Ağırbaşlı ve mütevazı kent Tokat, yıllardır kendine sakladığı ama pek de iyi bakmadığı tarihi hazinelerini, yenileyerek gün yüzüne çıkarıyor.
Ağırbaşlı ve mütevazı kent Tokat, yıllardır kendine sakladığı ama pek de iyi bakmadığı tarihi hazinelerini, yenileyerek gün yüzüne çıkarıyor.
Karadeniz ile Akdeniz'i bağlayan ticaret yolu üzerinde oluşu, Tokat'ı önemli kılmış tarih boyunca. Bu nedenle Selçuklu ve Osmanlı hanlarla, kervansaraylarla donatmış kenti. M.Ö. 5000'lerden beri bölgede insan yerleşimlerinin olduğu biliniyor. Ancak bölgenin yazılı tarihi Hititler ile, yani M.Ö. 2000'lerden itibaren başlıyor.
Selçuklu'nun bölgeye geldiği 11. yüzyıla kadar olan süreçte pek çok uygarlık ve halk geçmiş Tokat'tan. Hititler'den sonra sırasıyla Frigler, Kimmerler, Medler, Helenler, Persler ve Romalılar hakim oluyor bu kadim topraklara.
Roma'nın Doğu ve Batı olarak bölünmesinden sonra Bizans yönetimine giren kent, Selçuklu ile birlikte Türk kimliğini kazanmaya başlamış. Bugünkü Tokat'a bakıldığında geçmiş uygarlıkların izlerine pek rastlanmıyor ama Selçuklu ve Osmanlı'nın izleri her yerde görülebiliyor ve kentin kimliğini oluşturuyor.
Bizans döneminde yani M.S. 5. yüzyılda inşa edilen ancak günümüze kadar pek çok kez onarım gören Tokat Kalesi kentte göze çarpan ilk yapı. Tokat, dağlarla çevrili bir çanağın ortasına kurulmuş. Dini ve sosyal yapılar, çarşı ve hanlarla donatılmış olan çanağın tam ortası, kentin merkezini oluşturuyor. Evler ise daha çok kenti çevreleyen tepelerin eteklerine kurulmuş.
Tokat Kalesi
Kent meydanı
*
Aslında bir külliyenin parçaları olan Ali Paşa Camisi ve Hamamı kentin bugünkü ana meydanında bulunuyor. 1572 yılında inşa edilen külliyenin hamam bölümü de camisi gibi hala Tokat halkına hizmet vermeye devam ediyor.
Ali Paşa Külliyesi
Meydan Camisi, 1474 yılında 2. Beyazıt'ın annesi Gülbahar Hatun tarafından yaptırılmış. Hatuniye Camisi olarak da adlandırılan cami, geçme ahşaptan yapılmış kapılarıyla dikkat çekiyor.
Çok kubbeli Ulu Cami, 1535 yılına tarihlenen kare planlı Behzat Camisi, dokuz kubbeli Takyeciler Camisi ve Tokat'ın en eski camisi olarak bilinen Garipler Camisi kentte görülebilecek diğer dinsel yapılar.
Ulu Cami
*
Kentin güçlü ticari geçmişine işaret eden hanlar dikkat çekiyor. Taş Han başarılı bir restorasyon sonrası hayata dönmüş. 1631 yılında inşa edilen han iki katlı, dikdörtgen planlı ve tam 112 odaya sahip. Uzun yıllar kaderine terk edilen ve sebze hali olarak kullanılan yapının odalarında bugün çeşitli el sanatlarının üretimi ve satışı yapılıyor. Hanın avlusu ise kahvehane olarak hizmet veriyor. Son dönemlerde Tokatlıların buluşma mekanı burası olmuş.
*
1152 yılında inşa edilmiş olan Yağbasan Medresesi'nde astronomi dersleri verilirmiş. Medresenin üstü açık kubbesinin tam altında bulunan havuza yansıyan gökyüzünün gece görüntüsü, astronomi dersleri için kullanılmış.
*
Tarihi Tokat evleri kentin pek çok sokağında içlerinde yaşayanlarla birlikte yaşamlarına devam ediyor.
Bey Sokak'ta sıralanan evler pek restore edilmemiş olsalar da halen iyi durumdalar. Halit Sokak'ta ise 2005 yılında restore edilen evler sıralanıyor.
*
Kentin en güzel iki konağı restore edilerek müzeye dönüştürülmüş. 19. yüzyılda inşa edilmiş olan Latifoğlu Konağı 1989 yılında müze ev olarak hizmete açılmış.
Geleneksel Türk Evi'nin tüm özelliklerinin görülebileceği konağın odaları geleneksel eşyalar ve objelerle dekore edilmiş. Bir başka konak ise Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi olarak hizmet veriyor.
Behzat Konağı - Tokat Kültür Evi
Atatürk Evi ve Etnografya Müzesi
*
İlk olarak 1638 yılında yapılan Mevlevihane binası, 1702 yılında hamam, konak gibi bölümler eklenerek yeniden inşa edilmiş. Mevlevihane günümüzde müze olarak kullanılıyor.
*
Selçuklular döneminde Muineddin Süleyman Pervane Bey tarafından yaptırılan Gök Medrese ise Tokat Müzesi olarak hizmet veriyor.
*
Dikkat çeken önemli tarihi eserlerden biri de Tokat Saat Kulesi. Osmanlı'nın Batılılaşma Dönemi'nin simge yapılarının başında gelen kule, 2. Abdülhamit'in tahta çıkışının 25. yıldönümünde halkın yardımlarıyla inşa edilmiş.
*
Tokat denince ilk akla gelen yazmacılık eski günlerindeki coşkuyla devam etmese de üretim hala sürüyor. 1300'lü yıllarda başlayan yazmacılık geleneği altın çağını 16. ve 17. yüzyıllarda yaşamış.
Yazmaların üretiminde en önemli rolü üstlenen ağaç kalıpların yapılması, en az yazmacılık kadar ustalık isteyen bir iş. Kentte hala geleneksel desenleri ağaç kalıplara oyan ustalar bulunuyor.
*
Kentin yeme, içme kültürü oldukça gelişmiş. Salata yerine geçen "bat" Tokat sofralarının olmazsa olmazı. Mercimek, salça, ceviz, domatesi dereotu, reyhan ve kuru soğanın karıştırılmasıyla yapılan bat, soğuk servis ediliyor.
Nohutlu pilavla servis edilen "pehli" ise kuzu etinden yapılıyor. Pastırmalı madımak, bakla sarması ve Tokat kebabı kente özgü diğer yemeklerin başında geliyor. Tabii Tokat'ta yeme içme denince mahlep şarabını, torba sucuğunu, çalma pekmezini ve çemenini anmadan geçmek olmaz.
Kentin her yanına dağılmış tarihi yapıları ve tadına doyulmaz yemekleriyle Tokat, turizm anlamında küllerinden yeniden doğuyor, bu doğuşa yardımcı olmak isteyen herkes yolunu mutlaka bu kente düşürmeli.