Karadeniz'in Farklı Yüzü, Sinop

Ömer KOKAL / 08 Ağustos 2014
Doğanın mucizesi denebilecek bir coğrafyada asırlardır varlığını sürdüren Sinop, korunaklı limanları ve hoşgörülü insanlarıyla Karadeniz'in bir başka rengini sunuyor ziyaretçilerine.

Doğanın mucizesi denebilecek bir coğrafyada asırlardır varlığını sürdüren Sinop, korunaklı limanları ve hoşgörülü insanlarıyla Karadeniz'in bir başka rengini sunuyor ziyaretçilerine.

Güney Ege kıyılarının becerikli denizcileri Miletliler tarafından ticari koloni olarak kurulan Sinop, günümüze kadar pek çok halka ve uygarlığa ev sahipliği yapmış.

Miletliler'in "Pontos Axeeinos" yani "Hırçın Deniz" olarak adlandırdıkları Karadeniz'de az bulunan güvenli limanlardan biri Sinop. Bu özelliği, onu deniz ticaretinin geçer akçe olduğu antik dönemlerden yakın geçmişe kadar önemli kılmış.



Son yıllarda deniz ticaretinin ve taşımacılığının yerini karayollarının alması, bu yetmezmiş gibi karayolu bağlantısının yetersiz olması Sinop'u ticari yönden olumsuz etkilemiş. Ancak bu durumun kente ve çevresine olumlu yönde katkısı olmuş. İnsanı, doğası ve coğrafyası niteliklerini yitirmeden gelebilmiş bugünlere.



Ünlü coğrafyacı Strabon, yaklaşık 2000 yıl önce yazdığı "Geographika" adlı eserinde şöyle söz etmiş Sinop'tan ve Sinoplular'dan:
            
"Sinop, hem doğa, hem de insanlar tarafından çok güzel süslenmiştir. Çünkü bir yarımadanın boynu üzerine kurulmuştur. Yarımadanın her iki tarafında iç ve dış limanları ve olağanüstü palamut dalyanları bulunur. Daha yukarıda, toprak verimlidir ve kentin çevresi bereketli bostanlarla bezenmiştir. Kent surlarla, güzel bir şekilde çevrili olup, ayrıca gymnasion, agora ve direkli caddelerle süslenmiştir."

Kentin kurulu olduğu yarımadaya dar bir boğazdan giriliyor. Burada karşınıza ilk olarak kentin surlarından ve kapısının burçlarından geriye kalanlar çıkıyor.


*

Geçmişte kente giriş çıkışın yapıldığı Kumkapı'nın hemen karşısında Sinop Cezaevi bulunuyor. Bugün filmlere, televizyon dizilerine set görevi üstlenmiş olsa da Refik Halit Karay, Burhan Felek, Mustafa Suphi, Sabahattin Ali gibi pek çok siyasetçi, yazar, gazeteci gün saymış, hasret çekmiş cezaevinin karanlık odalarında.


*

Akdeniz'den sonra, Karadeniz kıyılarına gelerek iki deniz arasındaki ticaret yollarını ele geçiren Selçuklular, Sinop'u 1214 yılında topraklarına katmışlar. Selçuklu Hükümdarı Keyhüsrev tarafından alınan kentte iki önemli Selçuklu eseri bulunuyor.

Alaaddin Camisi, Selçuklu'nun kentte yaptığı ilk cami. Beş kubbeli cami, Selçuklu mimarisinin sıradışı bir örneği.

Hemen karşısında bulunan Pervane Medresesi ise 1262 yılında inşa edilmiş. Selçuklu veziri Süleyman Pervane tarafından inşa ettirilmiş olan yapının revaklarla gölgelenen 16 odasında yöreye özgü el sanatları üretimi ve satışı yapılıyor. Medresede ayrıca Sinop'a özgü lezzetleri tadabileceğiniz mekanlarda mevcut.


*

M.Ö. 4. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı kentin en eski tarihi mekanı. Arkeoloji Müzesi'nin bahçesindeki tapınaktan geriye birkaç sütun ve zemin kaidesi kalmış. Ancak müzede sergilenen eserler Sinop'un güçlü geçmişini fazlasıyla anlatacak düzeyde. Dört salondan oluşan ve 1921 yılından beri hizmet veren müze, ülkemizin en eski müzelerinden biri.


*

Kentte bulunan bir diğer önemli müze ise Aslan Torun Bey Konağı'nda hizmet veren Etnografya Müzesi.  Üç katlı konak Osmanlı konut mimarisinin tüm özelliklerini taşıyor. 19. yüzyılın başlarında inşa edilen yapının birinci katında etnografik eserler teşhir ediliyor. İkinci kattaki odalar geçmişin günlük ev yaşamını canlandıracak biçimde düzenlenmiş.


*

Balatlar Kilisesi, son derece harap durumda olmasına rağmen Sinop'ta görülmesi gereken tarihi yapılardan biri. Aslında burası tek bir yapı değil. Dikkatli bakıldığında geçmişte burada bir yapılar topluluğu olduğu hemen fark ediliyor. İçinde kilise binasının da bulunduğu bir manastır kompleksi olması kuvvetle muhtemel. Kilise yapısı yıkılmak üzere, ancak duvarlarının bazı kısımlarında görülebilen freskler, yapının geçmişteki ihtişamıyla ilgili ipucu veriyor.


*

Sinop sadece kent merkezindeki görülesi eserleriyle değil, yakın çevresindeki doğal alanlarıyla da keyif veriyor. Sinop'un yaz aylarında tatilcilere kucak açan birkaç kumsalı olsa da en ünlüsü ve güzeli Akliman, kent merkezine sadece 2 kilometre mesafede...



Akliman'ın az ilerisinde ise dantel gibi koyları ve kaya oluşumlarıyla ülkemizin fiyord özellikleri taşıyan tek mekanı Hamsilos Koyu bulunuyor.

Eğer Hamsilos Koyu'ndan yola devam ederseniz ülkemizin en kuzey ucu olan İnceburun'a ulaşırsınız. Burada bulunan tarihi deniz feneri Karadeniz'in gemicilerine yön göstermeye devam ediyor.


*

İnaltı Mağarası ise masalsı bir mekan. 2200 metre uzunluğu keşfedilen mağaranın içinde bulunduğu ormanlık coğrafya, en az mağara kadar güzelliklere sahip.


*

Son zamanlarda Sinop denince ilk akla gelen ve adı Sinop'la birlikte anılır olan Erfelek Şelaleleri, kelimenin tam anlamıyla doğanın bir mucizesi. Erfelek İlçesi'ne bağlı Tatlıca Köyü sınırları içinde kalan şelaleler, uzunluğu 2 kilometreyi bulan bir vadi boyunca akıyor. Ardı ardına sıralanan irili ufaklı 28 şelaleden oluşan Erfelek Şelaleleri, bu özelliği ile dünyada tek.


*

Sinop'un sahip olduğu sayısız tarihi eser ve doğal güzellik tabii ki yazdıklarımızla sınırlı değil. Yazımızda söz edemediğimiz daha nice güzellik bu coğrafyada sizleri bekliyor. Hem de en güzel renkleriyle...



Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :