Tasarımda, plan kararının olanak tanıdığı esneklik önemli bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve plan bugünün gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir.
AHÇ Evi; kültürel bir var oluşun, toplumsal bir üretimin bugün yeniden üretimidir. Bir yandan geçmişten getirdiği değerleri taşırken, öte yandan içinde yer aldığı çok katmanlı yapının bugününü temsil eder. Yapının dış kabuğu Kaleiçi’nde olmanın gereklerini taşırken, iç mekân gündelik yaşam pratikleri çerçevesinde yeniden şekillenmiştir.
Kaleiçi’nde koruma bölgesi sınırları içinde oldukça dar bir parselde yer alan, taban alanı 85 m² olan ve iki kattan oluşan tescilli yapının 19. yy’ın sonlarında yapıldığı düşünülmektedir. Yapıldığı dönemde daha büyük bir ev iken ilerleyen dönemde ekonomik nedenlerden ötürü yapı ortadan bölünerek iki ayrı konuta dönüştürülmüş ve doğu yönüne ıslak hacim eklenerek yapı genişletilmiştir. Bu değişiklikler Rumların yaşadığı döneme denk gelmektedir. Evin mübadele sonucu terk edilmesinin ardından Selanik’ten Türkiye’ye dönen ailelerden biri bu eve yerleştirilmiştir. Bu ailenin kız çocuğu Ayşe Çerçiler yaşadıklarını şu şekilde aktarmaktadır:
"Annem, babam muhacir gelmişler Selanik’ten. Geldikleri evler Rumlarınmış. Rumlar Antalya’dan Selanik’e gönderilmiş, Selanik’teki Türkler Antalya’ya gelmiş. Doğrudan Antalya’ya değil, gemi İstanbul, Bursa, Ayvalık, İzmir’e dağıta dağıta gelmiş. Annemler Antalya’da inmişler. Gemi, ondan sonra Mersin’e kadar bütün insanları indire indire gitmiş. Kayıtlıymış kimin nereye gideceği. Hangi köy, hangi şehir belliymiş. Kaleiçi’nde Alp Paşa Oteli’nin karşısındaki 3 katlı evi misafirhaneye çevirmişler. Annem ilk geldiği zaman bir süre o evde misafir edilmiş. Annem ve babam Selanik’te evlenmişler. Buraya geldiklerinde annem 16, babam 19 yaşındaymış. Çocukları yokmuş daha. 3 yıl o evde kalmışlar. Buraya gelince fakir düşmüşler. Ellerinde ne varsa orada bırakmışlar. Burada iş yok güç yok. İnsan başına 10 dönüm tarla, bir de ev. O kadar... Annemle babama 20 dönüm ev, bir de tarla veriyorlar. 3 yıl sonra da Kaleiçi’nde ev vermişler. Çoluğu çocuğu kalabalık olanlara büyük ev vermişler. Bizimkiler iki kişi olduğu için küçük ev vermişler. Annemlerin Kaleiçi’ndeki evi bölünmüştü. Rumlar evi büyük yapmış, çoluğu çocuğu oldukça bölmüş. Annemin ilk çocuğu misafirhanede kalırken dünyaya gelmiş. 1927'de yerleşmişler evlerine. Ben de 1932'de bu evde doğdum ve 1953 yılında evlenene kadar bu evde oturdum. Annem ve babam da yaşadıkları sürece başka bir evde oturmadılar."
Ev aynı ailenin üçüncü nesli tarafından kullanılmak istenmiştir. Ancak yapı 2004 yılında mail-i inhidam durumunda olduğunun belirtilmesi üzerine yıkılmıştır. Antalya Kaleiçi Koruma Amaçlı İmar Planı’nın bu yapıyla ilgili getirdiği karar (1) doğrultusunda konstrüksiyonu cephedeki özgün malzeme özellikleri korunarak, çağdaş teknoloji ve malzemeler kullanılarak betonarme sistemle yeniden inşa edilmiştir. Turgut Cansever’in de inandığı gibi “yapılan şeyin hem geçmişe hem geleceğe doğru olması bugünün çözümüdür”. İnsan ve toplum gerçekliğinin bir ürünü olan konut mekânı geçmişin izlerini taşırken öte yandan bugünün yaşam pratiklerine de uyum sağlamalıdır. Geleneksel konut yeniden inşa edilirken içinde yaşayacaklara bir sahne olmanın ötesine geçerek onlarla bugünü yeniden deneyimlemelidir. Bu düşünceler ışığında, plan kararının olanak tanıdığı esneklik önemli bir fırsat olarak değerlendirilmiş ve plan bugünün gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmiştir. Yapının taban alanının az olması nedeniyle zemin ve üst katta açık mekânlar elde etmek üzere iç duvarlar kaldırılmış, daha geniş yaşam alanları elde edilmiştir. Zemin kat birçok insanın birlikte zaman geçirebileceği açık ve kapalı alanlar sunarken, üst kat daha çok özel yaşama ayrılmıştır. Bugünün koşulları iç mekân kurgusunu ve arkitektonik dili belirleyen önemli bir unsur olmuştur.
Notlar
1.KV (5) Aynı cephelere uyularak bütün yapı yenilenebilir.
Aranan koşullar şu şekildedir:
•Yapının taşıyıcı sistemi, mimari elemanları ve malzemesi onarılamayacak düzeyde bozulmuş, niteliğini yitirmiş ya da yok olmuştur.
•Yeni uygulamada, eski plan tasarımına uyulması gerekmez.
•Yapıda bulunan kapı, pencere, tavan, merdiven korkuluğu, tepe penceresi, vb. mimari elemanlardan yeniden kullanılabilecek nitelikte olanlar özgün yerlerinde kullanılacaktır.
•Yeni yapı, eskisi ile aynı taban alanına oturacaktır. Ancak yıkılmadan önce, yapıya eklenmiş, niteliksiz ve herhangi bir dönemi simgelemeyen ekler, yeni uygulamada göz önüne alınmayacaktır.
•Cephede restitüsyon projesinden gelen bilgiler ışığında değişiklik yapılabilir.
•Çağdaş teknoloji ve malzeme kullanılabilir. Bu durunda yapının özgün malzeme özellikleri yansıtılacaktır.
*Bu proje YAPI Dergisi'nin 408. sayısında yayımlanmıştır.