yandan bilindiği gibi mimarlık kolektif çalışmayı gerektiren bir meslektir. Dolayısıyla bana göre yarışmalar bu anlamda da oldukça önemli bir yer tutmaktadır.

İstanbul'un Mezarları Tasarım Yarışması Mes'ud Cemil Mezar Tasarımı Önerisi

Yeni planlarınızdan bahseder misiniz?

Üzerinde çalışmakta olduğumuz oldukça önemli ve tamamlanması halinde bizi oldukça heyecanlandıracak olan bir projemiz var. İlk etaptaki planım onu sağ salim tamamlamak ve hayata geçmesine, yaşamasına tanık olmak. Bunun yanında ikinci kitap üzerinde çalışıyorum. Ve elbette kaydedilmeyi bekleyen şarkılar başka bir köşede bekliyor. Şimdilik bütün bunlar ve tabii ki yüksek lisans çalışmaları, epeyce zamanımı alacak gibi görünüyor.


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :