Fotoğraf : Banu Özel
Karanlık Oda'da ilk yazımı ve gezi fotoğraflarımı paylaşmamın üzerinden neredeyse 1 sene geçti ve bu süre içerisinde maalesef devam eden pandemi yeni yerler gezip görebilme imkânı sunmadı. Büyük bir içtenlikle önce "sağlık" olsun diyorum. Tesellimiz yine eski fotoğraflar...Her birine baktıkça "iyi ki" diyorum... İyi ki fırsat bulup gitmişim, iyi ki bu güzellikleri deneyimlemişim... Nicelerine özlemle, sizlerle bu yazımda 2019 yılında gittiğim Tayland ve Meksika'dan paylaşımlarda bulunacağım.
Uzun bir uçuşun ardından Bangkok'a inince insan; gördüğü renk cümbüşü, sokak pazarları, yiyecek tezgâhları, gösterişli, nakış gibi işlenmiş tapınaklar, birbirleri ile adeta yarış halinde olan motosikletler, tuktuklar ve kalabalık insan grupları içinde şaşkına dönüyor. Kesinlikle gördüğüm en hareketli, en canlı şehirlerden biri Bangkok. Ülkenin kuzeyinde bulunan Chaing Mai şehiri ise daha küçük, daha sakin ve daha doğa ile iç içe. Yöresel yemekleri konusunda oldukça iddiali olan Chaing Mai'yi ben daha çok sevdim. Hem daha yeşil hem de kültürel anlamda ve de şehir yaşamı açısından insana yeteri kadar seçenek sunuyor.
Ve bir başka rengârenk ülke Meksika...Frida Kahlo'nun memleketinden zaten başka ne beklenir? Meksiko City'de geçirdiğim 4 gün süresince bol bol müze, sokak sanatı (murallar) ve tarihi eser gezme imkânım oldu. Fakat Mexico City'de onlarca müze var. Eğer kültür ve sanata merakınız varsa bu şehirde en az bir hafta geçirmenizi öneririm. Fotoğraflarda özellikle Ulusal Antropoloji Müzesi’nden ve şehir merkezindeki tarihi kalıntılardan paylaşımlar göreceksiniz.
Daha önce de dediğim gibi; dünya tam bir görsel şölen! Keyifli gezintiler….
Fotoğraf : Banu Özel
“Dünyayı dolaşın. Görebileceğiniz bütün rüyaların en muhteşemi!” demiş Amerikalı yazar Ray Bradbury. Geçen sene içinde yaptığım İzlanda, İrlanda ve Panama gezileri tam olarak da böyle deneyimler oldu. Tabii ki bu maceralara, son birkaç yıldır İngiltere’de yaşadığım için, burada yaptığım kısa gezileri de eklemek isterim.
İzlanda’ya gitmek istememin başlıca sebeplerinden biri, şansım yardım ederse, kuzey ışıklarını görebilmekti. Bu, uçuş problemleri nedeniyle gecikmeli başlayan seyahatimde mümkün olamadı ama İzlanda kuzey ışıkları olmadan da muhteşem! Eşsiz doğası, kendine has mimarisi ve lezzetli yemekleri ile kesinlikle görülmeye değer. Renkli küçük evleri ve ülkenin en yüksek yapılarından biri olan Hallgrímskirkja Kilisesi ile başkent Reyjkavik, 38 derece su sıcaklığı ile ziyaretçileri karşılayan Blue Lagoon termal havuzu, krater gölleri, sayısız gayzerler ve şelaleler, volkanik Black Sand plajı, şirin Vik Kasabası ve küçük İzlanda atları… Hepsi ve daha fazlası İzlanda’ya tekrar gitmek için bir sebep.
2019 Şubat’ı beni bir de dünyanın öbür ucuna, Orta Amerika’ya götürdü. Kanalı ile ünlü Panama şehrinde beni en çok etkileyen şey Unesco Dünya Mirası da olan tarihi bölgesi Casco Valejio’nun dar sokakları ve son zamanlarda restore edilmiş rengarenk evleri oldu. Neden bilmem? Ben kapıları pek bir severim. Panama bana bir sürü renkli renkli kapılar sundu.
Nisan ayında ise yolum İrlanda’ya düştü. İrlanda denince aklıma üniversite yıllarından beynime kazınmış James Joyce ve Dublin hikayeleri, bir müzik efsanesi olan U2 grubu ve geleneksel İrlanda müziği, Trinity College ve muhteşem kütüphanesi gelir. Şanslıyım ki bu gezide yıllarca bende iz bırakmış bu kültür değerlerini yerlerinde görebilme ve deneyimleme imkanı buldum.
İngiltere’de yaşamanın en sevdiğim yani haftasonları küçük gezilerle keşfedilecek pek çok yerin olması. Londra, Canterbury, Oxford ve niceleri… Her yer kendine özgü tarihini ve mimari yapısını korumuş, modernleşme şehirlerin tarihi dokusunu söküp atmamış.
Dünya tam bir görsel şölen, fotoğraflar kanıtı.