Depremzedeler için tamamen gönüllülerin çalışmalarıyla yapımı sürdürülen “Örnek Evler”in ilk etabı yerine ulaştı. Bu kapsamda Haos Design & Architecture Kurucusu İç Mimar/Çevre Tasarımcısı Zülal Çakıcı ve şantiye ekibini Tüyap’ta ziyaret ettik.
Sosyal medyada örgütlenen gönüllülerin “100 Afet Evi” adıyla yapımına başladığı “Örnek Evler” projesinde son düzlüğe girildi, ilk evler yerine ulaştı. Hiçbir maddi destek alınmadan, tamamen malzeme bağışları ve gönüllü çalışanlarla yürütülen projenin tamamlanması için halen gönüllü çalışanlara ihtiyaç duyuluyor.
Proje fikrini ortaya atan Haos Design & Architecture Kurucusu İç Mimar ve Çevre Tasarımcısı Zülal Çakıcı, şantiye ekibinde yer alan mimar ve iç mimar arkadaşları Oktay Yalçın, Hamide Göksan ve Beyza Kanmaz ile 24 saat mesaiye devam ediyor. Proje çalışmaları devam ederken, İstanbul Tüyap’ta yer alan şantiye alanında ziyaret ettiğimiz ekipten Zülal Çakıcı, projeyle ilgili sorularımızı Petra The Flooring Co. desteğiyle gerçekleştirdiğimiz Çat Kapı için yanıtladı.
Projeyi kısaca anlatabilir misiniz?
Projemizin adına “Örnek Evler” diyoruz. Depremzedelerin 4 mevsim yalıtımlı ve konforlu yaşayabilecekleri, içerisinde her şeyi olan, 100 adet yuva yapıyoruz. Hızlı üretilmesi ve kolay lojistik sağlanması için konteyner boyutlarında yani 6x2.40 m ama içerisinde mutfak, tuvalet, mini buzdolabı, termosifon, tam boy bir banyo yer alıyor. Asma katı olan ve olmayan iki alternatifimiz var. 50 tanesi asma katlı oluyor.
Burada emek veren yüzlerce gönüllü var; proje fikri nasıl ortaya çıktı, nasıl organize oldunuz?
Benim uzmanlık alanım, 5 senedir Tiny House üretimi, tasarımı yapıyorum. Depremin olduğu gün uzaktaydım, yardım toplama etkinliklerine gidemiyordum. Belki de gidememem daha iyi oldu çünkü oturup düşünebildim, ‘ne yapabilirim’ diye... 7 Şubat günü bir post paylaştım şirket olarak tedarikçilerimizin desteğiyle deprem bölgesine gönderilmek üzere Tiny House yapmak istiyoruz diye. Hemen aynı gün iç mimar ve mimar arkadaşlarımızın olduğu bir gruba gönderdim. O gün bir çok arkadaşım seferber oldu ve çalıştığımız kurumsal firmaları arayıp malzeme desteği toplamaya başladık. Tabii üretime de hemen başlamamız gerekiyordu. Çok uzun uzadıya projeyi tasarlayıp detaylandırmaya vaktimiz olmadan 10 Şubat’ta burada buluşmak için plan yaptık. Ve ilk gün “yarın Tüyap’tayım” dediğimde yanındayız diyen 3 arkadaşım Oktay, Hamide ve Beyza ile işlerimizi bırakarak kendimizi buraya adadık. 1 aydır buradayız, dışarıda ne olduğuna dair hiçbir fikrimiz yok. Diğer mimar arkadaşlarımız da malzeme desteği sağladılar. Biz şantiyeyi yürütüyoruz, sosyal medyadan yaptığımız çağrılara geri dönen iç mimarlık ve mimarlık öğrencileri, gönüllü işçiler, halktan hiç inşaat sektörü ile ilgisi olmayan gönüllü insanlarla kocaman bir oluşum olduk. 11 Şubat gecesi üretime başladık ve burada sabahladık. 11 Şubat sabahı buraya gönüllüler gelmeye başladı. Burada olduğumuzu duyuralı 1 gün olmuştu ve üretim başladı. 12 Şubat’ta 5 evin iskeleti vardı. Birinci haftanın sonunda 30 evin iskeleti, ikinci haftanın sonunda ise 95 evimiz ayaktaydı. Burada bir mucize gerçekleşti ve bu tamamen gönüllülerin emeğiyle oldu. Hiçbir güç bunu yaptıramazdı diye düşünüyoruz çünkü bu bizim para ile inşaat sektöründe isteyip yapamadığımız bir şey. Müşteri her zaman hızlı olsun derken, biz usta kovalardık. Ama burası böyle iyi niyetle çıktığımız bir yolculukta gerçekten gönüllülerin akın ettiği ve bir işin ucundan tutmak istedikleri bir platform oldu. Bunun iyi niyetli bir oluşum olması ve gönüllülerimizin buna inanmaları önemliydi... Aile gibi olduk; hem rehabilitasyon merkezi, hem okul, hem atölye oldu. Bize de hayalini bile kuramayacağımız bir şantiye tecrübesi oldu.
