“Yamaçtaki liman” anlamına gelen ve adını bulunduğu konumdan alan Port LaDera Otel, iç mimar Selina Kazazoğlu tarafından kurulan Unlimited Design tasarım ofisinin imzasını taşıyor.
Port LaDera Alaçatı, Türkiye’nin batı kıyısında, bir Ege kasabası olan Alaçatı’da yer almaktadır. Alaçatı’nın mimarisi, bitki örtüsü, rüzgar değirmenleri ve üzüm bağları ile tanınan bir kasaba haline gelişinin hikayesi 1850’li yıllara dayanır. Daimi rüzgarı ve tertemiz denizi ile dünyanın en iyi üçüncü sörf merkezi olan Alaçatı aynı zamanda, plajları, kafe ve restoranları, dükkanları ve gece hayatı ile son dönemin gözde tatil kasabalarında biri haline gelmiştir.
Port LaDera, Alaçatı Limanı’nın ve sörf merkezinin dikkat çekici manzarasına hakim bir konumda, arazinin yamacında yer almaktadır. Fransız mimar François Spoerry tarafından tasarlanan Alaçatı Limanı, aynı tasarımcının imzasını taşıyan ve Côte d’Azur’de bulunan dünyaca ünlü Grimaud Limanı’nın replikası olarak inşa edilmiştir. Liman içerisinde yer alan küçük bahçeli ve ev sahiplerine özel olarak deniz kıyısına demirleyen tekneleri ile dikkat çeken villalar, Ege’nin küçük balıkçı kasabası esintilerini, Akdeniz evlerinin temasıyla bütünleştiren bir çizgiye sahiptir.
“Yamaçtaki liman” anlamına gelen ve adını bulunduğu konumdan alan Port LaDera Alaçatı, burada farklı noktalarda işletmeleri bulunan ve bölgenin köklü ailelerinden birine mensup olan üç kardeş tarafından kurulmuştur. Projede, kurucuların bölgeyi yakından tanıması ve sektörde uzun yıllardır edindikleri tecrübe doğrultusunda, hizmet kalitesini ve misafirperverliği ön planda tutan bir anlayışla yola çıkılmıştır. Otelin mimari renovasyon projesi, iç mekan ve dış mekan tasarımlarının yanı sıra peyzaj düzenlemesinden oda bölümlerinde kullanılan çarşaf takımlarına, kurumsal logodan baskılı objelerin tasarımına kadar tüm detaylar iç mimar ve tasarımcı Selina Kazazoğlu tarafından gerçekleştirilmiştir.
Alaçatı’nın mimari dokusu ve tabiatındaki çeşitlilik, projenin temel çıkış noktasını oluşturmuştur. Kasabanın dar sokakları, evlerin ahşap doğramalı kapı ve pencereleri, yapılarda kullanılan yerel taşlar, tasarımcıya esin kaynağı olmuştur. Otelin bulunduğu arazinin bitki örtüsü ise renk skalasına zemin oluşturmuştur. Dikkati çeken endüstriyel dokunuşlar limanda yer alan teknelerin bir yansıması olarak kurgulanmıştır. Projenin başlangıcından itibaren hizmet kalitesine verilen değeri, oluşturduğu detaylar ve malzeme seçimleri ile vurgulamayı hedefleyen Selina Kazazoğlu, kendi çizgisini iki farklı konseptle harmanlayarak misafirlerin ayrılmak istemeyeceği bir otel tasarımını hayata geçirmeyi hedeflemiştir. Plaj ve kumsalın dokunuşlarını eklektik detaylarla harmanlayan tasarımcı, tamamlayıcı noktaları limanın endüstriyel sembolleri ile bütünleştirmiştir.
1.500 m² arsa alanına ve 940 m² toplam inşaat alanına sahip proje, 2 deluxe cumbalı çift kişilik oda, 2 deluxe queen çift kişilik oda, 10 standart çift kişilik oda ve 4 bahçe manzaralı üç kişilik oda olarak toplam 18 misafir odasından oluşmaktadır.
Bodrum katı ile birlikte 3 katlı olan yapının birinci ve ikinci katları L şekilli olarak tasarlanmıştır. Sıcak iklim koşulları nedeniyle misafirlerin vakitlerinin çoğunu dış mekanda geçirmeyi tercih edecek olmalarından dolayı serin ve gölgeli alanlar yaratmak projenin önemli bir noktası olarak ön planda tutulmuştur. 600 m²'lik bir alana yayılan dış mekan; havuz bölümünü, güneşlenme alanını, yoga alanını, bar ve oturma bölümünü kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Resepsiyon bölümü ise dış mekanda giriş bölümü ve lobi ile birleşen bir planlama ile bağımsız bir yapı olarak inşa edilmiştir.
Otelin sörf merkezine yakınlığı nedeniyle plaj konseptini temsil eden mekanlar misafirlere denizi ve kumsalı hatırlatacak şekilde, rahat ve salaş detaylarla bezenmiştir. Arazinin soluk renkleri sörf yelkenlerinin renkleriyle canlandırılmış, üstü kapalı olarak tasarlanan restoran ve bar bölümü hasır malzeme ile gölgelendirilirken, aynı çizgi aydınlatma elemanlarında da sürdürülmüştür. Havuz bölümünde ise özel olarak uygulanan kumlu sıva dokusu gün batımının ardından lineer aydınlatma elemanları ile vurgulanacak şekilde düzenlenmiştir. Bununla birlikte, yerel dokunun temsilcisi kayalar alttan aydınlatma elemanları ile ışıklandırılarak kumsal etkisi bir kez daha ön plana çıkartılmıştır. Yumuşak dokulu, tamamlayıcı seramik objeler ise sahildeki çakıl taşlarını anımsatmak amacıyla seçilmiştir.
Tasarımı oluşturan iki konseptten bir diğeri olan eklektik tarzı temsil eden detaylar, özellikle otelin sunduğu yüksek standartların bir göstergesi olarak kullanılmıştır. Tasarımcının vazgeçilmezi endüstriyel objeler mekanların tümünde maskülen ve kütlesel vurguyu desteklerken, özellikle oda bölümlerinde dikkati çeken kıvrımlı detaylar feminen tarzın esnekliğini ve sıcaklığını yansıtmaktadır.
Farklı dönemlere ait mobilyalarla günümüze kadar gelen önemli mimari akımlara atıf yapılırken, yüzeylerde kullanılan malzemelerle tüm objeler ait oldukları bölgeden ve zamandan kopartılarak sergilenen birer esere dönüştürülmüştür. Vanilya kokusunun ve keyif veren müzik tınısının kesintisiz bir şekilde sunulduğu otel içerisinde kullanılan tüm tekstil ürünleri özenli bir çalışma ile tasarlanmış ve üretilmiştir. Tüm havlu ve çarşaflar üst kalitede, saf pamuklu olacak şekilde seçilmiştir.