“Çocukluğun ve Hafızanın Kentleri” projesi kapsamında ziyaret ettiği Erivan'ı şehir plancısı titizliğiyle analiz eden Gizem Kıygı, yanı başımızdaki bu tarihi kentte gezilip görülmesi gereken mekânları da Mimarizm okuyucuları için derledi.
Kent ve Çocuk ekibi ile “Biriktirilmiş Mekanlar: Çocukluğun ve Hafızanın Kentleri” projemiz kapsamında, Hrant Dink Vakfı’nın Ermenistan-Türkiye Seyahat Fonu desteğiyle başkent Erivan’a konuk olduk.
Altı günlük ziyaretimiz boyunca, bildiklerimizden oldukça farklı bir kent kurgusunu deneyimleme şansımız oldu. Erivan gezip görülecek yeri fazla, her detayı hikayeli bir kent. Bu deneyimin kendimce öne çıkan kısımlarını paylaşmaya çalışacağım.
Sınır katmanları
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Erivan fiziksel olarak çok yakın ancak algısal olarak uzak bir kent. Belki de Türkiye’de yaşayan çoğu kimsenin gezi rotasına işlemeyi aklına getirmediği türden. Sınır tam da fikirde, algısal haritamızda bir noktaya denk düşmemesinde başlıyor belki de. Oysa, bir buçuk saatlik uçak yolculuğu (gezi tutkunları için ekstra bilgi), alması kolay ve ucuz bir kapı vizesinin ardından dokusu yoğun ve ilgi çekici bir kente ayak basmış oluyorsunuz.
Ekibimiz mimar ve şehir plancılarından oluşuyor. Dolayısıyla gezimizden önce kenti haritalar üzerinden inceleme fırsatımız oldu. Bu okumadan çıkarımım -belirgin bir şekilde görüldüğü üzere- kent merkezinin dairesel formda kurulduğu ve bu formun geniş yollarla sınırlanmış olduğuydu. Dairenin içinde net bir grid sistem dikey okumada kendini baskın halde hissettiriyordu. Dışarıdan bakıldığında, organiklikten oldukça uzak bir tanım sunuyordu.
Kentte dolaştığımız ilk gün de bu izlenim devam etti. Meydanlar ve birbirine bağlı geniş caddeler, neredeyse herbiri anıtsal karakterde olan binalar izlenimimizi doğruluyordu. Hatta sık sık önümüze çıkan sokak çeşmelerinden nirengi noktalarını kolayca belirleyebiliyorduk (yine de bolca kaybolduk!). Erivan merkezinde yapı adaları avlulu sisteme sahip. Avlular ve geçişler, kentin dikkat çeken öğeleri. Büyük oranda otopark olarak kullanılsa da, avlular aynı zamanda yeşil doku barındırıyor, çocuklar için oyun alanları tanımlıyor, bazen de kilise gibi anıtsal sürprizler sunuyor.
Cumhuriyet Meydanı
Gezimizin ikinci gününde, Archie-Walkie ile mimari kent turuna çıktık. Dokuyu ve farklı mimari dilleri hakkıyla algılamamızı sağlayan bu gezi esnasında, avlu ve geçişlerin haritadan okuyamadığımız başka bir işlevini keşfetme şansımız oldu. Bu sistem, kent merkezinin grid formunu yatayda kırıyor, sınır öğelerini ortadan kaldırıyor (bu sınır öğelerinin de biçimsel olduğunu belirtmeliyim, sosyal bir sınır tanımlayıp tanımlamadığı keşfedecek vaktimiz ne yazık ki olmadı) ve dolaşıma organik karakter kazandırıyor.
Avlular ve Geçişler
Mirasın katmanları
Erivan, farklı dönemlere ait miras katmanlarını iç içe sunan bir kent. Bölgesel bir ayrım gözetmek neredeyse imkansız. Devletin kentsel miras ve koruma yaklaşımı tanıdık bir şekilde sınırlı. Örneğin sosyalist mirası hiç kapsamıyor.
Bu bilgiyi gezimiz sırasında ziyaret ettiğimiz Urban Lab ekibinden öğrendik. Ekip, resmi yaklaşımın dışına çıkarak hazırladığı haritalama projesi Other Yeravan ile kentsel mirası bütüncül bir şekilde sunuyor. Lokasyon üzerinden çalışan haritada; devlet binaları, antik dönem ve ortaçağ mirası, Pers dönemi, Rusya İmparatorluğu dönemi, erken Sovyet, Sovyet, yapısalcı dönem, neo-klasik dönem, Sovyet Modernizmi ve bağımsızlık sonrası dönem yapıları katmanlar halinde, fotoğrafları ve kısa bilgiler eşliğinde sunuluyor. Bu haritayla birlikte gezildiğinde, kent tarihi daha bütüncül bir şekilde algılanabiliyor.
