Balık kültürü ve deniz mahsulleri konusunda çokça yayına imza atmış olan Tan Morgül bu kez Lizbon, Marsilya, Dubrovnik, Atina, Barselona, Cenova, Tanca ve Tunus'taki balık pazarlarını yazıp görüntüledi.
Lizbon balık pazarı
Milattan önce 350 yıllarında Yunan Archestratus, Sicilya’dan kalkıp yollara revan olur. Sinop’a kadar kıyın kıyın gittiği, Ege adalarının da bir kısmını kapsayan bu yolculukta, bilinen ilk "yemek yazarları”ndan ve gezginlerinden birinin anlatımlarına ve tariflerine tanık oluruz. Hani o vakti düşünürsek, hiç de az yol yapmıyor. Sayesinde biz de pek kıymetli bilgilere mazhar oluyoruz, yani bu nedenle kendisine çok şey borçluyuz. Neyse, üstat aslında pek çok şey yazıyor ama günümüze kalan metinler (ki onlar da bu metinlere ironi ile yaklaşan diğer bir gurme Athenaeus sayesinde; MS 2. yy sonları) ağırlıklı olarak balık ve deniz ürünleri üzerine. Nasıl olmasın, rotaya baksanıza! İstanbul’dan da güzel bir palamut tarifi veriyor ama neyse, konumuz bu değil.
Akdeniz, insanoğlu ve balık; medeniyetin bilinen en eski pozlarından... Tabii denizde avlanmak için biraz daha zaman geçmesi gerekiyor. Malum, derin sularda avlanmak için olta, ağ gibi malzemelerin keşfine ihtiyaç duyuluyor. Neyse ki Archestratus zamanlarında bir noktaya gelinmiş ki balık pazarları yükünü tutuyor. Ama ne yük! Deniz şimdiki gibi değil tabii, verdikçe veriyor insanoğluna. Hatta, Yunan kolonilerinin kalkıp Mağrip’i, Güney Akdeniz’i kolonileştirmesinin de nedenlerinden biri bu bolluk. Daha doğrusu genç ve sığ deniz Karadeniz’deki göçmen balık bolluğu. Akıl almaz sayılarda, kıyılara yakın seyreden sürüler, basit ağ teknikleri ile yakalanıyor, yine kıyılardaki kayalar üstüne birikmiş tuzlarla fıçılanıp, Akdeniz ahalisine kıyın kıyın satılıyor, para kazanılıyor, beğenilen yerlerde de yerleşiliyordu.
Velhasıl balık deyip geçemiyoruz öyle kolay kolay. Zira derdimiz de ticaretini yapıp, koloni kurmak değil. Maksat bir güzellik, bir nefaset, bir iç huzuru olsun. Yani benim balık pazarına girdiğimde hissettiğim bu. Herkes aynısını hissetmek zorunda değil elbet. Ama rengi, şekli, ezcümle tüm estetiği ile balık pazarları, insanlık tarihinin kadim "portre"lerinden biridir. Her gün dünyanın birçok yerinde tekrar ve tekrar “resmedilen”...
Tunus balık pazarı
Göreceğiniz resimler, iki yıl önce “Rakı&Fish: A Mediterranean Seafood Odyssey” kitabım için gezdiğim şehirlerden derlediğim balık pazarları fotoğraflarıdır. Birçok tanıdık yüz göreceksiniz (balık olarak diyorum), zira aynı denizi paylaşıyoruz. Öte yandan bizim buralara uğramayan cinsler de var. Ama Lizbon ve Tanca pazarları sayesinde, bildiğimiz bazı türlerin çok daha büyük boyutlarda olanlarını görürseniz nedeni, “okyanus”tan alınmış olmaları. Ama şunu da eklemeden olmaz, bir zamanlar o balıklar bizim sularımızda da aynı endamla gezmişlerdi. Marsilya’da limana çıkıp, Cenova’da biraz da sokak aralarındaki tezgahları gezdik, açık hava resimlerinin nedeni bu... Barselona’da La Boqueria’yı bilenler bilir; alışveriş dışında yine pazar içindeki büfelerde, deniz ürünleri-şarap-bira muhabbeti yapıyorsunuz.
Bence en iyi deniz ürünleri restoranları, balık pazarı içinde olanlarıdır; tecrübeyle sabit... Aslında her pazar ayrı bir hikaye ama bu yazının konusu, kelamdan çok poz. O yüzden lafı uzatmayalım…
Afiyet olsun!
Fotoğrafların bazılarındaki imzaları için Yavuz Saç ve Stratis Vogiatzis'e teşekkürler...
ATİNA
Sonraki sayfada: Barselona