AIA’nın bu adımlarına karşılık, bu süreçte hayati bir konuysa, mimari (tasarım) ofisleri ve firmalarının, bu krizden nasıl geçtikleri. Bu bağlamda iki ana noktaya dikkat etmekte fayda var: 1. Mimari (tasarım) pratiğinin, işveren başta olmak üzere, farklı meslek ve disiplinlerin katılımıyla gerçekleşen bir ekip çalışması olduğu ve (tasarım) pratiği yapan mimarın da, bu işbirliğine dayalı “süreç” ve “sonucun” bir üyesi olduğunu; 2. Mimari ofis ve firmaların kendi iç yapılanması, pratiğinin ölçeği, hizmet sundugu alanlar vb.nin de farklılıklar gösterdiği. Diğer deyişle, a. ülke ekonomisinin bu sürece verdiği rakamsal düşüş tepkileriyle, (farklı) işveren profillerinin mimari proje ve pratiğine olan yaklaşımı, b. mimari pratikle etkileşim halinde olan diğer meslek ve pratiklerin bu krize verdiği tepki, c. uzaktan çalışmaya “geçiş” sürecinde, çalışanların buna verdikleri psikolojik, sosyal reaksiyonlar, sağlık durumları ve teknoloji ağırlıklı iletişime olan yatkınlıklarının derecesi, d. “farklı” mimari proje türlerinin bu süreçten nasıl etkilendiği, e. mimari (tasarım) ofisinin farklı yerlerde konumlanan şubelerinin olması gibi pek çok faktör bu bağlamda etkili.
Şu an için, ülkenin önde gelen mimari (tasarım) ofisleri ve firmalarının, kendi resmi sayfalarında yaptıkları açıklamalar, ofis ve firma yürütücüleriyle yapılan ropörtajlar ve diğer yayınlar, bu konuda bir kesit sunuyor denebilir. Örneğin Skidmore, Owings & Merrill, 17 Mart 2020 tarihinde, resmi sayfasında bir açıklamada bulundu. 1936 yılından bugüne, mimari tasarımdan, kentsel tasarım ve planlamaya uzanan ölçekte, farklı disiplinlerden, çok sayıda, çok kültürlü çalışanı ve farklı kentlerde konumlanan ofisleriyle, küresel olarak faaliyet gösteren SOM, “Global Topluluğumuza Bir Mesaj” (21) başlıklı bu yazılı açıklamasında, “Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri” (Ing. The Centers for Disease Control and Prevention, CDC) ve “Dünya Sağlık Örgütü’nden” (WHO) açıklanan bilgi ve veriler ışığında, stratejilerini sürekli güncellediğini, 16 Mart 2020 tarihinden itibarense New York, Chicago, San Francisco, Los Angeles, Washington D.C., Seattle, Londra ve Dubai’deki ofislerini evden çalışmaya yönlendirdiğini, (en erken Nisan 2020 sonuna dek olacak şekilde) tüm iş seyahetlerini askıya aldığını ifade etti. Bu mesajın son cümlesiyse, pratiklerinin “en can alıcı noktasına” işaret ediyor denebilir: “İşverenleriyle birlikte” (22), daha iyi bir dünya inşa etmek için, yaratıcı ruhla, her mücadeleye hazır oldukları; diğer deyişle, ekonomik koşullar ve sermayeye olan (kaçınılmaz) bağ(ım)lılık.
Covid-19 öncesi SOM - Lever binası çevresinde yaşam. Foto: Meral Ekincioğlu.
SOM’den Carrie Byles’se, sanal çalışma ortamı ve teknolojisini daha önceden (1980’lerde Hac Terminali gibi) kullanmaya başladıkları için, bu geçiş sürecinin çok ciddi bir sorun oluşturmadığını, ancak şu an evden çalışmaya başlayan çalışanları için, Koronavirüs konusunda düzenli bilgilendirme yaptıklarını, “sanal tibbi bir danışman” hizmeti sunduklarını, herhangi bir endişe vb. olması halinde bilgilenmek için bir “iletişim hattı” kurduklarını ve “güvenilir bilgi paylaşımına” büyük özen gösterdiklerini ifade etmekte (23).
Ülkedeki her mimarlik ofisinin, SOM gibi bir altyapıya sahip olmadığı gerçeğiyle, Kuth Ranieri Architects’ten Elizabeth Ranieri’yse (FAIA), ülkenin Batı ve Doğu kıyısında bulunan ofislerinin, farklı acil durumlarla karşılaştıklarını, doğal afet için mevcut bir planlarının olmasına rağmen, bu beklenmedik ve farklı gelişim gösteren kriz için hızlı bir şekilde protokol ve çözümler geliştirmek durumunda kaldıklarını dile getiriyor.
Diğer yandan, çok daha küçük ölçekli, mimarlık ve kentsel tasarım pratiği alanında faaliyet gösteren, Boston merkezli NADAA’dan yetkili isim ve “Irwin S. Chanin School of Architecture at the Cooper Union”da dekan olarak görevini sürdüren Nader Tehrani’nin açıklamasıysa, bu tür bir deneyim daha önce yaşamadıklarını, ofis çalışanlarının evden çalışmaya başladığını, toplantılarının online olarak düzenlendiğini, işverenler, danışmanlar ve yüklenicilerin programlarındaki değişikliklerle bağlantılı olarak, kendilerinin de bu değişiklikler karşısında esnek olmaya hazırlıklı oldukları yönünde (24).
Bunlarla birlikte, pratiğin yaşam bulduğu bağlam olarak şantiye alanlarının mevcut durumu hakkında bilgi alabilmekse, bir diğer hayati konu ve bunu takip etmeye yardımcı olabilecek, internet ortamında haritalama çalışmaları başlatılmış durumda (25). Diğer bir ifadeyle, "mimarlar", "pratiklerinin” ne kadar çok faktöre bağlı olduğunu, belki de hiç bu kadar derin ve etkili deneyimlememişti.
COVID-19 ile birlikte bir diğer can alıcı soruysa, bu sürecin mimari tasarım düşüncesini, mekan tasarımını, fiziksel çevre, kentsel tasarım ve planlamasını nasıl etkileyebileceği. Şu an, “öngörülmesi kolay olmayan” bir geçiş sürecini deneyimlemekle birlikte, yaşanan krizin insan yaşamını tehdit eder küresel boyutu, ulusların a. sağlık altyapısı ve yapılarını (26), b. “sınır bölgeleri” ile ilgili olarak, buradaki pek çok altyapı konusunu mekansal ilişkilerle bağlantılı olarak yeniden ele almasını zorunlu kılıyor (27). Bunlarla birlikte, COVID-19 gibi salgın ve benzeri durumlara karşı, önceden veri toplama ve gerekli önlemleri almaya dair geliştirilecek hemen her teknoloji ve çözüm, mimari tasarımda (eğitim, profesyonel pratik bağlamında) her şekilde karşılığını bulacak denebilir (28). İşlevi gereği çok sayıda insan kullanımı gerektiren (ve özellikle kapalı mekanlara sahip, yaşlı nüfusu barındıran huzurevi ve bakımevleri, küresel ve kalabalık toplulukların sürekli dolaşım halinde olduğu havaalanları, ulusal ve uluslararası ölçekte taşımacılıkla ilgili vb.) bina türleri ve temel tasarım ilkeleri (29), doğal kaynak ve bitki örtüsüne daha duyarlı kentsel tasarım ve planlama çalışmaları, evsizler, kırsal alanlarda yaşayıp sağlık ve ulaşım başta olmak üzere en temel imkanlara sahip olmayan topluluklar, zorunlu olarak göç etmek durumunda kalan insanlar vb. artık kaçınılmaz olarak yeni bir gözle ve çok acil çözüm bekliyor. Tüm mimari yapı türleri ve mekan tasarımlarında, dokunmayı azaltacak yeni tasarım ve detaylar (kapı kolları, elektrik düğmeleri vb. gibi), antibakteriyel malzeme ve kaplamaların kullanımında artış, tasarımlarda mikropların barınabileceği düz yüzeyleri daha az tercih etmek, temiz hava sirkülasyonunu sağlayacak sistem ve çözümlere daha ağırlık vermek ve daha pek çok yeni ve yaratıcı fikirler ve uygulamalarla karşılaşabiliriz. Bu süreçte düzenlenen mimari tasarım yarışmaları ve sergi çağrılarıysa, yaratıcı tasarım anlayışına yeni bir ivme vermeye aday (30).
“Evde” bu metin üzerinde çalışırken, Magali Sarfatti Larson’un kendisinden, “mimarlığın sosyolojisi” üzerine yeniden çalışmayı planladığını e-mail yoluyla öğrendiğimi ifade etmek isterim. “İnsanın” bu kadar merkeze alındığı bir mimari süreçte, konu hakkında bu deneyimli kalemin (31), yeni değerlendirmeleri, bizlere önemli farkındalıklar sağlayabilir. Tüm bunlarla birlikte, bu metnimi, genç bir mimarken, “Kaos Teorisi”, bilim felsefesi ve çağdaş mimarlık arakesitinde konuşma şansını yakaladığım (çok ender bir “pratisyen” olarak) değerli Oğuz Öztuzcu, NYC’deki ofisinde karşılıklı mimari sohbet yapma imkanına sahip olduğum, bilgi ve tevazusuyla beni etkileyen Michael Sorkin, editörlük yıllarımda sohbet imkanına sahip olduğum ve kendine özgü yaratıcı yaklaşımıyla Cengiz Bektaş, ve aramızdan ayrılan diğer mimarların anısına saygıyla noktalamak istiyorum.
Tarihi boyunca (yaratıcı) “ego”, starlaş(tırıl)an kahramanlar, işverenin sermayesi ve kar talebi etrafında organize olmuş (eril) “güç ağlarından” beslenen mimarlık, “insanlık ve kendisi için”, (muhtemelen) hiç olmadığı kadar, kolektif yaklaşımı, eşitliği ve (akademik söylemler yerine) “bilimi” dikkate almak durumunda (32). Peki, kaybedebileceğimiz “1 saniye” var mı?