Bu kadar çok işi nasıl bir arada götürdüğü merak konusu olan Doğan Hasol'a göre cevap basit: Zamanı doğru kullanmak.
Yıllardır hem Has Mimarlık'ta, hem de Yapı-Endüstri Merkezi'nde görevli olan Hasol, "Benim mimarlık işleriyle ve Yapı-Endüstri Merkezi ile ilgilenmem disiplinli bir çalışmaya bağlıdır. Yıllardan beri her gün 14.00'e kadar Has Mimarlık'ta olurum, oradaki işlerimi yaparım. Sonra Yapı-Endüstri Merkezi'ne geçerim ve 18.00'e kadar da Yapı-Endüstri Merkezi'nde çalışırım" diyor.
Meslek yaşamı boyunca hep "en az iki görev" üstlenen Hasol'a, ilgilenmesi gereken işlerinin yoğun olduğu bir dönemde kurdukları Has Mimarlık'ın öyküsünü sorduk.
Sizden Has Mimarlık'ın öyküsünü dinleyebilir miyiz?
Uzun bir öykü aslında, ama şöyle özetleyebilirim: Ben üniversiteyi bitirdikten sonra asistan olarak fakültede çalışmaya başladım, Hayzuran da İstanbul Belediyesi Planlama Bölümü'nde çalışıyordu. Zaman zaman birlikte bazı projeler yapıyorduk. Örneğin Üsküdar'daki Büyük Hamam'ın restorasyonunu gerçekleştirmiştik, Kumburgaz'da bir villa yapmıştık. Daha sonra ben üniversiteden ayrıldım ve Yapı-Endüstri Merkezi'ni kurduk. Sonra da askere gittim. Askerlik dönüşü hem öğretim ile ilgili görevlerim oldu hem de Yapı-Endüstri Merkezi'nde görevliydim. Hayzuran'la birlikte arada sırada gelen projeleri de yapmaya devam ediyorduk, yarışmalara katılıyorduk.
1973 yılında kardeşimi bir trafik kazasında kaybedince, onun kuruluşu Has Reklam ile de ilgilenmek zorunda kaldım. Has Reklam'ın bir odasını mimarlık işlerimize ayırmıştık. Hayzuran'ın o dönemde Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretim görevi vardı; tam gün okula gitmesi gerekmiyordu. Böylece daha profesyonel bir biçimde mimarlık konuları ile ilgilenmeye başladık. Gümüşsuyu'ndaki büroda çalışmalarımızı bir süre o şekilde sürdürdük. Sonra orada reklam ajansının bitişiğindeki daireye yayıldık.
Ayşe fakülteyi bitirip yüksek lisans için Amerika'ya gitti. Döndüğü zaman mimarlık çalışmalarımızı daha profesyonel bir düzeyde gerçekleştirmeyi düşündük ve bir limited şirket olarak Has Mimarlık'ı kurduk. O zamandan beri de çalışmalarımızı Has Mimarlık bünyesinde sürdürüyoruz.
Ayşe Hanım'ın ekibe katılması sizin omzunuzdan nasıl bir yükü aldı?
Ben daha ağırlıklı olarak büro yönetimiyle ilgiliydim; Hayzuran ise daha çok tasarım işleriyle… Ayşe çalışma sürecinde daha çok benim çalıştığım konuları seçti. Amerika'daki yüksek lisans tezi yaratıcı kadroların yönetimi üzerine idi zaten. Yaratıcı kadrolar dediğimiz de mimarlık kadroları. Ayşe, bu konuda çok başarılı. Böylece benim omuzlarımdan ciddi bir yükü almış oldu (Gülüyor).
Yıllar geçtikçe Has Mimarlık'ın kurgusunda bir değişiklik oldu mu?
Çok fazla olmadı. Benim mimarlık işleriyle ve Yapı-Endüstri Merkezi ile ilgilenmem disiplinli bir çalışmaya bağlıdır. Yıllardan beri her gün 14.00'e kadar Has Mimarlık'ta olurum, oradaki işlerimi yaparım. Sonra Yapı-Endüstri Merkezi'ne geçerim ve 18.00'e kadar da YEM'de çalışırım.
Bunca yıllık mimarlık yaşamınızda sizi en çok heyecanlandıran proje hangisi oldu?
Hayatımda beni heyecanlandıran o kadar çok şey oldu ki artık fazla heyecan duymamayı öğrendim (Gülüyor). Söylemek zor, ama "ilk işim" diyebilirim: Üsküdar'daki Büyük Hamam. Ben, Büyük Hamam'ı öğrenci projesi olarak çalışmıştım aslında. Üniversitede asistan olduğum dönemde bir gün Prof. Kemali Söylemezoğlu, malsahibinin Büyük Hamam'ı kapalıçarşı haline getirmek için Anıtlar Yüksek Kurulu'na başvurduğunu söyledi. Kemali Bey Anıtlar Yüksek Kurulu üyesi idi o tarihlerde. İşi almak için gidip malsahibiyle görüşmemi tavsiye etti. Ben de görüştüm malsahibiyle ve işi üstlendim.
Restorasyonu gerçekleştirdik, yapının arkasına güzel bir de ek yaptık. O tarihte yapılmış özel restorasyon ve yeni bir işlev kazandırma örneği olarak önemli bir proje idi. Benim ilk işimdi ve heyecan vericiydi gerçekten. Üstelik hiç beklemediğim bir zamanda gelmişti.
Restorasyon sırasında bir de avantajım vardı, o tarihlerde Üsküdar'da oturuyordum. Her gün fakülteye gidip gelirken yapının önünden geçiyordum, kontrolü kolay oluyordu.
Ne yazık ki malsahibinin ölümünden sonra bizim yaptıklarımızı bozdular ve orada bir sürü anlamsız değişiklik yaptılar.