Kent imgesinde sosyalist mirasın oldukça baskın olduğu söylenebilir. Erivan, özellikle brütalist mimarlığa ilgi duyanlar için açık hava müzesi gibi. Bu zengin miras içinde benim en çok ilgimi çeken ise Moskova Açık Hava Sineması (The Moscow Cinema Open Air Hall) oldu. Artık işlemeyen bu sinema, 1964-1966 yılları arasında mimar Spartak Kndeghtsyan ve Telman Gevorgyan tarafından tasarlanmış.
Açık Hava Sineması
Sinema, Stalin sonrası Sovyet-Ermenistan mimarlığının en simgesel örneklerinden ve Erivan kentleşmesinin önemli unsurlarından biri olarak tanımlanıyor. 2010 yılında, yıkılıp yerine kilise inşa edilmesini öngören bir proje hazırlanmış. Ancak bu proje mimarlar ve halk tarafından tepkiyle karşılanmış ve protestolar sonucu durdurulmuş. Bu nedenle sinema, hem mimari özelikleriyle hem de neden olduğu direnişle kentin belleğinde özel bir yere sahip, görülmesi gereken yerlerden.
Sinemanın mevcut durumu
Kamusallığın katmanları
Erivan günün her saati oldukça canlı ve güvenli bir kent. Sokak aydınlatması yok denecek kadar az olduğu için geceleri oldukça karanlık. Ancak karanlık, kentin içerisinde dolaşımı kısıtlayan bir etken değil. Kadınların kentsel mekanları günün her saati kullanmaları güven duygusunu pekiştiriyor. Üstelik kadınlar beledi hizmetlerde de aktifler. Gece saatleri, özellikle parkları temizleyen işçilerin hepsi kadın. Bu tür hizmetleri yürüten emekçiler arasında bildiğimiz anlamda bir cinsiyet ayrımının olmaması bizi hem şaşırttı, hem mutlu etti.
Karasal iklime sahip olan kentte su öğesinin yoğunluğu hem iklimin sertliğini kırıyor hem de kamusallığı artırıyor. Çekirdeği oluşturan ve devlet binaları ile çevrili Republican Square (Cumhuriyet Meydanı) kentlilerin vakit geçirmeyi sevdiği bir alan. Meydanın ortasında bulunan havuzda haftasonları klasik müzik eşliğinde renkli ışıklarla su gösterileri yapılıyor. Kentin içinde neredeyse her köşe başında içme suyu akıtan sokak çeşmeleri var.
1970’lerde büyük bir merdiven yapı olarak inşa edilen Cascade, su öğesinin anıtsallık ve sanatla birleştirildiği bir mekan. Yapının içerisinde çağdaş sanat eserleri sergileniyor. Bitiminde yer alan parkta farklı malzemelerden yapılmış birçok heykel bulunuyor. Heykel parkının karşısındaki kuru havuz ise yaz aylarında çocuklar için mükemmel bir oyun alanı.
Cascade ve Heykel Parkı
Erivan’da parklarla anıtsal yapıların kurduğu ilişki de görülmeye değer. Ancak daha mütevazı bir tasarıma ve kurguya sahip Lovers’ Park kentin gündelik hayatına karışmak isteyenler için oldukça keyifli. Bir köşede resim çizen çocuklar, tavla ve satranç oynayan dedeler, kafelerde vakit geçiren gençlerle dolu bir yeşillik.
Lovers' Park
Erivan, dokusunu duyulara bastıran bir kent. Her şey hem çok parçacıl hem de çok bütün. Kentte gezerken ellerime yapışan toz ve (onun yarattığı) gördüğüm yapılara her an değiyormuşum hissi, kokular, duyduğum su sesleri ve çeşme başlarında ellerimi yıkadığımda beliren yeniden başlama hissi… Hepsi bir bütündü. O kadar ki, yazmaya karar verdiğimde, tam da “Kentin Tozu”nun çağırdığı bir deneyim diye düşünmeden edemedim.
Yer üstünde bütün kenti saran doğalgaz borularından yön bulmaya çalışırken “alt”yapının bildiğimiz görsel anlamlarını sorguladığımı itiraf etmeliyim. Kentin kurgusunu oldukça yabancıladığımı da...
Belleğimizin ortak dillerindeki cadde isimleri ve yemekler her defasında çok sevdiğim bir arkadaşım bana göz kırpıyormuş gibi hissettirdi. Günü doğururken ve batırırken Ararat’a birlikte baktık…