Projeyi maddi olarak bir yardım almadan ve harcamadan yaptık. Bu da bir mucize, bunun da örnek olmasını istiyoruz. İlk günden beri bunun yapılabilirliğini göstermek ve tüm Türkiye’ye örnek olmak istiyoruz. O insanları çadırlarda ve konteynerlerde yaşatmayın, yaşamayan bilemez. Şu an mecburlar belki kısa süreli kısa vadede barınmaya ihtiyaçları var ama bu yapıların yaygınlaşması ve deprem ülkesi olan Türkiye genelinde artık yatay mimarinin yaygınlaşıp insanların afet olduğunda hayatlarını kaybetmeyecek evlerde barınmalarını vurgulamaktı amacımız. Barınma en temek ihtiyaç. Sen yaşadığın yerde ‘acaba bu gece ölecek miyim?’ korkusuyla yaşarsan o hayat zindan olur çünkü.
Mimar, iç mimar, işçi kaç gönüllü çalışıyor? Hâlâ gönüllülere ihtiyacınız var mı?
Projemizin ilk gününden bu yana 3 binin üstünde gönüllü çalıştı. Bu sayı daha da artacak çünkü hâlâ gönüllülere ihtiyacımız var. 100 evimiz ayakta ama üretimimiz devam ediyor, farklı işlemler yapılıyor. Seramik ustaları, elektrik ve su tesisatı ustaları, marangoz, mobilyacılar, parkeciler, özellikle alüminyum kenet çatı uygulaması yapabilecek, büküm makinesi olan firmalar, kişiler ve bir şekilde ara işlere yardımcı olabilecek gönüllülerle devam etmemiz gerekiyor. Sona çok yakınınız ama hâlâ işçi gücüne ihtiyacımız var.
Evlerin tasarımı kime ait? Hazır bir tasarım mı yoksa projeye özgü bir tasarım mı yapıldı?
Benim daha önce Almanya’ya yaptığım; statiği, yalıtımı, bütün mekaniği tasarlanmış bir yapının sadeleştirilmiş hali. Boyut ve yalıtım konforu olarak aynı kaliteyi korudum. Sadece içindeki mobilyaları azalttık, çünkü hem maliyeti uygun tutmamız gerekiyordu hem de firmalardan bu ürünleri bize bağışlamalarını isteyecekken onlara çok fazla yük olmamak istiyorduk. Elektrik tesisatını, banyoyu biraz daha sadeleştirip, estetiği çok göz önünde tutmadan ama yine de gözeterek, mümkün olduğunca hızlı üretebilecek bir halde sadeleştirdik.
Evlerde genel olarak neler olacak? Kaç kişi barınabilecek?
Tamamen bir ev konforunda, içerisinde duşakabin, tuvalet, lavabo, çift taraflı mutfak, evyesi, mini buzdolabı, tezgah altı termosifonu ve mini ocak olacak. Çift kapaklı bir gardırop ve yatak alanı var. Asma katlılarda çocuklar için ekstra bir yatak alanı aşağıda da ebeveynler için bir yatak alanı olacak. İçinde züccaciye ürünlerine kadar bir eve adım attığınızda aklınıza gelen her ihtiyacı barındırarak göndereceğiz.
Asma kat olmayanlar daha çok yaşlılar ve çocuklu annelerin yaşamasının uygun olacağını düşünüyoruz, 2-4 kişiye kadar konaklanabilir. Asma katlılar da ise 3-4 çocuklu bir aile rahat bir şekilde konaklayabilir.
Proje ne aşamada? Ne zaman tamamlanacak?
100 evin iskeletinden fazlası ayakta. Aslında yarıdan fazlası yüzde 95 aşamasında; parkeleri döşenip, mobilyaları yerleştirilecek. Geri kalan yarısı ise; bir kısmı yüzde 80, bir kısmı da yüzde 65 tamamlanmış durumda. İç dış kaplamaları çoğunlukla bitti. Mobilyalar zaten dışarıda kurulup içeriye yerleştirilecek. Boya aşamaları devam ediyor. Buna paralel olarak parke ve mobilya yerleştirilerek bitecek. Finale 1 haftamız var. Parça parça nakliyeler başladı.
Bölgede ihtiyaç bitmiyor maalesef; 100 evi tamamlayınca bırakacak mısınız? Daha sonrası için neler planlıyorsunuz?
Öncelikle gönüllü çalışanların gelmeye devam etmesi gerekiyor. Yola çıkarken ne olduğunu, ne olacağını, insanların ne durumda olduklarını bilmiyorduk. Ama bu süreçte dediğimiz gibi gerçekten önemli bir tecrübe edindik. Belki normal bir vatandaşın öğrenebileceğinden çok daha fazlaya bilgiye eriştik. Şunu çok iyi biliyoruz ki binlercesine ihtiyaç var ve milyonlarca insanların bu yapılarda yaşaması gerekiyor. Birçoğu, inşa edilse bile, betonarme yapılara dönmek istemiyor. Ve her gün aldığımız mesajlardan biliyoruz ki, bizim evlerimizde konaklamak ve yaşamak istiyorlar.
Bizim şöyle bir öngörümüz ve hayalimiz var: Herkese ev yapamayız, ilk baştaki çıkış misyonumuz örnek olmaktı. Bundan sonrası için evleri daha modüler bir sisteme çevirerek; aynı yalıtım, konfor ve kalitede, inşaattan anlamayan 2-3 insanın bile kendi evini inşa edecekleri bir sisteme dönüştürmeyi planlıyoruz. Burada modüler olarak üretip, oraya gönderip, bölgede bir ekibimiz olacak şekilde, onların da desteğiyle insanlara ev sağlamaya devam etmek istiyoruz. Ama bunu yapabilmek için de tabi desteklere ihtiyacımız var. Projenin duyulması ve yayılmasına ihtiyacımız olacak. Çünkü kolay bir iş değil ve bunu yapmak isteyen çok insan olduğu gibi karşı çıkacak insan da olacak muhtemelen. O yüzden bunun doğruluğunu ve niyetimizi, neden bunu yapmak istediğimizi çok iyi anlatmamız gerekiyor.
Destekçileriniz kimler? Malzeme bağışlarına ihtiyacınız devam ediyor mu?
Öncelikle Büyükçekmece Belediyesi’nin önemli bir desteği oldu. Onların da aracılığıyla Tüyap bize bu salonunu ayırdı. Tabii ki Tüyap’ın da destekleri ve yardımları çok önemli. Burada salonu kullanmamızın yanısıra 3 öğün yemeğimiz, diğer ihtiyaçlarımız karşılanıyor. 7/24 burada çalışmamıza izin veriliyor, güvenliğimiz, forklift kullanımımız vs. onlar aracılığıyla gerçekleşiyor. Buradan Büyükçekmece Belediyesi ve Tüyap’a bir kez daha teşekkür ediyoruz.
Bunun dışında çok sayıda kurumsal firma destek veriyor; şahsi olarak destekleyen insanlar var. İlk günden beri söylediğimiz gibi maddi destek almıyoruz. İnşaat sektöründen olmayıp destek sağlamak isteyenler olduğunda onları malzemecilere yönlendirerek malzeme desteği vermelerini sağlıyoruz.
İş bittiğinde de tüm destekçilerimizi onore etmek için bir sanat çalışması yapıyoruz; evlerin içine de yerleştirebileceğimiz bir sanat çalışması planlıyoruz. En son bir liste yayınlayıp, tek tek hepsine teşekkür edeceğiz.
Malzeme ihtiyacımız tamamlandı; 3. ve 4. günde yüzde 90’ı tamamlanmıştı, eksik kalan kalemler de bireysel bağışçıların desteğiyle zamanla tamamlandı. Gün içinde sadece sarf malzeme ihtiyaçlarımız doğuyor; eldiven, macun, zımpara gibi... Bunları da; küçük küçük bağış yapmak isteyen insanlar oluyor, hırdavatçıda açık hesap oluşturuyoruz, ona ödeme göndermelerini sağlayarak temin etmeye devam ediyoruz.
Nakliye konusu nasıl çözülecek? Evleri nerelere göndereceksiniz?
Nakliye planlamamızı da yaptık. Her bir tırda iki tane ev olacak şekilde toplam 50 seferle nakliyemizi gerçekleştireceğiz. Sadece züccaciye ve küçük ihtiyaçları kolilerle evlerin içerisine koyacağız. Onları açmaları da ayrıca bir keyif olacaktır diye düşünüyoruz. Kurulumu yapılması gereken her şeyi biz burada kurup öyle göndereceğiz.
Evler Hatay Defne’de hepsi bir arada bir mahalle konseptinde konumlanacak. Vaziyet planını çalıştık artık bunu kuruma sunup alt yapı çalışmalarına başlatabileceğiz. Orada bir yaşam alanı kuracağız. İçerisinde sosyal evleri, çocuklar için bir oyun odası, kütüphanesi, sağlık evi gibi bir köyde ihtiyacınız olabilecek her şey olacak. Bu sosyal alanların da yapımına başlayacağız ama öncelliğimiz barınma ihtiyacı olduğu için evleri tamamlamak.
Valilik üzerinden alınmış 66 dönümlük bir araziye yerleşiyoruz. Evlerin arasında yangın yönetmeliğine göre minimum yüksekliğinin iki katı mesafe bırakıyoruz. Burada bir tarım arazisi, dolaşım alanı, sosyal tesisi toplanma alanı da olacak. Yarı yarıya tarıma ve yerleşim alanına pay bırakmış gibiyiz. Çünkü amacımız kendi kendine yetebilen bir köy olması buranın. Aynı zamanda kendine yetmenin haricinde buradan bir gelir de elde edilmesini, burada yaşayacaklara istihdam sağlanmasını hedefliyoruz. Bu kadar büyük bir arazi olmasına özellikle önem gösterdik.
Evler götürüldükten sonra insanlar ne zaman yaşamaya başlayacaklar?
Nakliye başladığında altyapı çalışmaları da bitmiş olacak. Evler koyulduğu gibi su ve elektrik bağlantıları yapılacak. Tahmin ediyorum; evlerin kurulması, ayaklarının üzerine oturtulması 3-4 gün sürecektir.
Projenin devamı da yine aynı şekilde yerleşim alanları kurarak mı ilerleyecek?
Aslında burada biraz belirsiziz. Yaşam köyleri kurmaya devam etmek istiyoruz ama bireysel ihtiyaçlara da cevap verebilmek istiyoruz. Yani biri hali hazırda bir tarım arazisi olup hayvancılıkla uğraşıyor ve kendi arazisini bırakmak istemiyorsa ona da ev göndermek istiyoruz. Bunun yanında tamamen yerle bir olmuş mahalleler var. Bu gibi yerlerde de aynı yaşam alanı modelini devam ettirmek istiyoruz.
Yaşadığımız deprem felaketinin üzerine yaptığınız bu çalışmalarla bu yaşam modeline de ilgi ve talep artacaktır.
Evet, aslında Tiny House dediğimiz akım, gayrimenkule tepki olarak doğan ve devamında minimalizmi doğuran bir felsefe. Büyük metrekareler fazla eşyalara ihtiyacımız yok; tam tersi küçük eşyalarla daha mutlu ve daha efektif bir hayatı doğayla iç içe sürebiliyoruz. Daha az üretiyoruz ve doğayı da koruyoruz. Böyle olunca doğa da sizi koruyor.
Ben bu işi Türkiye’de yaparken bana ‘çok idealistsin, çok hayalperestsin’ diyenlere şunu dedim,“Bir gün bu değişecek.” Dünyanın bir yerlerinde bu olduysa, burada da olacaktır. Türkiye’de daha önce gayrimenkul fiyatlarının patlamasıyla zaten öngörüldü ve bu felaket de buna bir çağrıydı: “Betonarme yapılardan uzak durun, doğayı koruyun.” Ahşap yapıların çok uzun yıllar ayakta kalabildiğini, sürdürülebilir olduğunu biliyoruz. Doğadan ne kadar az yer çalarsak o da bize o kadar karşılık verecektir. Bizim de geleceğimize daha parlak günler bırakmamıza vesile olacaktır.
Sizin işlerinizde bir talep artışı oldu mu?
Oldu tabi; ama arayanlardan bana biraz müsaade etmelerini istiyorum. Çünkü ben şu an kendimi bu işe adadım ve herhangi bir şekilde ticari olarak bir fiyat çalışması bile yapmanın etik olacağını düşünmüyorum. Projeye zarar verebilecek her şeyden kaçınıyoruz. Zaten yıllardır bu işi meslektaşlarımın yapması gerektiğini vurguluyordum. Çünkü Tiny House geçici bir yaşam alanı değil bir yapı, ev.
