"Bizim vizyonumuz, düsturumuz 'yardımcı olmak'"

05 Haziran 2009



Serter Bey'in ofisi kurma evresine geri dönersek. Şantiye, okul, ya sonra?

Serter Karataban:
Söylediğim gibi, 1997'de bir ofis açmaya karar verdim. Mezuniyetimi o tarihe kadar almış olmam gerekiyordu zaten. Ufak tefek tadilat işleri ile başladım. Neyin ne olduğunu görmek istedim diyebilirim. Para kazanabilir miyim, bir mimar nasıl teklif verir, bir proje nasıl hazırlanır... Hiç bir şey bilmiyorsunuz ki, okulda bunları öğretmezler size.

Var mıydı o noktada size akıl veren birileri?

SK:
Hayır, düşe kalka öğrendim aslına bakarsanız.

O halde o "tadilat işleri"ni bile nasıl buluyordunuz?

Nihat Gök:
Eş, dost... (gülüyorlar)

SK: Eş, dost bile değil çoğu, hepsi zorlama! Lojistik olarak doğru bir karar vermiştim; bu tarz işlerin ve taleplerin çok olduğu bir yerde açtım ilk ofisimi: Çengelköy'de. Üç sene orada idare ettim. Sonra para kazanmaktan ziyade iş yapma hırsı ile ENKA'nın bir şirketinin açtığı bir projeye teklif verdim. Bu, basit bir yarışma projesi gibiydi. Proje kabul edilince fiyat vermemi istediler. Elbette diğer projelerden de fiyat istemişlerdi. Bana en yakın teklif benim verdiğimin 3,5 misli idi. 3 milyar teklif vermiştim. İşte o zaman oturup kara kara düşündüm; "gitarımız satsam, arabamı satsam şu kadar borç alsam bu kadar" diye. Bana o işi "yap" deseler, benim hayatım orada bitecek! 8-9 milyardan aşağıya mal etmeme imkan yok. Fores Mimarlık bir daha yok! (gülüyorlar) Sonuçta o işi bana vermediler ama ENKA için başka projeler olduğunda bana geldiler. Derken yavaş yavaş, aslında hızlı hızlı öğrenmeye başladık.



Ve ağlarınızdan kurtulmanız, "bilinen" bir şirket halini olmanız da bu sayede oldu sanırım...

SK:
Çok bilinen değil aslında. "Bilinenlik" 2001 sonrasında oldu diyebilirim. Biz ev dekorasyonu ve tadilatı ile başladık ve 2001'de tövbe edene kadar bu tür işlerle de devam ettik. İsim duyurmak, stratejik bir planlama yapmak gibi işlere çok soyunamadık. Kabuğumuz içinde şantiye tertibine uyarak 7-24 çalıştık. Tesadüflerle, ya da çalışkanlıklarla -benim "tesadüf" tanımın biraz da böyle- ofis, mağaza gibi işler de yapmaya başladık. Sonra yurtdışına giderek mağaza mimarisi ile ilgili kısa bir eğitim aldım. İşte 2001'den sonra bize "kurumsal"ın daha iyi geldiğine karar verdik ve kurumsal firmalar ile çalışmaya başladık. Portfolyomuzu incelerseniz göreceksiniz; uluslararası, çok uluslu firmalar ya da Türkiye'de gerçekten kurumsallaşmış firmalar -Kurukahveci Mehmet Efendi gibi- ile çalışıyoruz. Bu gibi firmalar ile daha statik veriler üzerinden konuşuyorsunuz. Onlar için mimarın ne dediği daha önemli. Ev dekorasyonunda öyle değil.

"Ev dekorasyonu" gibi projeler nasıl işliyor peki?

SK:
Ev dekorasyonu işleri bizim çok canımızı yakmıştır, çünkü o bambaşka bir şeydir. Siz evinizi yaptırıyorsanız ve bir şey sizin için "doğru" ise, isteniyorsa, mimar onu bir şekilde yapar. Ben öyle düşünüyorum. Ne de olsa o evde ben yaşamayacağım.

Gerçekten böyle bir karar aldığınız, "Biz bundan böyle kurumsal firmalarla çalışacağız" dediğiniz noktada bunu yapabildiniz mi?

SK:
Evet, yaptık.

O halde örneğin bir ev dekorasyon talebi ile gelindiğinde bunu red mi ettiniz?

SK:
Reddetmedik.

NG: Türkiye'de öyle bir şans yok. Yani belki bunu yapabilenler vardır ama bizim ölçeğimizdeki bir firmada "iş reddetme" gibi bir şey olamaz.



O halde bu istenen denge nasıl kuruldu?

SK:
O noktada planlama yapıyorsunuz ve bu çok önemli. Sizin nereye gideceğiniz belli ve kendinizi o yönde donattığınızda anlıyorlar zaten. Her hangi bir büyük firmaya gidip konuştuğumuzda -ki bunların arasında Nestle, Peugot gibi bir firmalar var- bizim onlara yardım edebileceğimizi odacısından insan kaynakları koordinatörüne, proje direktöründen genel müdüre kadar herkes anlıyor. Zaten bizim vizyonumuz, düsturumuz "yardımcı olmak". Bir mimari problemi olmayan insan mimara gelmez. Biz "Tamam, proje geldi, şu kadar para" diyerek çalışmıyoruz. Çok büyük, çok prestijli bir sürü projeden az para kazanmışızdır. Çok prestijsiz projelerden de çok az para kazanmışızdır. Tamamen "sorun çözme odaklı" gittiğimiz için işler de yürüyor. Hakikaten şunu söyleyebilirim ki Türkiye'de "kurumsal çözüm" konusunu çok iyi bilen üç beş bürodan biriyiz. Ev dekorasyonunda hiç iddialı değilim; çok iyi bürolar var.


Hoca ile Öğrenciyi Bir Araya Getiren Fores'in Öyküsü
Bir Mimarlık Bürosu Bir Akustik Firmasını Nasıl Doğurdu?
Çalışanlarından Team Fores
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :