Pisidia'nın Başkenti Sagalassos

Ömer Kokal / 27 Ekim 2016
Anadolu’daki antik kentler arasında gerek coğrafi konum gerekse günümüze ulaşan yapılar anlamında en etkileyici kentlerden biri olan Sagalassos’u, Ömer Kokal'ın yazısı ve fotoğrafları eşliğinde keşfe çıkıyoruz...

“Coğrafya kaderdir” der İbn Haldun. İnsanlar gibi kentlerin kaderi de coğrafyaya bağlıdır. Yaşanan coğrafyanın olanaklarıyla kentler zenginleşir, insanların refahı artar, şartlar kötüleştikçe tersine bir durum ortaya çıkar. İşte kaderini coğrafyasının belirlediği böylesi kentlerden biridir Sagalassos.

Sagalassos

Her ne kadar bölgedeki ilk yerleşmeler MÖ 8000’lere kadar gitse de yazımızın konusu olan Sagalassos’un tarihini Pisidialılar ile, yani MÖ 1000’lerden itibaren başlatmak gerekir. Luvi halklarından olan Pisidialılar, kuzeyde Frigya, güneyde Likya ve Pamfilya arasında kalan dağlık bölgeye yerleşerek uzun yıllar bağımsız bir halk olarak yaşamayı başarmışlar. Söz konusu bölge Burdur-Isparta arasında kalan göller bölgesidir ve günümüzde Antalya’nın kuzeyinde kalan dağları kapsar. 

Sagalassos

Özgür ve savaşçı ruhlu Pisidialılar 1400 ile 1700 rakımlı dağlık araziye kurdukları kentlerinde kimsenin boyunduruğu altına girmedikleri gibi, bir devlet haline de gelememişler. Bölgenin su kaynaklarının bolluğu, bereketli topraklarının varlığı, korunmaya uygun doğal yapısının yanında, Anadolu’nun iç bölgeleriyle Akdeniz’i bağlayan dağ geçitleri üzerinde olması, Pisidialılar'ın zenginleşmesini sağlamış. Yaklaşık 600 yıl korudukları düzenleri Büyük İskender’in gelişi ile son bulmuş.

Sagalassos

Sagalassos

Pamfilya kentlerini alan İskender, buradan Frigya’ya yönelir. Yolu üzerinde Pisidia vardır. Pisidia halkı ne kadar savaşçı olursa olsun İskender’in efsanevi ordusu karşısında fazla direnemez ve kent Helenler'in eline geçer. O günleri kayda geçen tarihçi Arrianos şöyle anlatır: “Sagalassos’ta Pisidialılar yaşardı. Burada yaşayanlar, savaşçı bir halkın en cesurları olarak ünlenmişti.” İskender, Sagalassos’un ardından tüm Pisidia kentlerini alarak yoluna devam eder.

Sagalassos

Sagalassos

Sagalassos

Bu tarihten sonra Sagalassos’un bir kent olarak yükselişi başlar. Roma Dönemi'nin başlangıcı olan MS 1. yüzyılın başlarına kadar kent tipik bir Helen kenti, yani bir “polis” olma yolunda hızla ilerler. Asıl görkemine ise MS 1. yüzyılda Roma İmparatoru Augustus ile başlayan ve 6. yüzyıla kadar süren dönem içinde ulaşır. Pax Roma olarak bilinen barış döneminde, Augustus’un yaptığı reformlar ile kenti Roma ticaret ağına ve Akdeniz’e bağlayan yolların yapılması Sagalassos’un kısa sürede zengin bir kent haline gelmesini sağlar. Tüm bunlara bir katkı da doğadan gelir. MS 1. yüzyılda başlayıp yaklaşık 6 yüzyıl süren ılıman iklim sayesinde kent çevresinde zeytin başta olmak üzere pek çok tarım ürünü yetiştirilir. Bu nedenlerle kent bir cazibe merkezine dönüşür. Bir kere şans açılmaya görsün...