Şantiye ekibi ayrıca projeye dair duygularını da paylaştı:
Oktay Yalçın (Mimar)*: Öyle bir proje ki; ağlamak, gülmek, sevinmek, üzülmek tek bir saat içinde mümkün olabiliyor. Burada insanlara sadece başlarını sokabilecekleri bir barınma yeri değil, yuva olacak yaşam ya da daha doğrusu yaşama alanları yapmaya çalışıyoruz. Buraya gelen, destek veren her bir gönüllüye tek tek teşekkür ediyorum. Öyle güzel bir olduk ki, "iyi ki" diyorum. Çünkü ne tek başına birden hayır var, ne de bir olduğunu unutup kalabalığa karışandan. Ne yapıyorsak, hep birlikte.
Hamide Göksan (İç Mimar)**: Bu projenin iyileştirici gücü olduğuna inanıyorum. Yalnızca depremzedelere iyi gelmeyecek, aynı zamanda buraya gelen gönüllülerimize, gelemeyip bağışta bulunan, kendine ben ne yapabilirim diye soran, çaresiz, güvensiz ve umutsuz hisseden herkese iyi geldi ve gelecek. Birlik olursak başaramayacağımız şey yok bunu gördük.
Beyza Kanmaz (İç Mimar)***: Maraş depreminde evlerini kaybeden insanların en temel ihtiyaçları öncelikle barınabilecekleri bir ev olmuştu. Biz ne yapabiliriz diye bir araya geldik ve meslektaşlarımızla harekete geçtik. Birbirini hiç tanımayan insanlar yine hiç tanımadıkları insanlar için birleşti, beraber çalıştık, hepimiz aynı şey için gönüllü olduk. Umarız ki aynı birlik bundan sonra artarak hep güzel günler için olur.
* Oktay Yalçın hakkında: Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mimarlık Bölümü’nden sonra Yapı Merkezi A.Ş. bünyesinde tasarımı Foster & Partners’a ait olan ve Medine/Suudi Arabistan’da bulunan Haramain High Speed Railway projesinde dizayn ofis mimari olarak iş hayatına başladı. 2016 yılında projeyi tamamlayıp Türkiye’ye dönüş yaptı ve Ju Interiors & More markasını oluşturdu. İstanbul merkezli olmak üzere, Türkiye ve dünyanın her yerinde ticari, kişisel iç mekan tasarımları, anahtar teslim uygulamaları ve villa tasarımları yapmaya devam ediyor.
**Hamide Göksan hakkında: Resim eğitimi aldıktan sonra, 2005 yılında Anadolu Üniversitesi İç Mimarlık bölümünden mezun olan Hamide Göksan, çeşitli mimarlık ofislerinde farklı disiplinlerde tecrübeler kazandıktan sonra, 2018 yılında kurucusu olduğu Hgdesign Studio’da çalışmalarını sürdürüyor. Resim alanında özel projelerde yer alıyor ve bireysel resim atölyesini devam ettiriyor.
***Beyza Kanmaz hakkında: Atatürk Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Bölümü'nü üçüncü sınıfta bıraktan sonra eğitimine Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi İç Mimarlık Bölümünü'nde devam ederek 2007 yılında mezun oldu. Uzun süre Mavi Jeans Kanada, Amerika ve Avrupa ülkelerindeki mağaza, merkez ofis ve fuar projelerinin mimari tasarım ve global süreç yönetiminde tecrübe kazandıktan sonra, yurtiçi veyurt dışında villa ve büyük metrekare projelerin yönetim ve koordinasyonunda iç mimar olarak mesleğine devam ediyor.
Zülal Çakıcı hakkında: Kadir Has Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı mezunu olan Zülal Çakıcı, 2018 yılından itibaren kurucusu olduğu Haos Design & Architecture’da; iç mimari tasarım, projelendirme ve uygulama, Tiny House tasarım, uygulama ve satış hizmetleri, online mimarlık danışmanlık hizmetleri ve mimari görselleştirme hizmeti sunuyor. Globalleşme hedefiyle yola çıkan Haos Design & Architecture, uzman mimar-iç mimarlardan oluşan profesyonel kadrosu ve teknik ekibiyle sanat ve mimarlık tarihindeki tasarım stillerine hakim olarak estetik bir bakış açısı ile üretimlerine devam ediyor.