Nous Architecture Design, Gebze Hükümet Konağı Ön Seçimli Ulusal Mimari Proje Yarışması'nda Birinci Ödül'e değer görüldü.
Sanayi Kenti
Gebze Cumhuriyet döneminde coğrafi konumunun da etkisiyle hızlı bir gelişim sürecine giren Gebze, günümüz şehir merkezini oluşturan Hacı Halil Mahallesi’nden çevreye doğru genişleme ile kendisini göstermiştir. 1950 sonrası sanayileşme hareketlerine bağlı en fazla yatırım İstanbul’a yapılmıştır. Buna bağlı olarak İstanbul ve yakın çevresinde önemli nüfus artışları yaşanmıştır. Bu süreçte İstanbul’un hinterlandı içerisinde yer alan Gebze’nin nüfusunda da gözle görülür bir artış yaşanmıştır. Bunda özellikle 1960 ve 1970 yılları arasında uygulanan sanayi politikaları da etkili olmuştur. Uygulanan bu politikalar ile Gebze’de çok kısa sürede birçok sanayi alanı ortaya çıkmıştır. Özellikle 1970 sonrasında İstanbul’da başlayan sanayisizleşme süreci de bu durumu hızlandırmıştır. İstanbul’dan taşınıp Gebze ve yakın çevresinde kurulan bu sanayi alanlarındaki fabrikalara Anadolu’nun çeşitli yerlerinden iş bulmak için gelen kişiler bölgenin nüfusunun artmasına neden olmuş ve şehrin mekânsal gelişim sürecini başlatmıştır. Gebze’de kurulan organize sanayi bölgelerinin yakınında yer alan ve bir zamanlar köy olan yerleşmeler (Cumaköy, Balçık ve Pelitli) ilerleyen süreçte Gebze’nin birer mahallesi haline gelmiştir. Bu yerleşmeler, sanayi fonksiyonun beraberinde getirdiği nüfus artışından etkilenerek şehirsel alan içerisinde kalan önemli mahallelerdir. Gebze’nin mekânsal büyüme sürecinde en önemli gelişme ise 1985 yılında kurulan Gebze Organize Sanayi Bölgesi (GOSB) ile yaşanmıştır. GOSB, kuruluşu ve gelişimi ile Gebze’nin günümüzdeki görünümünü kazanmasında büyük bir etkiye sahiptir. Gebze’nin mekânsal büyüme sürecinde etkili olan bu sanayileşme faaliyetleri daha sonra GOSB yakınında kurulan diğer organize sanayi bölgelerini tetiklemiş ve yerleşmeye ayrılan alanların çalışma alanı çevresinde daha da yoğunlaşması ve arazi kullanım değişimin hızlanmasına neden olmuştur. Bu bağlamda yapılan okumalar üzerine elde edilen ‘Sanayi Kenti’ imgesi ile bu imgenin önemli birer parçası olan, Gebze ve yakın çevresinde yer alan nitelikli sanayi yapıları için yapılan mekânsal ve tipolojik okumalar önerimizin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır.
Kent İmge ve Bellek
İmge, çevrenin somut ve soyut bilgilerin birikimi ile oluşan zihindeki temsilidir. Kişinin belleğinde saklanan bu imge, insan ve çevre arasındaki ilişkide, çevreyi algılamak ve tanımak ve bu doğrultuda fiziksel ve psikolojik davranışların şekillenmesinde önemli bir role sahiptir. Kentte yaşayan her bireyin belleğinde o kente dair bir imge yer aldığı gibi toplumsal olarak da o kentin çevresel bileşenleri ve o bileşenlere atfedilen anlamlar ile oluşan bir toplumsal imge bulunmaktadır. Toplumsal imge ya da kent imgesi kentte yaşayanların hem kent içerisinde kendilerini konumlandırmaları hem de aidiyet hissini güçlendirmesi açılarından günlük yaşamda önemli bir yere sahiptir.
Kent imgesi, çevre ve insan arasındaki etkileşimde duyum, algı, biliş süreçlerini barındırmakta ve çevrenin deneyimlenmesi ile zihinde oluşmaktadır. İnsanın çevre ile olan psikolojik etkileşimi duyular yolu ile başlar. Sürecin bu ilk aşaması evrensel bir özellik taşımaktadır ve birçok algı değerlendirme kriterlerine göre çevresel veriler değerlendirilir. Gestalt’ın ortaya koyduğu bu temel algı prensiplerine Kevin Lynch 1960 yılında yazdığı Kent İmgesi kitabında “okunabilirlik” kavramı çerçevesinde değinmiş ve parçaların bir arada bir bütün olarak ve ayrı ayrı algılanabilir olmasından bahsetmiştir.
Yapı Kimlik ve Anlam
Yapı; fiziksel elemanların mekânsal ilişkileri, kimlik; mekânın ayırt edici özelliği anlam ise fiziksel elemanlara ya da bütününe atfedilen anlamları ifade etmektedir. Yapılı çevre ile bağlı olan anlamlar kentin tarihi ve kimliği ile ilişkili olarak sosyal değerleri ve sosyal yaşamı etkilemektedir. Bu doğrultuda güçlü ve iyi bir kent imgesi aidiyet hissini ve kentsel çevre içerisinde psikolojik tatmini güçlendirme potansiyeline sahiptir.
Merkezi yönetimin yereldeki temsilini üstlenen hükümet konaklarının doğası gereği kentin etkileşim alanı içinde bulunması gerekmektedir. Bahsi geçen etkileşim alanın farklı sebeplerden yer değiştirmesi bu alandaki önemli aktörleri de yanında taşımasına sebep olur. Bir anlamda kentin ağırlık merkezi olan yerel yönetim binaları, yıllar içerisinde kentin diğer aktörleriyle geliştirdiği şeffaf ve çok katmanlı diyaloğu, yeni yerleşkesinde ne hızla ve ne derinlikte kuracaktır merakı bu projenin ortaya çıkışındaki ana sorunsal olarak ele alınmıştır.
Yeni plan çerçevesinde yakın çevresi ile birlikte inşa edilecek olan hükümet konağı, bulunduğu çevreyi yapısal çevre olma özelliğinden daha çok bir “semt” olma özelliği kazandırabilir. Yeni fiziki çevrenin oluşumunda katalizör olabilme potansiyeli taşıyan hükümet konağı yapısı oluşturacağı şeffaf ve demokratik mekanlar ile yeni yapılaşma alanını şekillendirebilir, park ve yakın çevresi ile çok katmanlı ilişkiler kurabilir. Alana yapılacak olan düşünsel ve fiziki müdahalelerin, kentin geçmişinden taşınan verilerle, bugünü ve yarınını doğru kurgulayacak bir öneri hedeflenmiştir.
Kamusal Alan Yorumu – Yapı Park İlişkisi
Kamusal alan demokrasinin taşıyıcısı, kentin kalbi, yurttaşlık hislerinin, anılarının yer aldığı kentin ruhu ve kentin ambiyansıdır. Bu alanlar fiziksel, sosyal ve sembolik olarak kenti dönüştürmek, yeniden biçimlendirmek için birer araçtır. Bu tanım, kamusal alanların eşitlik, paylaşım, yerin duygusu gibi çok yönlü özelliklerine ve hem fiziksel hem de toplumsal içeriğine vurgu yapması açısından da oldukça önemlidir. Bu nedenle; bu etkileşimin güçlenmesi ve daha yaşanabilir kentler oluşmasında önemli rol oynayan açık kamusal alanları, kentin fiziksel bir unsuru gibi kısır bir kavramın ötesine taşıyarak ele almak ve açık kamusal alanların hem kentler hem de bireyler için önemini ve anlamını, bireylerin yaşadıkları alan ile etkileşiminin sosyal ve psikolojik boyutlarını kentsel mekan aktiviteleri ve olanakları irdelemek önerinin çıkış noktası olarak belirlenmiştir.
Tasarım alanının, millet bahçesinin çeperinde konumlanıyor oluşu, hükümet konağı ve ona ait tasarlanmış kamusal açık-yarı açık alan ilişkileri ve bu alanların park ve yakın çevresi ile kuracağı katmanlı ilişkiler yapının konumlanışında önemli etkenlerdir. İhtiyaç programına bağlı olarak yapının dışa dönük, kentli tarafından yoğun olarak kullanılacağı öngörülen mekanlar zemin katta konumlanır ve parkın bir uzantısı olarak ele alınan, mevcut ağaç dokusunun yoğun olarak bulunduğu boşluklara açılarak doğrudan millet bahçesi boşluğu ile ilişkilenir. Sanayi yapısı imgesinden hareketle tasarlanan kütle, park – alt meydan ve üst meydan yönlerinde iç-dış ilişkisini tanımlayan birer eşik olarak ele alınan arkadlar aracılığıyla çeperle ilişki kurar. Hükümet konakları süregelen kullanım ve güvenlik senaryoları gereği kamusal kullanımın sınırlı olduğu, içe dönük yapılardır. Verili ihtiyaç programında bu içe dönük kullanımı kırma potansiyeline sahip yemekhane, konferans salonu gibi birimler zemin katta parkla doğrudan ilişkili olarak kurgulanmıştır. Yemekhane kentli tarafından da kullanılabilecek bir restoran, konferans salonu farklı etkinlikler için kullanılabilecek bir gösteri ve performans salonu olarak yorumlanmıştır. Bu bağlamda bu iki işlevin yapıyı dışa açma potansiyeli irdelenerek, bir sosyal ve kültürel merkez elde edilmeye çalışılmıştır. Bu dışa açılma kurgusu yapının güvenlik senaryosuna zarar vermeyecek şekilde kurgulanmış, yapıdan ayrı da çalışabilmeleri sağlanmıştır.
Vaziyet Planı