Sagalassos

Tüm bunların yanında bölgenin çok özel killi çamuruyla üretilen seramik kap kacak antik dünyanın en çok aranan ürünleri arasına girer. Pamfilya limanlarından gemilerle neredeyse tüm Akdeniz Havzası’na yayılan kırmızı astarlı Sagalassos seramikleri Kartaca’ya kadar ulaştırılır. Kentin bir bölümü Çömlekçiler Mahallesi olarak adlandırılır. 

İmparator Hadrianus döneminde kent, imparatorluğun kült merkezi ilan edilir. Ayrıca Pisidia’nın birinci kenti ünvanını alarak ikinci bir altın döneme girer. Bu dönemde kült merkezine yakışır büyüklükte bir tiyatro inşa edilir. Kent nüfusu 4000 civarında olmasına karşın dünyanın en yüksek rakımlı antik tiyatrosu olarak bilinen Sagalassos Tiyatrosu 9000 kişiyi alacak kapasitede yapılır. Kült merkezi olan Sagalassos’ta yılın belli günlerinde dinsel törenler yapılırken, bölge halkları bu törenlere katılmak için kente gelir. Söz konusu törenlerin yapıldığı tiyatro bu nedenle kentin ihtiyaç duyduğundan daha büyük inşa edilmiştir. 

Sagalassos Tiyatrosu

Zaten var olan güçlü ekonomik girdilerinin yanına inanç turizminin eklenmesi sayesinde 3. yüzyıla kadar kent ihtişamlı yapılarla donatılır. Abidevi tiyatrosunun yanında tapınaklar, hamamlar, mezar anıtları ve kişisel saraylar kentin her yanında yükselir. Kentin aristokrat zenginleri parasal güçlerini diğer antik kentlerden farklı olarak Sagalassos’ta daha çok anıtsal çeşme yaptırarak gösterir. Böylece kentin her yanında anıtsal çeşmeler inşa edilir. 

Restore edilerek 2010 yılında tekrar ayağa kaldırılan Antoninler Çeşmesi o günlerde kentin ne kadar görkemli olduğuna dair ipucu vermesi bakımından çok önemli. Bu çeşmeleri yaptıran kentin soylu aileleri çeşme üzerinde bulunan nişlere imparatorların ve Olimpos tanrılarının yanında aile üyelerinin heykellerini koyma fırsatı bulur. İnsanın kendini gösterme isteği o dönemlerde de bugünkünden farklı değilmiş demek ki... 

Antoninler ÇeşmesiAntoninler Çeşmesi

Ayağa kaldırılan bir diğer anıtsal yapı olan Heroon yani onurlu bir kahramana ait anıt mezar, kentin dikkat çeken yapıları arasında yer alıyor. Onbeş metre yüksekliği olan anıtın çevresi insan boyutunda dans eden kız figürleriyle çevrelenmiş.

Sagalassos

SagalassosHeroon

Ağlasun Dağı’nın yamaçlarında geniş bir alana yayılan Sagalassos’ta Macellum (gıda pazarı), Apollon Tapınağı, Sütunlu Cadde, Kent Sarayı, Agoralar başta olmak üzere onlarca yapı ziyaretçilerini bekliyor.

Sagalassos

Sagalassos

Sagalassos

Sagalassos

Sagalassos

Sagalassos

Anadolu’daki antik kentlerin pek çoğunu görmüş biri olarak kişisel görüşüm odur ki, ülkemizde bulunan antik kentler arasında gerek coğrafi konum gerekse geriye kalmış yapılar anlamında en etkileyici kentlerden biri Sagalassos’tur. En ilgisiz kişiyi bile etkilemeyi başarabilecek düzeyde bir ihtişama sahip olan Sagalassos’u mutlaka görmenizi tavsiye ederim.

Sagalassos

Sagalassos

* * *


Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :