Alkasabi Riyadh Evleri

mimarizm.com / 03 Aralık 2021
İç mimarisi Ofist, mimari tasarımı Teğet Mimarlık'a ait "Al Kasabi Ailesi Çoklu Konut Yapısı"; işlevsel, estetik açıdan konfor odaklı ve ev sahiplerinin yaşam standartlarını zenginleştiren bir tasarım anlayışı ile hayat bulmuş.

Suudi Arabistan’ın başkenti Riyad, Nefud çölünün ortasına kurulmuş, 7,5 milyondan fazla kişinin yaşadığı dev bir metropol. Ortadoğu’nun en önemli iş merkezlerinden biri olan şehrin eteklerinde; kumul arazi üzerine yerleşen, kendi içine kapalı bir çoklu konut yapısı olan Al Kasabi Evi, Ofist ve Teğet Mimarlık’ın bir ortak çalışması. Mimari tasarımla iç mekân tasarımının iki ayrı ekip tarafından demokratik ve geçişli bir bakış açısıyla çözümü, yapının mimari ve iç mimari ölçeklerinde işlevsel ve estetik açıdan tam bir uyum içinde olmasının yolunu açan en önemli etken.

Aksonometrik Görünüm

Çöl ikliminin karakteristik özellikleri gereği yazın gündüzleri 50 dereceyi bulan yüksek sıcaklığın hâkim olduğu bölgede güneş battıktan sonra havanın aniden soğuması ve zaman zaman ortaya çıkan kum fırtınası gibi iklim şartları, tasarımda ele alınması gereken temel problemler olarak görülmüş ve kabuk; form, malzeme tercihleri ve işlev açısından doğal iklimlendirme yöntemlerinin etkili kullanımı çerçevesinde şekillenmiş. 

Sokak Görünüşü

Modern yaşam seçimleri olan iki kardeşin çocukları ve onların ailelerine ait yaşam ünitelerinin yanında “meclis” adı verilen kapalı sosyal alandan oluşan kompleks, birbirinden iki, arsayı çevreleyen yoldan altı metre geride konumlanmış, farklı büyüklüklere sahip kübik kütlelerden oluşuyor. Kütlelerin ortasındaki yırtıklarda yer alan iç avlular, her ünite için kişisel cennet mantığında düzenlenmiş. Dışa neredeyse tamamen kapalı bu ünitelerin hem zemin hem birinci kattaki tüm mekanları bu iç avlulara bakıyor. 

Her birimi tek tek yüksek duvarların arkasına konumlamak yerine avluların birbirine bakacak şekilde düzenlenmesi, yapı bütünlüğü açısından kritik bir karar. Avlu, dolayısıyla su ve peyzaj perspektifini derinleştiren bu uygulama sayesinde birbirinin aynası konumundaki iki komşu havuzu ayıran bahçe kapısının istendiğinde açılıp yakın aile üyelerinin özel günlerde kolayca kaynaşmasına olanak tanınıyor. 

Pasif iklimlendirme açısından önemli bir detay olan, avluya doğru eğimli çatının zemine yakın kademesinin altındaki eyvan, bu coğrafya için önemli, alternatif bir yaşam alanı. Kum fırtınası çıkması durumunda ahşap kepenk ve perdelerle avludan tamamen kopabilen eyvan, modern bir vaha estetiğiyle inşa edilip döşenmiş. Eğimli çatıyla birlikte mimari tasarımın form açısından en belirgin öğelerinden biri olan rüzgâr bacası (badgir) da bu bölüme yerleşiyor ve çatıyı yırtıp gökyüzüne uzanıyor. Ortadoğu’da bu projenin de ilham kaynakları arasında yer alan Yazd gibi kadim yerleşimlerde, esen rüzgârı mekânın içine çekmek amacıyla konut yapılarının eyvan bölümünde kule formunda inşa edilen rüzgâr bacaları (badgir), İran, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak ve Pakistan’da en çok uygulanan pasif soğutma yöntemlerinden biri. Baca, esintiyi mekâna çektikten sonra hava akımı oluşturup ısınan havanın dışarı hızlıca atılmasını sağlıyor. Avludaki havuz da estetik kaygıların ötesinde bu doğal iklimlendirme sisteminin bir parçası. Havuz çevresine yerleşmiş sık çalılar, farklı türde ağaçlar, saksı ve vazolarla zenginleşen peyzaj, yarattığı derin orman atmosferinin yanında kum fırtınası ve sıcağı da dışarıda tutmaya yardımcı oluyor. 

Zemin kata yerleşen ve her biri eyvana açılan odalardan bazıları yaşam, bazıları dinlenme, uyuma işlevlerine hizmet ediyor. Bu aktif ve pasif eylem mekanlarının birbirinden fiziksel olarak ayrılması ise eyvan zemininde yaratılmış kot farklılıklarıyla sağlanmış. Örneğin, öğle uykusuna çekilmiş bir bireyin odasının önünden geçmeden önce inilen birkaç basamak, psikolojik olarak kişiye yavaşlaması için bir uyarı niteliği taşıyor. Buradan yola çıkarak yaratılan kademeli zemin, özellikle çocuk odalarının önünde çocuklara özel birer açık hava oyun havuzu, ebeveyn yatak odasının önünde küçük bir kitap okuma nişi olarak işlevleniyor. 

