Tarihe Başkaldıran Tarih Müzesi: History Museum of Bosnia and Herzegovina 

Gizem Kıygı / 01 Ekim 2018
Yıkımın karşısında, onu soyutlamadan, insanların yaratıcı gücünü ve hayata tutunma biçimlerini aktarmayı seçen History Museum of BIH (Bosna ve Hersek Tarih Müzesi), geçmişin yorgun tarihine umutlu bir söylemle başkaldırıyor.

Saraybosna’nın merkez caddesinde ilerlerken, birbiri üzerine konulmuş üç dikdörtgen görünümlü bir yapı, kaldırıma yayılan merdivenlerinden içine davet ediyor ziyaretçilerini. Önünde çentikli bir mermer üzerinde “Savaşta hayatını kaybedenlerin anısına” yazıyor. Burası Bosna’nın tarih müzesi. Tarihi kendi tanıklığından kuranların müzesi.

Her sergileme mekanının kendi dilini kurgulamakta, duruşunu ifade etmede yaşadığı zorluklar vardır elbette. Bunların içinde tarih müzelerinin yükünü ayrıca ağır buluyorum. Genellikle kültür bakanlıkları yoluyla devlete bağlı çalışan bu müzeler, resmi tarih anlatılarının kıskacında üretim yapıyorlar. Hangi arşivin nasıl sergileşeceği, hükümetlerin tarihi eğip bükme güdüleriyle şekillenebiliyor. Her rejimin kendinden önceki reddettiği, her hükümetin bu reddedişleri farklı yorumladığı ve tarihin siyasetin en önemli “nesne”lerinden biri olduğu bir dünya düzeninde tarih anlatmak, tabiri caizse “kelle koltukta” bir iş.

History Museum of Bosnia and Herzegovina (History Museum of BIH)’in yolculuğu da böyle bir noktada başlıyor. Müze 1945 yılında, 2. Dünya Savaşı’nın ardından sosyalist Yugoslavya’nın propaganda mekanı olarak Devrim Müzesi adıyla bizzat Tito tarafından kurulmuş. Son savaşın başladığı 90’lı yıllara kadar, 1600’lü yıllara uzanan arşivi, sosyalist mücadelelerin anlatıldığı sergileri ve barındırdığı savaş materyalleri ile ülkenin en prestijli sanat mekanlarından biri olmuş.

1992 yılında savaşın başlamasıyla müze bu defa direniş mekanına dönüşmüş. Yapının bulunduğu lokasyon, o yıllarda çatışmanın en yoğun olduğu caddelerden biri, hatta özel bir adı da var: Sniper caddesi. Çevresinde bulunan gökdelenlerden sürekli ateşe maruz kalsa da işlemeye ve sergiler düzenlemeye devam etmiş. Müze çalışmaları arşivi korumak için evlerine taşımış. Kent efsanelerinden biri de, müze arşivinde bulunan silahların direniş sırasında kullanıldığı yönünde. Ancak müze çalışanları bunun mümkün olmadığını söylüyor. Yine de Saraybosnalılar, kendi canlarıyla birlikte yapının ve arşivin korunması için de büyük mücadeleler vermişler.

Hiçkimsenin mekanından kentin hafızasına

Savaş sona erdikten sonra, Yugoslavya rejiminin biricik mekanı hükümetçe yalnız bırakılmış. Hala da kısmen yalnız. Saraybosna kantonlarının hiçbiri müzeyi finansal olarak sahiplenmiyor. Müze yönetimi ise rejimin temsilcisini bir tarih müzesine dönüştürerek, savaşın hafızasını Bosna tarihinin içinde, sanatla anlatıyor. Müzenin en büyük amaçlarından biri, savaşın ayrıştıcılığına birleştirici bir söz söylemek ve kentlilere bir diyalog mekanı sunmak.

Müzeye adım attığınızda, yorgun ve savaşın izlerinden incinmiş bir yapıyla tanışıyorsunuz. Yapı görkemini korusa da, müzenin maddi imkansızlıklarla mücadele ettiğini rahatlıkla sezebilirsiniz. Özellikle ziyaretiniz kışa denk geliyorsa, ısınmayan müzede parmak uçlarınızın donduğunu hissedebilirsiniz. Ancak burayı özel kılan, tüm bu imkansızlıkların, doğdukları koşullarla birlikte yaratıcı anlatımı.

Müze ziyaretçilerini, kendi tarihini özetleyen bir işle karşılıyor. Yapının girişine asılı Vojo Dimitrijevic’e ait vitray üzerindeki izlerle tarihin üç katmanını anlatıyor. 1966 yılında “Faşizme Ölüm, İnsanlara Özgürlük” adıyla yerleştirilen eser, sosyalist Yugoslavya ve 2. Dünya savaşı sonrası anti-faşist temsil ediyor. Eserin renkli kısımlarından bazıları kurşun yaralarıyla zarar görmüş. Olduğu gibi bırakılan izler, ikinci katmanı oluşturuyor ve Saraybosna Kuşatması’nı temsil ediyor. Üçüncü katman, üzerinde “kapatılan kültür” yazan sarı bir polis bandı. Bu da, devlet tarafından yasal statüsü ve finansal kaynakları korunmayan müzenin hala tehlike altında olduğunu anlatıyor.

Kentin 15 yılı

Müzenin duvarları boyunca ziyaretçilere fotoğraf sanatçısı Jim Marshall’ın 15 Yıl isimli sergisi eşlik ediyor. 1996 yılında, savaşın hemen ardından Saraybosna’yı ziyaret eden sanatçı kentin fotoğraflarını çekmiş. Bu tarihten 15 yıl sonra, 2011'de aynı yerlerin fotoğraflarını aynı açıdan çekerek kentin yenilenişinin hafızasını tutmuş. Serginin tanıtım metninde, kentin hafızasının görünür katmanı şöyle açıklanıyor:

“1996 yılında çekilmiş fotoğraflar, kuşatmanın etkisini hala görebildiğiniz ve kokusunu duyabildiğiniz ancak özgürlük ve umudun hakim olduğu bir zamandan. Beş yılın ardından çocuklar Vilsonoso’da [Saraybosna’da bir cadde] yeniden oynamaya başlamıştı. Aileleri çocukları nehrin mayın tehlikesi içeren bantlı bölgesinden uzak tutmaya çalışıyorlardı. Artık koşmak ve saklanmak gerekmiyordu. 2011 yılındaki fotoğraflar kentin dönüşümünü gösteriyor. Çok az yerde savaşın izleri görülüyor. Bombalanan birçok bina, apartmanlara, ofislere ve hastanelere dönüştü. Şimdi çocuklar binaların yalnızca bugünkü hallerini bilerek oynuyor. Ancak ailelerin birçoğu hiçbir şeyin değişmediği ve gelişmediği duygusuna sahip. Bu fotoğraf kombinasyonları, kentin 15 yıllık değişimiyle birlikte, insan ruhunun değiştirme ve geliştirme potansiyelini ortaya koymak için hazırlandı.”

Kuşatma Altında Saraybosna Sergisi

Müzenin ikinci katında savaşın nesnelerinden kurulmuş Kuşatma Altında Saraybosna Sergisi yer alıyor. Küratör Elma Hodzic serginin duruşunu şöyle aktarıyor:

“History Museum of BIH, bir tarih müzesi. Ancak üç farklı resmi tarih anlatısının olduğu bir kentte bu misyon nasıl karşılanmalı? Önümüzde duran en büyük soru buydu. Anahtar ise gündelik hayatın umut doğuran tarihine odaklanmak oldu. Burada pozitif bir anlatı sunuyoruz. Yıkımın karşısında, onu soyutlamadan, insanların yaratıcı gücünü ve hayata tutunma biçimlerini anlatmayı seçtik. Bu yüzden Kuşatma Altında Saraybosna Sergisi, bu kentte yaşayan herkesin sergisi”.

Sergide bütün yerleştirmeler, savaş zamanını yaşayan insanların getirdiği nesnelerden kurulmuş. Seçki kolektif bir şekilde oluşturulmuş. Zor koşullarda icat edilen soba, aydınlatma birimleri gibi objelerle birlikte, sanat etkinliklerinin afişlerini ve kent yaşamına ilişkin fotoğrafları içeriyor.

Bu haliyle müze, geçmişinin yorgun tarihine umutlu bir söylemle başkaldırıyor. Saraybosna’yı ziyaret ederseniz, bu başkaldırıyı izlemeden kentten ayrılmamanızı öneririm.

Koleksiyonların haritasına ve açıklamalarına buradan ulaşabilirsiniz.


Gizem Kıygı'nın Diğer Yazıları
Etiketler
Bu Haberi Sosyal Medyada Paylaşın
Yorumlar
Henüz yorum yapılmamış.
Bu İçeriğe Yorum Yazın
Ad Soyad
E-posta
Yorum
Kalan karakter :