TOCA'daki tempo nasıldır? Çok kez sabahlanır mı? Kaçta ofisten çıkılır?
EÇ: Aslında daha serbest bir tempomuz var. Kesin bir saatte buraya gelmek zorunluluğumuz yok. Siz, sabah bir saat daha fazla uyursunuz ama uykunuzu almış olarak geldiğiniz için daha verimli olursunuz. Bir de tasarım yaptığınız için gün içindeki programınıza karışmayız. Programlarını arkadaşlar kendileri yaparlar. Karışırız sürekli; alt kat – üst kat hareketlidir; herkes her projenin içindedir. Asıl fikirlerimizi tartışmak için mesai harcarız. Çizim ve proje üretim tekniklerine görece daha az zaman ayırıyoruz. Ne kadar çok düşünür ve konuşursak, üretim yaparken o kadar rahat edeceğimize inanıyoruz. Öte yandan projeyi teslim etmek için kısıtlı vaktimiz kalmışsa sabahlamamız elbette gerekiyor. Ama kurulduğumuzdan beri belki on kere sabahlanmıştır burada. Özellikle de çok mesai ile çok iyi işler çıkarılabilir inancında değiliz; tam tersine inanıyoruz. Bu yüzden de sabahlamamızın ertesi günü tatil veriyoruz.
"Alt kat – üst kat arasında sürekli hareketliyizdir" dediniz. Bu çift kata dağılmış olma durumu engel teşkil etmiyor mu?
EÇ: Aslında engel olmuyor çünkü bizim ana programımız Revit. Revit'te de "workstation"lar üzerinden çalışıyoruz. Bütün makineler tek bir "server"a bağlı ve bu sayede kimsenin sabit bir yeri olmak zorunda değil.
Bu yer değişimini teşvik ediyorsunuz yani…
EÇ: Evet, teşvik ediyoruz. Diğer yandan da iş bölümüne yeniden dağılmayı ve birleşmeyi olanaklı kılıyoruz. Örneğin üç kişilik bir grup bir projeyi çiziyorsa, onlar aşağıya iniyor. Doğal olarak diğerleri de yukarı çıkıyor. Ya da diyelim ki mimar arkadaş projeyi tasarladı, bunun görselleştirme işini yapacak olan arkadaşı yanına çağırıyor. Onlar da mesela malzeme renklerini hemen kararlaştırıyorlar. Yani çok interaktif bir çalışma var burada.
Ekip arkadaşlarınızı "şantiyeye gidenler", "AutoCAD ile çalışanlar", "modelciler" gibi kategorilere ayırıyor musunuz peki?
EÇ: Hayır, bunu yapmıyoruz. Özellikle yapmıyoruz hatta. İnsanların talebi bu yönde, çünkü daha tanımlı işleri olsun istiyorlar. Ama bu, belli bir statüko getiriyor. "Ben şantiye ile sorumluyum" denilip geçiliyor. Öte yandan mekanik, statik, elektrik, jeo-teknik yapılar ile ilgili görevli arkadaşlarımız elbette var. Ama herkes, her işin bir şekilde içinde oluyor. Aksi takdirde bunca işi takip etme şansımız asla olmaz.
Özellikle endüstriyel tasarımcı, iç mimar, fotoğrafçı, grafik tasarımcı gibi farklı disiplinlerden kişileri bir araya getirmeyi neden istediniz? TOCA, neden salt mimarlardan kurulu bir ofis değildir?
EÇ: İlk kurulduğumuz günden bu yana grafik tasarımcılarımız var. Teknik paftalarımızın bile görselliğinin çok iyi olması gerektiğine inanıyoruz. Okunur olmalılar. Mimarlıkta bize yapı yapmayı öğretiyor olabilirler ama bu gibi alanların, artık ayrı meslek dalları olduğunu hatırlamalıyız. Siz, yaptığınız bir işin sunumunu ciddiye almalısınız. Seçtiğiniz font bile çok önemli örneğin. Bizim, TOCA'ya yönelik hazırladığımız fontlar var. Ve bunu meslek edinmiş insanlar var. Neden onlar da bu sürece katılmasın? Endüstri ürünleri tasarımcı arkadaşlar ile birlikte çalışmak istememizin nedeni ise, bir yapıyı da endüstri ürünü olarak görebilmemiz. O kadar yararlı oluyor ki! Biz, tasarıma hep cepheden bakarken, endüstri ürünleri tasarımcısı alttan yukarı doğru bakıyor. Ayrıca siz, müşteriye bu katkıyı görselleştirme yolu ile sunduğunuzda, onlar da yeni bir şeyler ile karşılaştıklarını fark ediyorlar. İç mimarları ise sadece iç mimar oldukları için çalıştırmıyoruz.
İç mimarlar hangi alanlardan sorumlular?
EÇ: Onlar da tasarımın tamamını yapıyorlar.
Planlama ve uygulamaya da giriyorlar mı?
EÇ: Evet, giriyorlar. Stadyum projemizde, yukarıdaki platformu gezen ve maçı izlemeye gelmiş olanların, aşağıdaki çarşıda nasıl vakit geçireceklerini sorguluyorduk. Belli yerlerde açıklıklar yaratmak gerekiyordu. Bunu bir sorun olarak ortaya koyduk. Mimar arkadaşlar, belli yerlerde topografyayı düzenleyerek probleme yaklaştılar. İç mimar arkadaşlar ise, bir ağaç örüntüsü ile konuyu ele alabileceğimizi söylediler. Aşağıdan yukarıya uzanan bir tür konstrüksiyon ile yukarıdaki insanları yönlendirmeyi önerdiler. Bu, çok ince bir nokta idi. Ne mimari ne de iç mimari idi. Ve bu fikir çok beğenildi. Ya da mesela enformasyon binasının cephelerini tasarladık; ama o cephelerin karakterini son olarak iç mimarlar revize ettiler. Çünkü içeride, yapının tamamını gezebilecek bir rampa önerdiler. Bu rampa için de yapı, bir miktar yukarı doğru kaldırıldı. Grafik tasarımcımız ise, söz konusu rampanın zemin ile birleşerek olimpiyat halkalarına dönmesini önerdi. Bunun içine de bir havuz ekledik mesela.
O halde şunu merak ediyorum: Burada çalışan grafik kökenli ya da iç mimar ekip üyelerinin işe yoğunluğu, mimarlardan daha az oluyor mu?
EÇ: Hayır, onlar tam tersine daha çok çalışıyorlar! En başta işleri hızlandıranlar mimarlar oluyor ama son noktada iş, diğer tasarımcı arkadaşlarımıza düşüyor. Buradan en geç onlar çıkıyor, çünkü paftaların son kontrollerini grafik tasarımcılar yapıyor. Ya da baskıdan gelen renklerin pantone ile uyup uymadığına iç mimarlarımız bakıyor. Dolayısıyla tüm proje bitmeden kimse gidemiyor.