EA: Ben de öyle görüyorum çünkü Almanya'da bunun mümkün olmadığını, imar durumuna karşı gelirse fazladan kullandığı o 50 cm'in yıktırılacağını biliyor. Aynı kişi Türkiye'de bir projeye girdiğinde: "Belediyeye gitsem, ‘sağımda solumda da böyle yaptılar' desem bana da bu izni vereceklerdir" şeklinde bir rahatlık görüyor. Belki de bu kişiyi suçlamak hatadır, yanlışı yapan ona o imkanı veren mi acaba? Bunu da düşünmek lazım. Çünkü gerçekten de bahsettiğiniz gibi bir eğilim var. Hatta bunlar Almanya'da da deneniyor. Türkiyeli bir işveren bana, "Arka bahçemde şunu şöyle yapmak istiyorum" diyebiliyor. Ben de ona; "Bunu yapamazsınız çünkü inşaat sınırınız belirlenmiş" diyorum. Sonra da, bunu yapsa ne olacağını soruyor. Yıkılacağını ve belli bir miktarda para cezası yiyeceğini söyleyince, o cezayı göze alsa mı diye bunun hesabını yapıyor. Kazançlı çıksa yapacak ama ya cezanın çok büyük olduğunu görüyor ya da kendisine bunun için imkan tanınmayacağını anlıyor. Çünkü belediye artık uydu fotoğrafları ile nerede kaçak yapılaşma olduğunu anında hemen tespit edip, ertesi gün bunu yıkabiliyor.
CB: Türkiye'de eksik olan şey de bu. İlgili kişiyi bulduktan ve ‘ceza'yı atlattıktan sonra her zaman için, o inşaatın yapılabileceği yönünde bir umut var. Üstelik de böyle bir durumu değerlendirmediğinizde, 'enayi' yerine konuluyorsunuz. Türkiye'de bir sürücü, sırf kırmızı ışıkta durduğu için dayak yedi. Diğerleri ışığı dinlemeyip geçerken , kurallara uyan sürücü durup onları "engellediği" için araçlarından inip bu kişiyi dövdüler. Böyle bir örnek yaşandıktan sonra siz de, kırmızıda dururken ne olur ne olmaz diye arkanıza bakmaya başlıyorsunuz. Şu anda kriz dediğimiz sorunun nedeni de bu. Devlet gecekonduları yok edip yerlerine gökdelen kapsamında görülmesi gereken 14-15 katlı apartmanlar yapıyor. Sonuçta da ne sosyal yapı ne de kent tasarımı ilkeleri açısından eski ile yeninin uyumunu düşünen bir yapılaşma çıkmıyor ortaya. Yalnızca ‘para kazanma' üzerine kurulu bütün olay… Bu projeler eskiden de vardı ama mimarlar bunlara pek yanaşmazdı. Şimdi ise önlerine ne getirilirse yapıyorlar.
EA: ODTÜ'deki son konferansınızda öğrencilere yönelttiğiniz "Hocalarınız size hangi proje konularını veriyor, sosyal konut yapıyor musunuz?" sorusuna verilen bir yanıt çok ilgimi çekti. Bir dördüncü sınıf öğrencisi; "Hayır, biz sosyal konut yapmıyoruz, ‘mixed-use' projeler yapıyoruz" demişti. Kültür pesimistliği yaramaz bu durumda ama bence, bu yanıt her şeyi açıkça ortaya koyuyor.
CB: Ben de o yanıtı beklediğim için bu soruyu sormuştum. Bizim dönemimizle arada çok büyük ayrım var…