Belki kurumsal çözüm dediğiniz şeyi biraz açabilir miyiz? Özellikle ne gibi mimari hizmetleri kapsıyor?
Serter Karataban: Bir helikopter havalimanı da yapabilirsiniz, iş merkezi tabanlı ve karma işlevli 44 bin metrekarelik bir proje de, 150 metrekarelik firma bayisi ofisi de... Örneğin, Çin Halk Cumhuriyeti Telekom – ZTE Coorporation 2004 senesinde geldi ve bir şekilde bizi buldu. Ofislerini yaptık ve memnun kaldılar. Ofis içindeki değişimler, pozisyon değişikliklerinde tadilatı da biz üstlendik. 350 metrekarelik bir ofisten bahsediyorum. Büyüdüler, Ankara'ya gittiler, Ankara'daki ofislerini de bize verdiler. Şimdi Adana, Trabzon'a açılmaktan söz ediyorlar ve onları da biz yapacağız. Tüm bunlar ortak çözümün parçaları.
Belki bir de şundan söz etmek lazım. Benim daha önce çalıştığım tüm ofislerde şöyle söylenirdi: "Biz bir müşteri ile bir kez çalışırız." Hakikaten de öyledir; müşteri ile kavga edilir. Ama ben 1999'dan beri aynı müşterilere iş yapıyorum.
Peki müşteri sürekliliği neden ve nasıl başarılabiliyor?
SK: Zordur; asgari müştereklerde birleşmek gerekir. Ama bunu bir kere başardıktan sonra artık daha kolaydır; çünkü ürettiğiniz çözümü yaşarlar.
Diğer tarafta ise sadece "kavgalı ayrılma" durumu mu işe sekteyi vurur?
SK: Bunun da bilimsel bir tarafı var. Kurumsal bir müşteriye hizmet veriyorsanız, sizin öne sürdüğünüz doğruları, yaşayarak hissediyorlar ise, onlara para kazandırıyorsa ve personel motivasyonlarını arttırıyor ise, yatırım ve işletme maliyeti olarak "feseable" ise onlar mimarı değerlendirebilir. Mutlu olurlarsa devam ederler. Mesela konut, müşterinin istediği gibidir. Onun istediğini yapmazsanız kötü mimarsınızdır. İstediğini yapsanız da "Ben mimar tuttum ama o bunu görmemiş" derler. Bizim yüzümüz ev müşterisine çok yumuşak ve bu yüzden ev müşterisini yönetemiyoruz. O işi, söylediğim gibi, çok iyi yapanlar var. Adam o mimara işini verdiği zaman teslim oluyor. Tarzını hiç beğenmesem de Eren Yorulmazer'in, masasına oturan müşteriye "Bu böyle olacak" diyebilmesi gibi... Ben bunu hiç yapamadım ve yapamıyorsam, mutlu da değilsem, sıkılıyorsam, zaten yapmam.
Dolayısıyla "kurumsal çözüm" adını verdiğiniz bir dizi iş ile ilgilenmeye başladınız...
SK: Evet, bu bir tercih meselesi. Biz de bir açığı gördük. Türkiye'de kurumsal çözüm sunan bin tane mimarlık bürosu var ama beş tanesinin bile çözümleri elle tutulur değil.
Nihat Gök: Bir kurumsal iş yaptığınızda ya genel müdür vardır, ya da işin sahibi olan insan vardır. Ya o sizi bir şeye ikna eder ya da siz onu, anlattıklarının çözümüne ikna edersiniz. Ama mesela konutta öyle değil. Konut projesinde zaten anlaşamamış iki kişi gelir önünüze: Bir kadın bir de erkek. O çok zordur. Benim çok sevgili hocam Muammer Bey, "Ben karısını büroya getiren adama konut projesi yapmıyorum" derdi. (gülüyor)SK: Benim çok samimi bir arkadaşımın kendi arsasına yapılacak ev için biz bu ofiste 1,5 sene uğraştık. Bir ev için 1,5 sene! Çünkü öyle bir brief var ki! Öyle bir program insana bir kere daha gelmez. Biz nasıl onu çözeriz, bir yandan da belediyenin imar durumuna uyarız derken ortaya deneysel mimari anlamında harika bir sonuç çıktı. Ama dediğim gibi, 1,5 sene uğraşıldı o proje ile... Şaka gibi!
Peki uygulandı mı?
SK: Uygulanıyor. Ama netice itibariyle projenin başladığı nokta ile vardığı noktanın eskizlerini göstersem... Proje Silivri'deydi. Orada da çok enteresan bir imar müdürü var. Bizim projeyi kabul etmesine rağmen gidiyor arkadaşın babasına, "Şimdi siz teras çatı yapıyorsunuz ama bu akıtır" diyor. Çünkü adam, imar yönetmeliğinde olmasına rağmen yaptırmak istemiyor. Oradaki bütün müteahhitler teras çatı yapıp, filiz bırakıp üstüne kat çıkmışlar! Adam da biz de öyle yaparız endişesi ile gidip konuşuyor ve biz bütün projeyi çöpe atıyoruz.
Böyle bir süreç mimari yaratıcılığı kamçılıyor mu, yoksa ona engel mi koyuyor?
SK: Yok, bu çok zararlı bir proje. Bizim büroda arkadaşlardan biri "Ben bu proje ile emekli mi olacağım?" demeye başlamıştı. (gülüyorlar)