Dış cepheyi tamamen saran, iç mekânda da bazı duvarlarda ve zeminde kullanılan kumul rengi Riyad taşı, yerel mimarinin belirgin öğelerinden biri ve bu malzemenin kullanım şekli yapıları; arsayı çevreleyen kumul araziden yükselen yarı doğal formlar olarak okutuyor. Her ünitenin birinci katında yer alan tonoz çatılı yatak odalarının temiz, köşeli formlarla ilişkisi, bu coğrafyaya hâkim geleneksel kerpiç mimarisine saygı duruşu niteliği taşıyor. 

Birbirinden farklı zevklere sahip üç nesle ev sahipliği yapan bu konut kompleksinde her birim, hassasiyetle ele alınmış dekorasyon kararlarıyla birbirinden ayrılıp kişiselleşiyor. Kardeş ve kuzenlerden oluşan bu büyük ailenin üst jenerasyonu, dekorasyon tercihleri açısından daha geleneksel, genç nesil ise belirgin şekilde İskandinav ve endüstriyel stillerden etkilenen, yaşam alanlarında hali hazırda bu stillere ait kodları benimsemiş, yaşamını Suudi Arabistan ve Avrupa arasında geçiren bireylerden oluşuyor. Genel olarak dünyada kabul görmüş, çokça talep edilen batılı kültürlere ait yaşam estetiğinin Arap çölleri gibi buna tamamen zıt bir coğrafyada, bu coğrafyanın getirilerinden kopmadan bir araya geliş şekli, iç mekân düzenlemesinde ekibi heyecanlandıran en önemli unsur, tasarımın başlangıç noktası olmuş. Mimarlar bu süreci, “Doğudan yola çıkıp batıya bakmak” sözleriyle açıklıyorlar. Bununla birlikte “doğu”dan kasıt sadece Suudi Arabistan’a ait kültürel değerler değil. Mekânı renklendiren, birbirinden ayıran malzeme, doku, desen ve tekstillerin kökeni, Arap yarımadasının dışına çıkıp Kuzey Afrika’ya; Fas, Tunus, Cezayir eksenine kayıyor, oradan İber yarımadasının güney ucuna, Andalusya’ya uzanıyor. Bu yolculuk, Najdî mimarisinin alfuraj (furjat) adı verilen minik üçgen pencerelerinin projede yaşam alanına hâkim; iki kat yüksekliğe uzanan şömine bacasının yüzeyine desen olarak yansıtılmasıyla başlayıp, yatakbaşı duvarı olarak hayat bulmuş Fas çinilerine, bakır sini ve hazeran panellere, oradan İran halılarına, yerinde çözülmüş sedirlere, Bedevi Beni Ourain kilimlerine, hatta Uzakdoğu esintili ikat desenlerine akan çok katmanlı, çok kültürlü bir düzende ilerliyor. Ham keten ve pamuklu kumaşlar tüm Akdeniz coğrafyasına göz kırparken, perde ve yatak tekstillerine eklenen püsküller, odağı yeniden doğuya çekiyor. 

Ailenin geleneksel dokunuşlu modern zevklere sahip üst nesline ait evlerin renk ve malzeme skalasında; beyaz kerpiç duvarlarla kontrast yaratan koyu renk ahşap kaplama ve mobilyalara, siyah-beyaz çinilere, yer yer indigo mavi, petrol yeşili ve kırmızı-bordo tonlarına rastlanırken, genç nesle ait evler, endüstriyel, minimalist vurgulara sahip antrasit, gri ve kumul tonları yelpazesinde şekilleniyor. Bakır, her iki tarzın da ortak noktası. Yine doğu kültürünün bir parçası olan geometrik kafeslerden esinlenen kepenkler, aynı esin kaynağının duvar işçiliğine yansıması olan saşırtmalı ve aralıklı dizilmiş tuğlalarla alfuraj (furjat) etkisi verilmiş duvarlardan iç mekâna nüfuz eden ve günün her saati değişen ışık oyunları bu projede mimarlık ve iç mimarlık arasındaki sıkı ilişkinin kanıtı ve bağlayıcısı. 

Vaziyet Planı

Boyuna Kesit

Batı Görünüşü

Sonuç olarak hem işlevsel hem estetik açıdan konfor odaklı, ev sahiplerinin yaşam standartlarını zenginleştiren bu sembol yapı, kabukta Ortadoğu’ya has kerpiç mimari öğelerinin modern mimari normlarıyla yeniden şekillendirilmesi, iç mekânda ise doğulu ve batılı tasarım anlayışlarının eşsiz ve tam kıvamında bir harmanı olarak hayat buluyor. 


Al Kasabi Evi - Resim Galerisi

Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :