Kentplus Yalova

mimarizm.com / 23 Ekim 2017
Project Design Group imzası taşıyan projede; tasarımın ve tasarım sürecinin en önemli yönlendiricisi ve girdisini oluşturmuş olan doğal ortamın, kullanıcının hayat akışına ve gündelik yaşantısına birinci dereceden katılması hedeflenmiş.

» Yalova Armutlu’da Dereliköy yerleşkesi yakınlarında bulunan yaklaşık 330.000 m²’lik proje arazisi; oldukça hareketli topografyası, ılıman iklimi ve olağanüstü deniz manzarasıyla insanları karşılar ve çevresinde barındırdığı yeşil dokuyla insanlara bir kez daha doğayla iletişime geçme olanağı sunar. 

Arazinin bu kendine has, doğal yapısı; proje konseptinin temelini oluşturmaktadır. Öyle ki burası için tasarlanacak yapıların bu doğal atmosfer içerisinde bir parça kaybolması, topografya ile uyumlu olarak arazi bütününe yayılıp erimesi hedeflenmiştir. Bununla birlikte kullanıcı için hayal edilen atmosfer de; eğlenirken, dinlenirken, sokakta gezerken doğanın kokusunu hissedebilmek olmuştur. Bu doğrultuda kullanıcı için tasarlanan bu atmosferin sağlanabilmesi ve etkisinin kuvvetlendirilebilmesi için yapılaşma alanında çok sayıda yeşil bantlar oluşturulmuştur. Bu sayede arazinin ve tasarımın çevredeki ormanlık alan ile bütünleşmesi de sağlanmıştır. Oluşturulan bu yeşil dokuda kamusal alan niteliği ön planda tutularak, sokaklar taşıt trafiğine kontrollü olarak kapatılmış ve geniş yeşil bantlara açılan, yol sonunda adeta küçük bir ormanla kucaklaşan her sokakla birlikte yayalar yeşil ile buluşturulmuştur. Bütün bu doku içerisine eklemlenmesi hedeflenen proje birimleri, yeşilin kimi noktalarda kendilerine temas etmesine kimi noktalarda ise kendilerini çevrelemesine müsaade edecek şekilde araziye yerleştirilmiştir. Konut birimleri, arazinin yüzünü manzaraya dönmüş, yüksekte kalan yamaçlarında konumlandırılırken, eğimin giderek azaldığı bölgelere ise oteller yerleştirilmiştir. Konutlarda alışılagelmiş günümüz konut tipolojilerine yeni bir soluk getirilmek istenmiş ve tek tip konut üretmek yerine farklı bir yerleşim morfolojisi oluşturulmuştur. Birbirini sürekli tekrar eden standart bir tip kullanılmayıp, kimi teras çatılı, kimi kırma çatılı, kimi daha büyük kapalı alanları olan, kimi ise küçük kapalı bir alana sahip fakat daha büyük bahçesi olan farklı tipolojilerin bir araya geldiği, sokakların kimi noktalarda daralıp ara geçişler oluştururken bir başka noktada genişleyerek ufak meydanlara dönüştüğü bir yerleşke oluşturulmuştur. Böylece 163 blok içerisinde 14 farklı tip blok ve 1001 daire içerisinde 63 farklı tip daire üretilmiştir. Ayrıca konutlarda “Eski Türk Evleri” tipolojilerinde sıklıkla karşımıza çıkan “hayat”lar modern yaşama entegre edilerek yeniden yorumlanmıştır. Farklı biçimlenmeleri ve büyüklükleriyle çeşitlilik sağlayan konut birimlerinin birbirlerine eklemlendikleri noktalarda oluşturulan “hayat”larla; iki farklı dairenin birleştirilerek kullanılması ya da komşuların etkileşimleri ve paylaşımlarını artırmaya hizmet eden keyifli bir ortak alan olarak kullanılması sağlanırken, esas olarak; dışarıda oluşturulmuş olan atmosferin bir iç bahçe ile evin yani yaşamın içine çekilmesi hedeflenmiştir. Böylece kullanıcının yalnızca sokağa çıktığında deneyimleyebileceği bir atmosfer değil günlük yaşantısının bir parçası olabilecek bir atmosfer yaratılmıştır. Bütün bu yaklaşımlarla yeniden ele alınan konut birimleri, klasikleşen plan tiplerinin farklı şekillerde bir araya getirilmesi ve bu bir araya getirilişlerdeki işleyişin yeniden kurgulanmasıyla ezberleri bozan bir anlayışla tasarlanmıştır. 

Bölgenin bir başka doğal güzelliği olan termal su kaynakları ile kullanıcının buluşturulmasını hedefleyen sosyal tesis birimleri, farklı kotlara oturtularak arazi içerisine gömülmüş ve olabildiğince arazi doğal yapısı içinde gizlenmiştir. Birimlerin araziyle bir araya gelişindeki bu yaklaşım ve birimler içerisinde tasarlanan yeşil iç avlular, termal ve soğuk su havuzlarıyla, tesisler; su ve yeşil birlikteliği ile çevrelenmiştir. Sosyal tesisler tasarlanırken geçmişteki hamam tipolojileri irdelenerek, termal havuz alanında bütün bir alana yayılan su kütlesi içerisinde küçük özel odacıkların oluşturulması ve havuz alanında günışığı kullanımı, tasarımda bütünleştirilmiştir. Mekân içerisindeki kurgunun farklı kullanıcı reflekslerine yanıt vermesi düşünülürken, içerde-dışarda olma durumu sorgulanmış ve termal su ile tatlı su arasında görsel bir ilişki kurulmuştur. 

Projede yaklaşık 592/595/135 yatak kapasiteli üç farklı otel yapısı tasarlanmıştır. Konut birimlerinin görüşünü daraltmamak adına üst katlara doğru parçalanarak şekillendirilen otel blokları, alt katlara doğru topografyayla birlikte kademelendirilmiştir. Kademelendirilerek dışardan erişim sağlanabilmesine olanak verecek şekilde tasarlanan bu alt katlar, kullanıcıların daha kolay erişmek isteyebileceği termal-açık havuzlar, SPA merkezi, hamamlar, spor merkezi, güzellik merkezi, eğlence salonları gibi sosyal birimlerle donatılmıştır. Otellerle birlikte sosyalleşmenin arttığı, arazinin en az eğimli, denize doğru ilerleyen dere boyu aksı ise projenin ana rekreasyon hattı olarak tanımlanmıştır. Arazi yapısı itibarıyla merkezde yer alan ve hem fiziksel hem de işlevsel yapısı sayesinde bütün proje alanından topladığı kullanıcıları en uç noktada sahille buluşturan bu hat; çeşitli peyzaj öğeleri, kiosklar ve var olan dere arkının genişletilip tasarıma katılması ile zenginleştirilerek proje omurgası olarak düzenlenmiştir. Bu omurga boyunca ilerleyen rekreasyon alanlarında hem yetişkinlere hem de farklı yaş gruplarındaki çocuklara hitap eden sosyal mekânlar oluşturulmuştur. Bu aks; biyolojik gölet, amfi tiyatro, farklı yaş grupları için farklı çocuk oyun alanları, gölet kenarında dinlenmek-vakit geçirmek için restoranlar ve tematik bahçelerle süslenmiştir. 1.200 m² büyüklükteki biyolojik gölet çevresinde suyu temiz tutacak ve sulak ortamlarda kendiliğinden yetişebilen saçak köklü bitkiler, sazlar, kamışlar kullanılmıştır. Yalova’nın iklim ve toprak özelliklerine uygun bitkiler seçilerek zengin bir peyzaj alanı oluşturulmuştur. Açık yeşil alanlarda çok su istemeyen yer örtücü bitkiler tercih edilirken, sert zeminlerde ise süpürge beton ve granit plak taş kullanılarak zeminde farklı geçişler sağlanmıştır. 

Projede konut, sosyal tesis ve otel birimlerinin yanısıra kapalı otopark, sağlık merkezi, cami, okul ve restoran binaları da yine arazinin doğal yapısı ve proje ana konsepti çerçevesinde tasarlanmıştır. 
Bütün bu atmosferiyle, projede; tasarımın ve tasarım sürecinin en önemli yönlendiricisi ve girdisini oluşturmuş olan doğal ortamın, kullanıcının hayat akışına ve gündelik yaşantısına birinci dereceden müdahil olması hedef alınmıştır.


 


Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :