Heykeltıraş Mehmet Aksoy'un, 5 yıl aradan sonra Karaköy’ün yeni çağdaş sanat durağı Anna Laudel Contemprary’de gerçekleştirdiği ‘Çekicin Rüzgarındaki Ezoterik İllüzyonlar’ adlı son sergisiyle Şamanist ritüeller ve mitolojik karakterler arasında mistik bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.
Mehmet Aksoy, Sağaltıcı Şaman, 2012 (Limra taşı, metal)
23 Şubat akşamı gerçekleşen açılış öncesinde, sabah saatlerinde düzenlenen basın ön izleme toplantısında açıklamalarda bulunan Aksoy, bu sergiyle “teknolojiye yenik düşen günümüz insanına yeniden doğaya, köklerine dönmesi gerektiğini hatırlatmak” istediğini belirtti. Basın toplantısında, sergisinin kavramsal çerçevesini detaylı bir biçimde aktaran Aksoy şunları söyledi:
Her insan biraz şamandır
Şamanların taşıdığı enerji ve onun güce dönüştürülmesi çok cezbedici benim için. İnsan ve insan doğası günümüzde teknolojiye yenik düştü. Kendimizi unuttuk, vücudumuzla ilişkimiz azaldı. Artık doğal değiliz hatta doğaya karşıyız, kendi doğamıza bile. İnsan doğasının çıkarabileceği enerjinin çok azıyla idare ediyoruz. Ayaklarımız koşu bantlarında, doğayı ancak pikniklerde yaşıyoruz. Sular, topraklar, ağaçlar, hayvanlar, artık mukaddes değil. Ruhları yok.
İnsan artık zararlı
İnsan artık zararlı. Oysa her insan biraz şamandır. Köklerinin dünyasına dönmek, onunla iletişim kurmak ister. Doğal değerler artık değerli değil... Anlamlı hiç değil. İşte kaybolan bu değerleri yeniden bulmak, köklerimize dönmek ve içimizdeki enerjiyi aktif hale getirip çıkarabilmek yani kendine dönmek bence günün sorunu.
Şamanların gizli güçlerini nasıl dışarı çıkardıklarını anlattım
Şamanist ritüellerde, ister Orta Asya’da ister Sibirya’da ya da Amerika’daki Kızılderili kabilelerinin ritüellerinde olsun, davul ve benzeri vurmalı bir çalgı muhakkak vardır. Orta Asya’daki şamanist ritüellerde şamanın davulu en önemli aletidir, vücudundan bir parça gibidir. Davulsuz hiçbir ritüel düşünülemez. Davul şamanın konsantre olması yavaş yavaş ritme girip transa geçmesi, yardımcı ruhları yanına çağırması, kötü ruhları kovalaması için çok önemlidir. Davul eşliğinde şarkı söyler, dua eder, ruh çağırır ya da kovar. Şaman davulla içindeki enerjiyi çıkarır ve dışarıdan enerji yüklenir. Ölen bir insanın ruhunun Tanrı Ülgen’e gitmesine refakat ettiğinde davulu yanındadır. Şaman öldüğünde davulu bir daha kullanmamak üzere yerle gök arasına yani bir ağacın dalına asılır. Şamanın davulu üstünde her zaman sembolik resimler vardır. En sevdiği hayvan figürlerinin sembolik resimleri, hayat ağacı, yer, gök, insan ve mekân ilişkisini anlatan çizimler şaman davulunun üstünde sık görülen motiflerdir. Heykellerimde de şamanların içindeki gizli güçleri nasıl dışarı çıkardıkları, nelerden yardım aldıkları, nelere inandıkları sorusuna cevap bulmaya, bir illüzyon yaratmaya çalıştım.
Mehmet Aksoy, Yerden Göğe Gökten Yere, 2002 (55x43x30cm taş, demir)
Mehmet Aksoy, Şahmeran, 2017 (260x166x108 cm, taş, mermer, metal)
Doğayla uyumlu yaşamayı öğrenmeli insanlık…
Giderek doğadan kopuyoruz. İlişkilerde de bir kopuş yaşanıyor. Birbirimizden de kopuyoruz ama doğa asla affetmez. Ondan uzaklaşanı mutlaka kendi bildiği yöntemle cezalandırır. Bence bu kopuş yüzyılımızın en büyük sorunu, en büyük çelişkisidir. Doğadaki uyumu bozmamaya çalışacaksın. Havayı, suyu iyi kullanacaksın, çevreye duyarlı olacaksın. Doğayla uyumlu yaşamayı öğrenmeli insanlık. Başka çaresi yok. Hep birlikte burada yaşamayı istiyorsak eğer doğanın ritmine göre yaşamayı öğrenmeliyiz.
Mehmet Aksoy, Perisperi Cübbe, 2017 (180x106x32cm, metal)
Mehmet Aksoy, Şahmeran'ın Katli, 1989 (200x90x50cm, mermer, kalker)
Ressam olmak en büyük hayalimdi ama heykeltıraş oldum
Farklılıkları yaşatmak çok önemlidir. Farklılıkların güzelliğinin ayırdına varmak gerekir. Varyasyonlar çok önemlidir. Ben Postmodernizmin umutsuzluğunu kapılmadım hiç. Başka yollara sapmadan heykelimi yapmaya devam ediyorum. “Devir değişti artık, şu tip işler daha çok ilgi görüyor” diye başka alanlara sapmadım. Desen çizmeyi ise oldum olası severim. Ressam olmak en büyük hayalimdi ama heykeltıraş oldum. Ama şimdi de bir heykeltıraş olarak resim yapmaya devam ediyorum.
Mehmet Aksoy, Yılanlı Şaman, 2010 (130 x 105 x 60 cm, Serpantin)
İnsanlık Anıtı'yla Türkiye heykel sanatını tanıdı
İnsanlık Anıtı yıkılınca Türkiye’de ilk kez heykel tartışılmış oldu. En azından topluma heykel sanatını tanıtmış olduk. Kendisi yıkıldı ama hala insanlar o bölgeyi ziyaret etmek ve o tepeyi görmek istiyorlar. İnsanlık Anıtı, ‘yokluğuyla var olan bir anıt’a dönüşmüş oldu böylece. Anıtı yıkabilirsin ama insanların bu anıtın fikrini yaşatmalarını engelleyemezsin.
İyi bir heykeltıraş aynı zamanda iyi bir tesadüf avcısıdır
Elimizde 1 buçuk kiloluk bir çekiçle her gün ortalama 4 ila 5 saat arasında çalışıyoruz. Eğer işin tekniğini bilmezseniz bu kadar uzun süre asla çalışamazsınız. İşin sırrı teknikte gizlidir. Taşla heykeltıraş arasında bir sevişme sahnesi yaşanır. Taşı dinlemeyi öğrenirseniz o size izlemeniz gereken yolu gösterir. Bir heykeltıraşın 3 boyutlu düşünme kabiliyeti kazanması çok önemlidir. İyi bir heykeltıraş dıştan içeri doğru yol alırken taşın ona sunduğu tesadüfleri kaçırmaz. İyi bir heykeltıraş aynı zamanda iyi bir tesadüf avcısıdır. Taşla ilişki kurmayı öğrenmeli, tozu sevmelisiniz. Sanat eğitimi ise çok hassas bir konudur. Öğrencinin sizi taklit etmesini değil, kendi yontma şeklini bulmasını sağlamalısınız. Genel geçer kurallarla sanat eğitimi verilemez.
Mehmet Aksoy, Zümrüd-ü Anka, 2014 (93x120x90cm, metal)
Beton yüzyılın inşaat malzemesi, toplumunsa mezartaşı bana göre
Şehirler hızla betonlaşıyor. Beton hızlı üretilebilen bir malzeme olduğu için tercih ediliyor. Bu bir teknoloji meselesidir. Hızlı üretilebilen başka bir malzeme icat edildiğinde betondan hemen vazgeçip ona yönelir yapı dünyası. Beton yüzyılın inşaat malzemesi, toplumunsa mezartaşı bana göre. Betonla stres artıyor, yaşama sevinci yok oluyor. Bugün çarpık kentleşme büyük bir sorun. “Ben yaptım oldu” anlayışı hakim. Bunda hiçbir estetik ya da insani düşünce yok! Sadece parayı çoğaltma çabası var! Gezi’de niye ayaklandı insanlar? Çünkü artık şehirde biraz olsun nefes alabilmek için o ağaçlara ihtiyacımız var.
Sanatçının, uzun bir aradan sonra yeniden benzersiz yapıtlarını sunduğu, son dönem heykel ve resim çalışmalarından oluşan kişisel sergisi 20 Nisan 2017 tarihine kadar Anna Laudel Contemporary’de görülebilir.