Moğol göçebe çadırları kültürünün tavan, renk, doku ve tema olarak taşındığı Go Mongo'da, sembolik ve stilize anlatımlarla Moğol kültür ve hayat tarzının bir çok bileşeni bir arada kullanılmak istenmiş.
Go Mongo, Türkiye'de Moğol mutfağı sunan ilk gastronomi noktası olarak dikkatleri çekti. Fakat bir zincir olmaya doğru adım adım ilerleyen restaurant, kuşkusuz, mekan tasarımı tercihleriyle de gözde olmaya aday.
2005 yılında Aresta Gıda'nın ortakları Ali Tezölmez ve Ahmet Uysal tarafından Türkiye'ye getirilen Moğol barbeküsü konsepti, ilk olarak Go Mongo'nun Caddebostan şubesinde hayat bulmuştu. Geçtiğimiz aylarda İstinye Park'ta üçüncüsü açılan Go Mongo, uzakdoğu havasına İstanbul'a getirilen bir mekan olarak görülebilir.
Türkçe'ye Moğol Barbeküsü olarak çevirebileceğimiz bu otantik mutfağın doğuşu, Moğolistan'daki geleneksel av partilerine kadar uzanıyor.Yüz yıllar önce avlanma partilerinin ardından ziyafet çadırlarında toplanan Moğollar, et ve sebzeleri kılıçları ile dilimler ve bu karışımı kalkanların üzerinde, harlı ateşte pişirirlermiş. Bu fikir, Batı'nın hizmet anlayışı ile modernleştirerek günümüz "Mongolian Barbeque" konsepti yaratılmış. İşte Go Mongo'nun mutfağını özetleyen anlayış bu.
Go Mongo restaurantlarının tasarımı Yalın Tan& Jeyan Ülkü İç Mimarlık tarafından gerçekleştiriliyor. Mekanın dekorasyonunda asıl konsept, Moğol yaşam stilinin temel öğesi "çadır"ın mekan içindeki mimari yansımasını oluşturmak üzerine kurulu. Moğol göçebe çadırları kültürünün tavan, renk, doku ve tema olarak taşındığı Go Mongo'da sembolik ve stilize anlatımlarla Moğol kültür ve hayat tarzının bir çok bileşeni bir arada kullanılmak istenmiş. Sac üzerinde gerçekleşen yemek alışkanlıklarının sac masalar halinde yorumlandığı ve mızrak görünümlü aydınlatma araçlarının kullanıldığı mekanın detaylarında bu kültürün bir çok mesajının da bulunması amaçlanmış. Tüm Go Mongo'ların ortak tasarım anlayışı olan bu konseptin İstinye Park'taki mekana nasıl uyarlandığına bir göz atmak gerekiyor.
Restaurant, İstinye Park alışveriş merkezinin en üst katında konumlanan yeriyle, gözlerden uzak kalıyor. Fakat food courtta dolaşırken mor neon ışıkların cam cephesinden yansıdığını gördüğünüz bir mekan, dikkat çekiyor. Mekan içindeki loş ışıkların arasından süzülen geleneksel Orta Asya renk düzenine ait renkler, bu mekana bir adım daha yaklaşmanızı öğütlüyor. Go Mongo İstinye Park'ın mimari anlayışı, aslında bir restaurant, özellikle de bir zincir için son derece zorlayıcı bir durumu işaret ediyor. Bir alışveriş merkezi içinde konumlanmanın hem avantajları, hem de olumsuzluklarını bir arada yaşayan mekanı bu bağlamda değerlendirmek en doğrusu gibi gözüküyor.
Restaurantın planimetresi, aslında oldukça zorlayıcı. Bütünlüklü tek mekanların düzenini kurmak, bazen sorunlu olabilse de, genellikle tasarımcıya görsel devamlılık anlamında avantaj sağlayabilir. Go Mongo'nun İstinye Park'taki yeri, orta büyüklükte iki ayrı mekan ve onları birbirine bağlayan genişçe bir ara koridordan oluşuyor. Bu durum mekana gelen ve bu ön loncada oturanların, restaurantın bir devamı olup olmadığını algılayamamalarına neden olabiliyor. Bu algı sınırlılığının bir diğer sebebi ise, İstinye Park'ın planimetresinden kaynaklanıyor. Restaurant alanına eklemlenen bir teras, doğrudan alışveriş merkezinin iç avluları ve sirkülasyon alanlarına bakıyor. Bu teras, ilk başta son derece keyifli bir fikir gibi gelse de, mekanın genel dekorasyon anlayışına uydurulamayacağı için, iç mekana katıldığı an sırıtabiliyor. Belki daha da önemlisi, son derece aydınlık bı bina içi mekanın, loş restaurantın iç mekanında oturanlarda algı kaymasına neden olması. Gerçekten de ön hacimde oturuyor ve ha keza bu terasa doğru bakıyorsanız, lokantanın neredeyse hiç bir mimari detayını algılama şansınız olmuyor.
Go Mongo İstinye Park'ın dekorasyonunda sıklıkla tekrarlanan detaylardan birisi, dekoratif ahşap kirişler. Giriş mekanını nbetimleyen cam cephenin arasında uzayan bir hol, bir tür rüzgarlık karakteri taşıyor ve o boşluğu niteleyen boyuna ahşap kirişler, mekanın içine doğru bir yönelim sağlıyor. Bu anlamda, özellikle alışveriş merkezlerinde rastladığımız ve kullanıcıda can sıkıntısı yaratan mekanın girişini tayin edememe sorunu bertaraf ediliyor.
Mekanın girişinde sizi doğrudan bir açık büfe karşılıyor. Oldukça dekoratif bir eleman olarak kullanılan bu açık büfe, zaten neredeyse mekanın tamamından gözlemlenebiliyor. Girişi mekanında karşılaştığımız dekoratif ahşap kirişlerin tavanda da izlerini devam ettirdiği açık büfenin hemen arkasında yer alan ve yemek servislerinin yapıldığı yarı açık mutfak kısmı da, ziyaretçilerin ilk gözüne çarpanlardan. Belki bir Fransız lokantasında asla tercih edilmeyecek bu durum, otantik bir mutfağın yeniden yorumunda anlamlı gözüküyor.
Go Mongo İstinye Park'ta ‘sevilerek' kullanılan bir diğer malzeme ise ayna. Mekanların boyutsal olarak çok da büyük olmamaları, Yalın Tan& Jeyan Ülkü İç Mimarlık'ı ayna kullanımıyla daha ferah bir mekan algısı yaratmaya itmiş. Gerçekten de, hem açık büfenin duvar bitişinde birleştiği ayna, hem de bağlantı koridorunda kullanılan aynalar, iç mekanda devamlılık hissi sağlıyorlar. Bu noktada getirilebilecek belki tek eleştiri, ayna seçimleri üzerine olabilir. Kullanılan filtreli aynaların asimetrik olarak kesilip, dekoratif malzeme özelliklerinin arttırılması istenmiş olsa da, mekanın ortak diliyle uyumluluk gösterdiğini söylemek güç geliyor.
Lokantanın genel çizgisini eğrisel hatlar çıkarıyor. Açık büfeden ön oturma gruplarına ait sofalara, mutfak servis bankosundan mekan ayrımlarına kadar pek çok şey bu eğrisel hatları takip ediyor. Bu noktada değinmekte fayda var: Go Mongo'nun döşeme kaplamaları, renkleri, dokulu plastik esaslı malzeme seçimleri, geçişlerindeki asimetrik geometriler ve ustaca uygulanmış derz detaylarıyla gerçekten çok şık görünüyorlar.
Hiç şüphesiz Go Mongo İstinye Park'ın en keyifli mekanları, arka kısım ve ona bağlanan açık teras. Bir barı da içinde bulunduran bu arka hacim, mimarların vücuda getirmeye çalıştıkları dekorasyon temasıyla çok daha fazla uyumluluk gösteriyor. Duvar kaplaması olarak kullanılan birbirlerine ters yönde yerleştirilmiş kare çim saha kaplamaları, son derece ilgi çekici. Bu arka hacimde gözümüze çarpan bir diğer hoşluk ise, hemen koridor bağlantısının yanında konumlanan uzun oturma grubunu görsel anlamda bir miktar da olsun izole etmek için kullanılmış, metal bilyelerden oluşan ‘perde'. Bu eleman, birbirine eklemlenmiş metal bilyelerin ortaya çıkardığı uzun ‘ip'lerden meydana geliyor ve sık aralıklarla yan yana dizilerek gerçek bir şıklık yaratıyor.
Go Mongo'nun Moğolistan çadır geleneğine göndermesi olan bir diğer dekorasyon ögesi ise, bu hacmin arkasındaki duvar kağıdı. Son derece renkli ve uzak doğu kültürlerinden esinlenilmiş tasvirlerin yer aldığı parlak duvar kaplaması oldukça keyifli. Diğer yandan masif ahşap ve masif mermerden yapılmış uzun yemek ‘sıra'ları, restaurantı tamamlayıcı elemanlar olarak karşımıza çıkıyor.
Go Mongo'nun terası ise, girişte gözümüze çarpan ahşap mızraklarla sınırlanmış bir mekan. Hemen bu mızrakların arkasında, desenli kesim metal levhalardan oluşturulmuş ve üzeri ince bir çim görünümlü malzeme ile kaplanmış bir eleman göze çarpıyor. İstinye Park tarafından yerleştirilmiş bu yarı transparan paravan, arkasındaki VRV'lerin yarattığı görüntü kirliliğini engellerken, bir yandan da restaurantın terasıyla müthiş uyumlulukta bir dil yaratıyor. Fakat mekanın bu bölümü, yaz aylarında hizmet vermeye başlayacak.
Restauranta gelen misafirlerin Moğol Barbeküsü yanında Asya mutfağının seçkin yemeklerinden tatmalarına olanak sağlama fikri ile geliştirilmiş menüye, Uzakdoğulu şef yönetiminde Tayland, Endonezya, Vietnam ve Çin mutfaklarından örnekler serpiştirilmiş. Barbekü için ise yapılan işlem aslında çok basit. Sunulan batılılaşmış versiyonda pişmemiş et, sebze, sos ve baharatlar yiyecek barında sergileniyor. Bu barın hemen yanında daire şeklindeki ızgara bulunuyor. Yiyecek barından müşteriler kendi zevk ve tercihlerine göre hazırlıyor ve karışımı ızgarada görevli şefe pişirilmek üzere teslim ediyor. Mongolian Barbekü'nün ötesinde, başlangıçlardan Sihirli Karides ve özellikle de Dana Satay şiddetle tavsiye edilir.
İstinye Park'ta yer alan Go Mongo restaurant, hem farklı bir yerel mutfağın yakın bir örneğini denemek isteyenler, hem de özellikle grup halinde yenilen kalabalık yemekler için mekan arayanlar için doğru bir seçim olacaktır.